Gülelim mi ağlayalım mı ?
Yas
Ortadoğu kaynıyor. İçten içten değil. Açıktan. Gazze’de, kan ve barut kokusu sarmış her bir yanı. Ölenler, yaralananlar, ağlayanlar, sızlayanlar... Dünya ‘bakıyor’. Kimisi konuşuyor, kimisi suskun.
Türkiye İsaril’e çok tepkili. Hükümeti de, muhalefeti de, halkı da. Suriye ve Irak sınırında neler olup bittiğini, neler olabileceğini unutmuşçasına...
Bir yandan da Cumhurbaşkanlığı koltuğuna kim oturacak savaşı devam ediyor. Ve tam bu sırada ‘Üç gün yas’ ilan ediliyor Gazze için. Veeeee, hemen arkasından K.K.T.C. de de ‘Üç gün yas’ kararı.
Dünyanın kafası karışık. Yas mas yok ama İsrail’i kınayan devletler de var, destekleyenler de. Gazzelilerin dindaşları mı ? Arap ülkeleri mi ? Petrol milyarderi şeyhler mi ? Onlardan pek bir ses yok. Ülkelerinde yas falan da yok, bildiğim kadarıyla. Demek ki buralardaki, en ateşli İsrail karşıtı ülke Türkiye. ‘Üç gün yas’ bile ilan edecek kadar. Eeeee, Türkiye Cumhuriyeti yapacak da K.K.T.C. yapmayacak mı ? Yapacak tabii...Ve yaptı da...
Gülen ‘Lider’...
Cumhurbaşkanımız, bir röportajında, görüşmelerin uzayıp gitmesi ile ilgili soruya cevap vermeye çalışırken “Bu gidişle daha çoook görüşürüz...” gibi birşeyler söylemiş ve arkasından da çok gülmüş.
Anastasiadis böyle bir soru karşısında güler miydi ağlar mıydı bilemem. Ama bizim Cumhurbaşkanımız gülmüş. Hem de uzun uzun. “Ne vardı bunda gülecek ?” demeyin sakın. Hafızalarınızı yoklayın birazcık.
Liderler, 60’lı yılların ortalarından beri çözüm için (!) görüşmüyorlar mı ?.... Onlar da değirmende su dövmediler miydi yıllarca ? Belki bir fark var aralarında. Onlar kapı arkasında gülüyorlardı, şimdikiler kapı önünde....
Sinirlenen ‘Lider’...
Gazetelere sızdırılan haberlerden öğrendik. Son toplantıda Anastasiadis sinirlerine hakim olamamış. Çok kızaraktan elllerini masaya bile vurmuş. Üstelik sigara üstüne sigara bile yakarak müzakere masasında oturanların etrafında birkaç kere de dönmüş.
O kapıları kapalı odadan sızdırılan haberlerin yalancısıyız.
Anastasiadis, oradaki herkesin şaşkın bakışları arasında, “Beni, bundan önceki görüşmecilerin ne görüştükleri, hangi konularda mutabakat sağladıkları hiç mi hiç ilgilendirmez. Beni bugün benim istediklerim ilgilendirir” gibi sözler de etmiş. Sonra da vurmuş kapıyı, çıkmış gitmiş.
Not: Krusçev geldi aklıma... O da, bir zamanlar, bir BM konuşmasında çok sinirlenmiş, ayakkabısını çıkararak önüdeki kürsüye vura vura ve de ağzından köpükler fışkırtarak sürdürmüştü konuşmasını..
Ve ağlayan halk...
Biri gülüyor... Diğeri ellerini masaya vuracak kadar sinirleniyor... ‘Çözüm’ için hala umutlu bir kısım Kıbrıslılar da şaşkınlık ve hayal kırıklığı içinde izliyor olup bitenleri. Ağlarcasına...
Ellerini ovuşturarak “Aman ne güzel... Aha gene çözüm mözüm yok. Ohhh ohhh” diyenler de çok bu arada...
Ve, Gazze’de de, Kıbrıs’ta da canı yanmaya devam eden, masum, iyi niyetli ve umudunu hala yitirmemek için inatla direnen ‘halk’.....
Gülelim mi ? Ağlayalım mı ?