1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Gülgün Vaiz: “Kaderimiz savaş olmamalı…”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Gülgün Vaiz: “Kaderimiz savaş olmamalı…”

A+A-

SOSYAL MEDYADAN…

Kalp uzmanı, sevilen doktor Gülgün Vaiz, sosyal medya sayfasında bu fotoğrafı yayımladı… Babası Mehmet Oğuz’la çekilmiş bir fotoğraf bu… Babası Mehmet Oğuz, 1965’te çatışmalarda öldürülmüş…

Tepebaşılıymış yani Yorgozlu, Gülgün savaş nedeniyle öksüz kalmış… Göçmenköy’de büyümüş…

Gülgün Vaiz, “Kaderimiz savaş olmamalı” diyor…

Bir lale festivali, aklına babasını düşürüyor çünkü o, aklından hiç çıkmamış…

Gülgün Vaiz şöyle yazıyor:

“Bu gün Tepebaşı'nda Lale festivali var. Aklıma Tepebaşılı Babam Mehmet Oğuz düştü.

BABAM Ve BEN uzun uzun hiç sohbet edemedik.

Bu resimden öteye geçemedik biz.

Savaşlar, düşmanlıklar izin vermedi.

Kıbrıslı, Adalı, Akdenizli insanların ve tüm dünyanın kaderi SAVAŞ olmamalı. Dünya Barış, Demokrasi, Adalet'le, Eşitlikle, İnsanlıkla harmanlanmalı.

UMUT İNSANDA, KADINLARDA, ÇOCUKLARDA, GENÇLERDEDİR…”

gulgun.jpg


Meksikalı “kayıp” yakınları örgütü FUNDENL, “kayıplar”ını anmaya gitti, “kayıp” kalıntıları bulunca tutuklandılar…

“Kayıplar”ını anmaya gittiler, onlardan geride kalanları buldular…

Meksikalı “kayıp” yakını arkadaşlarımızın paylaştığı haberlerden anlıyoruz ki “kayıpları”nı anmak üzere bir tören düzenlemişler, törenin yapılacağı yerde, “kayıplar”dan geride kalanları bulmuşlar…

Bunun üzerine polis tarafından tutuklanmışlar… Epeyi bir uğraştan sonra serbest bırakılmışlar…

Meksikalı “kayıp” yakınları örgütü FUNDENL’in Garcia’da düzenledikleri törene 2017 Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilen Rahip Alejandro Solalinde de katılmış…

 “Kayıplar”ın öldürülmüş olduğu Garcia belediyesine ait bir alanda 56 kişiye ait kalıntılar geçen yıl Şubat ayında bulunmuş ve bunlara DNA testleri de yapılmış belediye tarafından.

“Kayıp” yakınları örgütü FUNDENL bu alana giderek “kayıplar”ını anmak üzere haç dikmek istemiş, haç dikerken başka “kayıp” kalıntıları ortaya çıkmış – yakılmış insan kemikleriymiş bunlar…

Düzenlenen törende Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmiş olan Rahip Solalinde, Nuevo Leon bölgesinde “kayıplar” konusuna hiç ilgi duymayan kilisenin eylemsizliğini de kınamış…

Alejandro Solalinde, “Buraya bir haç dikip burayı kutsamaya gelmedik… Buraya kayıpları anmaya geldik… Onların akibetine ilişkin bilgilerin açıklığa kavuşturulması gerekir” diyor.

“Kayıp” Roy Rivera’nın annesi, Meksikalı örgütün liderlerinden Leticia Hidalgo da bir önceki belediye başkanı Rodriguez döneminde bu belediye sınırları içerisinde pek çok “kayıp” vakası ve cinayetler yaşandığına dikkati çekiyor konuşmasında. 2010 yılında bu bölgeden pek çok insan “kayıp” edilmiş…

Sonra bu alana “Şiddet kurbanları anısına” yazılı haçlar dikmişler… “Kayıp” yakınlarına eşlik eden bir arkeolog, bulunan kalıntıların büyük olasılık insan kalıntıları olabileceğine dikkati çekmiş…

Tören bitip de geriye dönerken polisler tarafından gözaltına alınmışlar… Medya bulundukları yerde toplanmaya başlayınca, onları serbest bırakmışlar ve tutuklama videolarını da sosyal medyadan kaldırmalarını istemişler…

“Kayıp” yakınları da bulmuş oldukları insan kalıntılarını kanıt olarak bir rapor eşliğinde polise teslim etmiş.

(Meksikalı “kayıp” yakını Leticia Hidalgo’nun sosyal medya paylaşımından derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ – 19.3.2017)


FOREGIVENESS  (“Affetmek”) projesine konuşan İsrail-Filistin çatışmalarında oğlunu yitirmiş Robi Damelin:

“Askerlere, oğlum adına sakın intikam almaya kalkışmayın demiştim…”

“Affetmek” konusunda geniş çalışmalar yapmakta olan “FOREGIVENESS” projesine konuşan, İsrail-Filistin çatışmalarında oğlunu yitirmiş Robi Damelin, “Olayı duyduğumda askerlere, oğlum adına sakın intikam almaya kalkışmayın demiştim” diyor.

2002 yılının Mart ayında Robi Damelin’in oğlu David, İsrail ordusunda askerlik yaparken, bir keskin nişancı tarafından vurulmuş…

Robi, kaç zamandır “Ebeveynler Çevresi Aile Forumu” başlıklı İsrail ve Filistin’den evlatlarını, yakınlarını yitirmiş insanların oluşturmuş olduğu ortak örgütte çalışıyor…

“Oğlum adına intikam almaya kalkışmayın deyişim, tümüyle içgüdüsel bir şeydi…” diye anlatıyor.

“David bana bir gün önce telefon etmişti. ‘Bilmeni isterim ki bu barikatı korumak için elimden geleni yaptım ama oturan bir hedef halindeyim’ demişti. Oğlum böyle söyledikten sonra tuhaf bir duyguya kapılmıştım ve evi temizlemeye başlamıştım. Ev işlerinde kötüyüm ama o gün bir manyak gibi her yeri temizledim…”

David, Tel Aviv Üniversitesi’nde Eğitim Felsefesi üstüne master yapan bir öğrenciymiş. Rezerv – yedek – olarak askere çağrıldığı zaman annesine “Ne yapmalıyım?” diye sormuş.

“Tam bir ikilemdeydi oğlum… Sorun dünyaya siyah-beyaz gibi bakmamızdır, gri rengi kimse görmüyor – kimsecikler barış hareketine ait olan bir çocuğun görevinin nerede olması gerektiği konusunda ikilemde kalmasını anlayamıyor…” diyor Robi.

Sonra oğlu askere gitmiş.

“Kendimi korkunç hissediyordum… Oğlum David’i öldüren Filistinli keskin nişancı, kendisi henüz bir çocukken amcasının şiddetli biçimde öldürülüşüne tanık olmuş… Ve bu adam bir intikam yoluna çıkmış ve ne yazık ki oğlum ve dokuz diğer insan, onun yolu üzerindeymişler…

Oğlum öldürülünce, acıdan kendime gelemiyordum, tüm İsrail’den arkadaşlarım gelip bana yiyecekler, içecekler, sevgilerini belirten küçük şeyler getirdiler…

O günlerde Tel Aviv’de bir halkla ilişkiler ofisi çalıştırdığım için gazeteciler benimle röportaj yapmak istiyorlardı… Hala o kadar güçlü biçimde konuştuğuma inanamıyorum – İsrailliler’e işgal ettikleri topraklardan geri çekilmelerini söylüyordum!

“Ebeveynler Çevresi’nin dikkatini çekmiş söylediklerim, 1994’te oğlu Hamas tarafından kaçırılarak öldürülen, bu örgütün kurucusu Yitzhak Frankenthal benimle temasa geçti. Bu örgüt kısa sürede hayatımın amacı oldu… Bu grupta bulunan Filistinli annelerle aynı acıyı taşıdığımızı anladım – işte bu yüzden değişim için etkili bir itici güç olabileceğimizi kavradım. Acımla nasıl baş edeceğim konusunda bir seçimim olduğunu kavradım – ya intikama yatırım yapacaktım ya da yaratıcı biçimde düşünecektim. O günden bu yana tüm dünyayı dolaştım, yeniden uzlaşma, tolerans ve barış mesajını verdim.

Birkaç yıl önce kapım yeniden çalındı. Bu kez gelen askerler, oğlumu öldüren tetikçiyi yakaladıklarını ve mahkemedeki duruşmasına katılmak isteyip istemediğimi soruyorlardı. Buna hayır dedim çünkü bunun amacı ne olacaktı? Onun hapishanede çürüdüğünü ve annesinin onsuz oturduğunu bilmek kendimi iyi hissettirecek olsa bile bu oğlum David’i geri getirecek miydi? Ben intikama inanmıyorum çünkü hangi intikamı almalıyım ki David geri gelsin? “Affetmek” sözcüğünü kullanırken de temkinliyim. Affetmek, adalet hakkından vazgeçmek anlamına mı geliyor? Yaptıkları şey tamamdı ve öyleyse bunu tekrar yapabilirler anlamına mı geliyor? Yoksa unutur musunuz? Gerçekten bilmiyorum…

Ancak sonuçta Ebeveynler Çevresi’ndeki bu çalışmayı eğer yeniden uzlaşma yoluna girmeyeceksem yapamayacağımı kavradım, pek çok uykusuz geceden sonra oğlumu öldüren tetikçinin ailesine bir mektup yazdım, bu mektubu iki Filistinli arkadaşım, tetikçinin ailesine götürüp verdi. Çok uzun süre onlardan hiçbir ses çıkmadı. Aradan iki buçuk sene geçtikten sonra Filistin haber servisi Ma’an aracılığıyla bir mektup geldi bana.  Grubumuzdaki Filistinliler bu mektubu okumamı istemiyordu çünkü bu mektup Martin Luther King gibi birisi tarafından yazılmış gibi durmuyordu.

Bu mektup nefretle doluydu ve öldürmeyi haklı çıkarmaya çalışıyordu, oğlumun bir katil olduğunu söylüyorlardı bana. Tetikçi beni ailesinin yakınında asla görmek istemediğini söylüyordu… Bu mektup beni çok üzmüştü ancak en bilgece sözcükleri öteki oğlum Eran söyledi bana. Eran “Dinle anne, belki de bu bir diyaloğun başlangıcıdır” dedi. Bu süreç aracılığıyla artık bir kurban olmadığımı çünkü hayatımın artık bu adamın yaptığına bağlı olmadığını anladım.

Acı öylece kalıyor, bir yere gitmiyor acı. Benim her şeyimi ama her şeyimi alabilirsiniz, tek bir kerecik daha David’i görebilsem, onunla tek bir kerecik daha konuşabilsem… Sürekli onu düşünüyorum… Çok iyi arkadaştık ve ortak çok şeyimiz vardı. Oğlumun gömüldüğü yerde aileler mezarların çevresinde çok güzel bahçeler oluşturdular. Bu sanki de anneliğin devamı, çocuğuna bakma ihtiyacının devamı gibi geliyor bana…

Tetikçi oğlumu David olduğu için öldürmedi, bunu biliyorum. Eğer David’i tanımış olsaydı, onu asla öldürmezdi. David’i öldürdü çünkü David, yurdunun işgalini temsil ediyordu… Ben de askerlere oğlum adına intikam almamalarını söyledim…”

(FOREGIVENESS’ten derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ – Mart 2017).

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 1740 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar