Gün gelir devran döner...
İnsan ölene kadar öğrenir derlerdi.
Bunu yaşadıkça ve farkına vardıkça, doğru olduğu görülür.
Önce çevrenizdekileri; gördüklerinizi, tanıştıklarınızı, gıyaben tanıdıklarınızı bir yerlere korsunuz.
Kimisiyle bir merhabadan öteye gitmez, kimisiyle ölüme birlikte yürürsünüz.
Kimileri de vardır ki, bulunduğu makamdan dolayı saydı gösterirsiniz; bir milletvekili, bir siyasetçi gibi.
Bu son hali, farklı yerlere korsunuz önceleri, yürek raflarınızda.
Kimisinin tuttuğu yolu benimser, bu yolun sözcüsü, kavgacısı olmasından dolayı saygı duyar, tanışık olmakdan gururlanırsınız.
Kimisi de; tuttuğu yol, yolunuz değil ama bir makamı-sözcülüğü-yaptırım gücü olmasından dolayı saygı gösterirsiniz.
Tüm bu insan rolleri kafanızda, gönlünüzde bir yerlerde sıra alır.
Sonra zaman geçer, aklın, gözün, yüreğin geliştikçe daha farklı algılamaya başlar insan, bir önceki bakış açısından.
Bunlara bir de olaylar ve tanıklıklar eklendi mi, başlarsın raftaki yerinden onu alıp, çöpe atmaya.
Hele hele bu gördüklerin ve duydukların bir “vefasızlık” örneğiyse, attığın yeri bile kirletmesinden korkarsın.
Çin Atasözlerinin birinde şöyle deniliyordu: “Bir yıllık varlık istersen buğday, on yıllık varlık istersen ağaç, yüz yıllık varlık istersen insan yetiştir.”
Bu toplum nice başarılı insanlar yetiştirdi.
Kimisini unuttuk, kimileri unutturuldu, kimileri de unutturulmaya çalışılmaktadır.
Vicdansızlık ve vefasızlıkla yoğrulan bazı yürekler, yaşamsal kazanç ve ihtiraslarıyla ellerine geçen fırsatları bu yönde değerlendirirken, bilmezler ki günün sonunda bu “vicdansızlıklarını” boyunlarına takıp halkın karşısına çıkacaklardır.
Bilmezler ki bu dünyada yapılan her haksızlık, vicdansızlık, hırsızlık, nankörlük ve vurdumduymazlıklar birgün gelir, kolye gibi gerdanlarına bağlanır.
Kimsenin yanına kalmamıştır adaletsizlik.
Bugün tecelli etmezse belki göremezsin ama yarın mutlaka tecelli eder.
Adaletsizlikleri ve haksızlıkları, terbiyesizlik ve vicdansızlıkları bir vesileyle ortaya çıkar.
İşte o zaman insanın yüzünde biraz “surat” kalmışsa, özür dilemeyi küçüklük görmekten vazgeçip, erdem oluşunu bir kez olsun deneyerek, insanlık adına bu kadar yıldır yapmadığı bir adımı atmış olur.
Gün gelir devran döner...
Bugün siyasetten çekilip torun bakabilirsiniz geçmiş adaletsizlikleriniz ve vefasızlıklarınız yokmuşcasına.
Ya da sırtını Beşparmakların kuzey yamacına dayayıp akdenize bakarken, “oh be burada kimse beni görmez” diyebilmenin gafletinde de bulunabilirsiniz.
Ta ki birileri gelip de ipliğinizi pazara çıkarana kadar.
Bu dünya Sultan Süleyman’a da kalmamış...