Günaha Son Çağrı ve Kazancakis’in çarmıha gerilişi
“Hiçbir şey ummuyorum (Δεν ελπίζω τίποτε).
Hiçbir şeyden kokmuyorum (Δεν φοβούμαι τίποτε).
Özgürüm (Είμαι λεύτερος).”
Girit adasının en büyük şehri Heraklion’da (Kandiye), şehrin en yüksek tepesi Martinego’nun Venediklilerden kalma surlarının hemen altında dikdörtgen kesilmiş taşlardan oluşmuş sade bir mezar var.
Mezarın hemen ardında, yere dikilmiş oldukça yüksek bir haç vardır. Bu haç, mezarda yatanın önem verdiği değerlerinden birini vurgulamak amacıyla dikilmiştir. O, dini inançları oldukça güçlü bir Hristiyan’dır.
Dahası, o hem sıkı bir komünist hem de inançlı bir Hristiyan’dır.
İşte o mezarın üzerindeki taşa, vasiyeti üzerine, mezarda yatanın kaleme aldığı “Çileci” romanından alıntılanan bir yazı oyulmuştur:
“Hiçbir şey ummuyorum.
Hiçbir şeyden korkmuyorum.
Özgürüm.”
O mezarın bir Ortodoks mezarlığında değil de ıssızlığın ortasında olmasının bir nedeni vardır: Mezarda yatan, yazdığı bir kitap yüzünden Ortodoks Kilisesi tarafından aforoz edilmiştir. Hristiyan mezarlığına gömülmesi de Kilise tarafından engellenmiştir.
Issızlığın ortasındaki mezarda yatan kişi, ünlü Zorba romanın yazarı, çağdaş Yunan edebiyatının en büyük isimlerinden biri, Nikos Kazancakis’tir.
Onu Ortodoks Kilisesi’nin böylesine şiddetli nefretinin hedefi haline getiren kitabı ise, “Günaha Son Çağrı’dır.
Peki Kazancakis, Kiliseyi bu kadar kızdıracak ne yazmıştır romanında?
Filozof, şair, tiyatro yazarı ve çevirmen olan ama en çok da romancı kimliğiyle bilinen Kazancakis, Günaha Son Çağrı romanında, Nasıralı İsa’nın yaşam öyküsünü İncil’de anlatılan olay örgüsünü izleyerek anlatsa da, bazı bölümlerde onu hepimiz gibi sıradan bir insan olarak anlatmayı seçer. Kazancakis’in İsa’sı, tıpkı diğer insanlar gibi, korkan, acı çeken, aşık olan, şüphe eden bir kişidir.
İsa’nın çarmıha gerilme sürecinde, İncil’in anlatımının dışına çıkar Kazancakis. İsa, çarmıhta ölmeden önce bir rüya görür. Mecdelli Meryem ile evlendiğini; çocuklarının olduğunu ve uzun, normal bir hayat yaşadığını görür bu rüyada. Rüyasındaki bu yaşamında İsa, tıpkı diğer insanlar gibi sevgiyi, tutkuyu, acıyı ve ıstırabı deneyimler.
İsa, bu alternatif dünyada mutlu bir yaşam sürer. Sonra uyanır ve çarmıhta olduğunu görür. Bir yanda bir insan gibi yaşamanın, dünyanın sunduğu bütün nimetlerden ve hazlardan yararlanmanın baştan çıkarıcılığı, öbür yandan ise tanrısal bir görevi, sonu korkunç acılar ve işkencelerle bitecek olsa da sürdürmenin erdemi. İkisi arasında İsa nasıl bir seçim yapmıştır? İsa, uyanıp çarmıhta olduğunu görünce, bütün zorluklarına ve acılarına karşın ikinci yolu seçtiğini anlamış ve ona inananlara ihanet etmemenin mutluluğunu yaşamıştır. O, zor yolu seçmiştir.
Kazancakis’in bu romanı yazmaktaki amacı temelde Kilise’yi eleştirmek değildi. Yazar, romanın önsözünde şöyle anlatmıştı kitabın amacını: “İsa’nın yaşamının her anı bir çatışma, bir zaferdir. Basit insan zevklerinin yenilmez, büyüleyici niteliğine üstün gelmiştir; ayartılışlara karşı direnmiştir, bedenini sürekli olarak ruhsallaştırmış, sonunda göğe yükseltmiştir. Ama mücadelesi orada da sona ermiş değildi. Günaha çağrı-son çağrı- çarmıhta onu bekliyordu. Çarmıha gerilenin sönük gözleri önünde Kötü Olan’ın ruhu durgun ve mutlu bir hayatın aldatıcı görüntüsünü açıverir. İsa, insanların düz ve engelsiz yoluna sapmış gibi duyar kendini. Evlenmiştir, çoluk çocuk sahibidir. Herkes onu sevmekte ve saymaktadır. Artık yaşlı bir adam olmuş ve evinin eşiğine oturmuş, gençliğinin özlemlerini anımsayarak gülümsemektedir. İnsanların yolunu seçmekle ne iyi etmiş, ne akıllıca davranmıştır! Dünyayı kurtarmaya kalkmak ne büyük çılgınlıkmış meğer! Yokluklardan, işkencelerden ve çarmıhtan kaçmak ne büyük mutluluk!
Kurtarıcının son anlarını tedirgin etmek için şimşek gibi çakmıştı bu son çağrı. Ama İsa şiddetle başını sallamış, gözlerini açıp görmüştü. Tanrı’ya şükür, ihanet etmiyordu! Doğru yoldan sapmıyordu. Tanrı’nın ona verdiği görevi tamamlamıştı. Evnlenmemişti, mutlu bir hayat sürmemişti. Özverinin doruğuna ulaşmıştı: Çarmıha çivilenmişti. İç rahatlığıyla gözlerini kapadı. Derken bir zafer çığlığı koptu: Başardım! Yani: Ödevimi yaptım, çarmıha geriliyorum, çağrıya kulak asmadım!”
Doğu Ortodoks Kilisesi, Günaha Son Çağrı’nın 1954 yılında Yunanistan’da yayımlanması nedeniyle bu büyük yazarı aforoz etti.
Bunun üzerine Kazancakis şöyle yazmıştır: “Ortodoks Kilisesi toplandı ve Günaha Son Çağrı’yı okumadıklarını itiraf ettikten sonra son derece ahlaksız, ateist ve haince olarak niteledi.”
Kazancakis, Ortodoks Kilisesi’ne yazdığı bir mektupta, üçüncü yüzyıl Hristiyan düşünürlerinden Tertullian’dan alıntı yaparak şöyle hitap etmiştir: “Senin mahkemene başvuruyorum Tanrım” (Ad tuum, Domine, tribunal appello). Sonra şunları ekledi: “Beni idam ettiniz, Kutsal Pederler; sizi kutsuyorum. Vicdanınızın benimki kadar temiz olması ve benim kadar ahlaklı ve dindar olmanız için dua ediyorum.”
Aynı yıl Katolik Kisisesi romanı “Index Librorum Prohibitorum” (Yasaklı Kitaplar Listesi)ne ekledi. Bunun üzerinde Kazancakis şöyle anlatmıştı üzüntüsünü ve hayal kırıklığını: “İnsanların dar görüşlülüğüne ve dar kalpliliğine her zaman hayret etmişimdir. İşte derin bir dinsel coşku içinde; ateşli bir İsa sevgisiyle yazdığım bir kitap ve şimdi Papa dahi onu hiç anlamıyor.”
Romana dinsel çevrelerin geliştirdiği çılgınlık boyutundaki bu öfke, sıradan insanların kitaba olan ilgisini olağanüstü boyutta artırmış ve geniş kitleler kitaba sahip çıkmıştı. Kazancakis, 1955 yılında “Sonunda Yunanistan’da meşhur oldum” diye yazacaktı. “İki gazete dışında bütün gazeteler benim tarafımda olduklarını ilan ettiler ve Yunanistan’ın her yerinden, papazların kitabıma el koymak istemelerini protesto eden telgraflar yağıyor.”
Dinsel çevrelerin romana olan nefreti, romanın 1988 yılında ünlü yönetmen Martin Scorsese tarafından filme alınması sırasında da durmak bilmedi. Film, dünya çapında tartışmalara neden olmuş ve özellikle romandan alınan, çarmıhtaki İsa’nın bir kadını sevdiğini, evlendiğini ve ondan çocuk sahibi olduğunu hayal ettiği sahne nedeniyle birçok ülkede yasaklanmıştır. Scorsese ve Venedik Film Festivali direktörü Roma’da dine hakaretten yargılandı ve beraat etti. ABD’de, Roma Katolik yetkilileri filmin dine hakaret ettiğini iddia etti. Üç Cumhuriyetçi Kongre üyesi, filmin geri çekilmesini zorlamak için karar tasarısı sundu. Filmin gösterildiği Paris’teki bir sinema, molotof kokteyli atılarak yakılmak istendi.
Kazancakis, 1957 yılında Çin’e yaptığı bir gezide çiçek ve kolera aşısı yaptırmak zorunda kalır. Aşı yeri şişer ve kolu kangrene dönmeye başlar. Ağır bir tedavi süreci başlar. Tam iyileşme gösterecekken, Asya gribine yakalanır ve zayıf düşmüş bünyesi daha fazla direnemez. Yazar, 26 Ekim 1957’de 74 yaşında yaşama veda eder. Ortodoks Kilisesi, aforoz edildiği için Ortodoks mezarlığına gömülmesine izin vermez.
Halk, özellikle de gençler cenazeyi sahiplenir. Binlerce kişini katıldığı bir cenaze töreni ile Heraklion’da (Kandiye), Venediklilerden kalma surların altındaki mezara gömülür.
Başına bir haç, bir de taş dikilir.
Bağnaz din adamlarının çabası Kazancakis’i çarmıha germeye ve kitabını yok etmeye yetmemiştir.
İfade özgürlüğü, tarihin her döneminde olduğu gibi dinsel bağnazlığa karşı yolunu daha da genişleterek ilerlemiştir.
Kilisenin yasakladığı kitabı da dahil, Kazancakis’in bütün kitapları hem anayurdu Yunanistan’da, hem de bütün dünyada sürekli basılmaya ve okunmaya devam etmektedir.
İnsanlık var oldukça da devam edecektir.