Güney Seçimlerinin Mezesi Olmak Veya Olmamak
Kıbrıs sorunu görüşme sürecinden bu aşamada çözümü gerçekleştirecek bir sonuç beklenmemesi gerektiği, liderlerin varabilecekleri menzile ulaştığı, ötesinin artık 2020 yılında yapılacak KKTC Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasına kalacağı bu köşeden son altı aydan beri defalarca yorumlandı. Bu öngörü, Anastasiadis’in gelecek yıl yapılacak olan seçimlere hazırlandığı ve odaklandığı gözlemine dayanmaktaydı.
Anastasiadis için sorun, uluslararası siyaset bağlamında görüşmeleri akamete uğratan taraf olmamak, iç siyaset bağlamında da arsız Kıbrıs Rum taleplerini görüşme masasında alamayan taraf olmamak… Birinden biri, onun seçimlerde yenilgisine yol açacak… ‘Yapayım da olmasın’ stratejisi ile görüşüyor gibi yapıp, uluslararası topluma şirin görünmek isteyen Anastasiadis, iç siyasette de insanlarına Türk tarafının bileğini bükmekte olup, istediklerini almanın arifesinde olduğunu anlatıp seçimi kazanacak… Seçim kampanyalarında da Anastasiadis, Mağusalılara Maraş’ı alacak, Omorfolulara Güzelyurt’u alacak, Karpazlılara kantonlar, Mesaryalılara ve Girnelilere köylerini, Baflılara “hani Maraş’ı aldık mı, ne tasalanıyorsunuz; Baf, turizm merkezi olmaya devam?!” diyecek ve oy toplayacak…
Dolayısıyla, son olayla Anastasiadis, Mida’yı buldu ve yakaladı havasına girdi… Şimdi konusu, Akıncı’nın görüşmeleri terk ettiğini yaymak; sorunu da kendi ‘davranış bozukluğu’ suçlamalarını temizlemektir. Peki bütün bunlar Kıbrıs’ın halklarının ne işine yarayacak?! Statükocular için ipten inmek olacak, çözüm ve barış isteyenler için de iğne ile kazdıkları çukurun Anastasiadis tarafından kürekle doldurulmuş olmasının feveranı…
Anastasiadis ve partisi, ELAM’ın verdiği tasarının kabulü halinde Kıbrıslı Türklerin tepkisinin boyutunu öngörememişse, “Enosis” denilince Kıbrıslı Türklerin her türlü alarmının çalacağını öğrenememişse, ELAM bunları peşine daha çok takar, bunlar ELAM’ın bundan sonraki girişimlerine de çanak ve alkış tutmaya devam eder. Yok eğer öngörmüşler ve umursamamışlarsa, bu Anastasiadis ile Kıbrıs sorununun çözümü olası değil…Ve işin acı tarafı da, bu adada yaşayanların başına çok haller açan ‘Enosis’i hala daha eğitim sisteminde genç beyinlere yerleştirmek istiyorlarsa, bu siyasetler ada halklarının başına daha çok haller açmaya gebedir… ELAM’ın bu girişimi, Alman Neo-Nazi’lerin Hitler’in iktidara gelişini eğitim sisteminde kutlanacak tarihi olay olarak meclise önermesi, sol partilere rağmen, sağ ve merkez sağ partilerin desteğiyle geçmesinden farksızdır.
Hani diyorlar ya, bu zamanda ve AB üyesi bir ülkede bir başka ülkenin garantörlüğü mü olur diye, bu çağda ve AB üyesi bir ülkede böylesine Neo-Nazi kalkışmalar olursa, öylesine ihtiyaçlar da beraberinde zuhur olur… Hani, Federal Kıbrıs için görüşme yaptıklarını söylüyorlar ya, bu girişimlerle Federal Kıbrıs’ın kaderinin 1960’ta kurulan ve ‘istenmeyen çocuk’ olan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1963’te ‘Enosis’ hedefli para-militer kalkışma ile uğradığı kader de olabilir… Bunlar korkutmaca veya evham ürünleri değil; yakın tarihin olguları ile geleceği kurarken dikkat edilmesi gereken hassas noktalardır. Bunlar Kıbrıslı Türklerin liderinin ihmal edemeyeceği hassas noktalardır…
Şimdi artık ne olmalı?! Anastasiadis ile sürdürülecek ‘Liderler Görüşmesi’nden ve eğer gerçekleşirse Yunanistan’ın da dahil olduğu garantörler konferansından, halkların onayına sunulacak bir çözüm anlaşması olasılığı pek yoktur. Ancak, yapılacak tüm görüşmeler, hangi düzeyde ve hangi katılımcılarla olursa olsun, Kıbrıs Rum tarafının siyaseti tarafından seçimlere meze olarak kullanılacaktır ve onların bu mezeye ihtiyacı var… Kıbrıs Türk liderine kalmıştır artık, Kıbrıslı Rumların seçim çalışmalarının mezesi olmak veya olmamak… Uluslararası siyasetin baskısı nedeniyle görüşmeleri sürdürme zorunluğu hissederse, dönüp de halkına “çözüyorum” diye mesajlar vermemesi daha uygun olur, en azından halkının hayal kırıklıklarına yenisini eklemez…
Ayrıca, Kıbrıs Türk tarafı, Kıbrıslı Rum liderin ikide bir horozlandığından yakınıyor; son olay da görüşmelerin gerçekten horoz güreşine döndüğünü gösteriyor. Bunu önlemenin yolu, görüşmelerin BM tutanaklarının da siyasi partilerin okumasına açılması olabilir… Kıbrıs Türk tarafı bunun sağlanmasını denemelidir; hangi horozun ne yapıp –ettiğini en güvenilir şekilde BM’nin tutanaklarından okumak iki tarafın siyasetinin de halkları adına süreci denetleyici gücünü artırabilecektir.
Sonuç?!. Gelinen aşama, gelinecek aşama idi ama çok kötü bir senaryo ile gelindi. Anastasiadis’i rahat bırakmak gerek, gitsin seçimler ile uğraşsın; kendine başka mezeler bulsun… Seçimlerden sonra görüşme süreci yeniden tetiklenir…