‘GÜNLERCE PARKLARDA YATTIM’
“25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü”… YENİDÜZEN ‘güne özel’ bir yayınla şiddet mağduru bir kadının yaşadıklarını gündeme getiriyor… Yıl 2017 ve işte Kıbrıs'ın kuzeyinde yaşanan gerçek bir yaşam hikâyesi…
Fehime ALASYA
Şiddetin her türlüsünden kaçtı, sığınacak bir ev bulamadığı için sokaklarda sabahladı, çok mücadele verdi, hala verdiğini anlatıyor, şimdi çocuklarıyla tek göz odada “mutlu olduğunu” söylese de devletin ona ve onun gibiler sahip çıkmasını bekliyor.
“26 yaşındayım, 17 yaşında evlilik yaptım, büyüklerimizin zoruyla okuldan çıkarıldım, çok iyi bir öğrenciydim ama okula devam edemedim. Okuldan alındım ve bir hafta sonra bana dünürcü geldi, bir ‘fotoğrafla’ nişanlandım. Bu senin nişanlındır, evleneceksiniz dediler… Üç ay hiç görmediğim biriyle nişanlı kaldım, düğünden bir hafta önce de görüştük ve evlendim.”
“Kıbrıs’a geldim. Eski kocamın ikinci eşiydim, aşırı derecede kıskançtı, kumar oynuyor eve sabaha yakın geliyordu... Kaldığım yerdeki komşularım bana ‘neden hala burada duruyorsun’ derdi. 40 kiloya kadar düşmüştüm, şiddetin her türlüsünü de görmüştüm.”
“Çok dayak yedim, her gün her gece... Ailem de bana sahip çıkmadı, dayak yedikten sonra evden her çıktığımda beni geri kocamın evine yolladılar, baktım ki arka çıkanım, sahip çıkanım yok mecbur geri dönüyordum”
“Boşanma davası açtığım için bana ceza verdi, çocukları 1 hafta tatil adı altında kaçırıp 7 ay göstermedi. Günlerce parklarda yattım. Parkta uyurdum, kalkıp işe giderdim.”
Devlet bana avukat tuttu, boşanma davası açtım. Fakat kalacak yer veya nasıl geçineceğim konusunda kimsenin elinden bir şey gelmiyordu…”
“25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü” dolayısıyla kendi yaşamından kesitler anlatan T.A., devletin ihtiyaçlı kadınlara yardım çıkması gerektiğini bir kez daha kendi yaşam mücadelesi ile gündeme taşıdı.
Birçok kadına umut olmaya çalışan kurum veya kuruluşlar, devletin sağlamadığı birçok imkân yaratarak, zor durumda olan kadınlara yardımcı olmaya çalışırken, bu gibi desteklerin ne kadar önemli olduğunu gün yüzüne çıkaran gerçek bir hayat hikâyesi;
Eşinden yıllarca dayak yiyen, ayrılmak istediği zamansa gidecek yeri olmadığı için parklarda sabahlayan, iki çocuğuyla asgari ücrete geçinip, tek göz odada 700 TL kira ödeyerek yaşam süren T.A. bu kadınlardan sadece birisi…
27 yaşındaki T.A. evli bulunduğu 8 yıl boyunca şiddetin her türlüsünü yaşadığını, yıllarca sahip çıkanı olmadığı, sığınacak bir ev bulamadığı için bu duruma katlandığını anlattı.
Yaşam serüvenini anlatarak pek çok kadına örnek olma amacı güden T.A., geçmişten günümüze dek ne badirelerden geçtiğini ifade ediyor…
Dayak yedi, evden kovuldu, şiddetin her türlüsüne maruz kaldı ama yılmadı, çalıştı, çabaladı, kendine şiddetten uzakta, yokluk içerisinde fakat çocuklarıyla mutlu bir dünya yarattı…
T.A., ayakları üzerinde dimdik durduğunu, hayatın tüm zorluklarıyla başa çıkmaya çalıştığını, en önemlisi de artık yaşamdan keyif aldığını ve çocuklarını sağlıklı birer birey olarak yetiştirmek için çabaladığını anlatıyor…
“Sahip çıkanım yoktu”
“Her gün, her gece eşinden dayak yediğini anlatan T.A., “Çok dayak yedim, her gün her gece... Ailem de bana sahip çıkmadı, dayak yedikten sonra evden her çıktığımda beni geri kocamın evine yolladılar, baktım ki arka çıkanım, sahip çıkanım yok mecbur geri dönüyordum” diyerek sığınacak bir evi olmadığı için maruz kaldığı işkencelere katlandığını anlatıyor.
“Devlet bana avukat tuttu, bana çok yardımcı oldular. Boşanma davası açtım. Fakat kalacak yer veya nasıl geçineceğim konusunda kimsenin elinden bir şey gelmiyordu…”
T.A., her şeye rağmen, herkesten memnuniyet dile getirse de cümleleri arasında gizlenen detaylarla birçok mesaj veriyordu. T.A.: “Yine beni çok kötü dövdüğü bir gecenin sabahında gündüz olup işe gitmesini bekledim, sonra polise gittim, adres bile bilmiyordum, sora sora buldum. Beni sosyal hizmetlere yönlendirdiler, devlet bana avukat tuttu, bana çok yardımcı oldular. Boşanma davası açtım. Fakat kalacak yer veya nasıl geçineceğim konusunda kimsenin elinden bir şey gelmiyordu. Günlerce parklarda yattım. Parkta uyurdum kalkıp işe giderdim.”
“Ben eşimden ayrıldım bir göz odada yaşıyorum ama hayattan kopmadım”
Devletten veya herhangi bir kurumundan daimi destek görmediğinin altını çizen T.A., çocukları için aylık bin TL nafaka alma yetkisi olduğunu fakat eski eşinin vermediğini, buna karşın birçok kez şikayette bulunduğu halde sonuç alamadığını anlattı.
Çocuklarının okulu, ev kirası veya fatura giderleri gibi hiçbir konuda devlet desteği görmediğini anlatan T.A., “Ben eşimden ayrıldım bir göz odada yaşıyorum ama hayattan kopmadım” diyor.
Devletin kendi ve kendisi gibi durumda olan kadınlara her daim destek çıması gerektiğini belirten T.A., “Devlet, başımızı sokacak iki göz bir oda verse kimseye minnet etmem… Zor kelimesini nasıl anlıyorsunuz bilmiyorum ama hayat gerçekten çok zor! Devlet bize, çocuklarımıza sahip çıkmalı...”
Sekiz yıl boyunca şiddettin her türlüsüne maruz kaldığını anlatan T.A.:
“Çok dayak yedim, her gün her gece... Ailem de bana sahip çıkmadı”
“Kimsenin bana acıyarak bakmasını istemem, o yüzden bana farklı gözle bakılmaması için adımı ve soyadımı vermek istemiyorum... 26 yaşındayım, 17 yaşında evlilik yaptım, Hataylıyım, büyüklerimizin zoruyla okuldan çıkarıldım, çok iyi bir öğrenciydim ama okula devam edemedim. Okuldan alındım ve bir hafta sonra bana dünürcü geldi, bir ‘fotoğrafla’ nişanlandım. Bu senin nişanlındır, evleneceksiniz dediler… Üç ay hiç görmediğim biriyle nişanlı kaldım, düğünden bir hafta önce de görüştük ve evlendim. Kıbrıs’a geldim. Eski kocamın ikinci eşiydim, aşırı derecede kıskançtı, kumar oynuyor eve sabaha yakın geliyordu... Kaldığım yerdeki komşularım bana ‘neden hala burada duruyorsun’ derdi. 40 kiloya kadar düşmüştüm, şiddetin her türlüsünü de görmüştüm.”
“Çok dayak yedim, her gün her gece... Ailem de bana sahip çıkmadı, dayak yedikten sonra evden her çıktığımda beni geri kocamın evine yolladılar, gidecek bir sığınma evi de yoktu…”
Beni öz oğlundan, kardeşlerimden dahi kıskanıp döverdi. Sekiz yıl evli kalmıştım. O kadar kıskançtı ki ben kapının önünde bile oturup güneşlenemezdim.
Çok dayak yedim, her gün her gece... Ailem de bana sahip çıkmadı, dayak yedikten sonra evden her çıktığımda beni geri kocamın evine yolladılar, baktım ki arka çıkanım, sahip çıkanım yok mecbur geri dönüyordum. İkinci çocuğum olursa belki düzelir diye düşündüm. İkinci çocuğum da olunca düzelen bir şey olmadı, en son kaşım, gözüm mosmor dayak yemiştim, polise gittim. Dayanamadım, Allah’a kurtulmak için dua ederdim, sadece polise ulaşmak isterdim.
“Günlerce parklarda yattım, yatıp uyurdum kalkıp işe giderdim”
Yine beni çok kötü dövdüğü bir gecenin sabahında gündüz olup işe gitmesini bekledim, sonra polise gittim, adres bile bilmiyordum, sora sora buldum. ‘Eşimden dayak yerim, artık bıktım, nereye gideceğimi bilmiyorum, lütfen bana yardımcı olun’ dedim. Beni sosyal hizmetlere yönlendirdiler, devlet bana avukat tuttu, bana çok yardımcı oldular. Boşanma davası açtım. Fakat kalacak yer veya nasıl geçineceğim konusunda kimsenin elinden bir şey gelmiyordu. Boşanma davası açtığım için bana ceza verdi, çocukları 1 hafta tatil adı altında kaçırıp 7 ay göstermedi. Günlerce parklarda yattım, yatırdım, uyurdum kalkıp işe giderdim. Sonra bir arkadaşımla ev tuttum, gidip Türkiye'den çocuklarımı aldım. Bana çocuklarımı vermiyordu. Ona çocuklarımı alıp eve döneceğimi söyledim, Kıbrıs'a dönünce eve dönmedim. Ailemi bile karşıma aldım, babam da bana çocuklarını ya ver, ya da evine dön dedi, onunla kavga ettim. Bana hiç sahip çıkmadı. Kimse onlara benim sevgimi veremezdi... Tek korkum çocuklarımdı, onları da aldım, artık o adamdan tamamen kurtulmak istiyordum.
“Toparlandım, destekleri bana çok iyi geldi, artık bir kapım var ve çocuklarım güvendeydi...”
Belli bir süre arkadaşlarımın yanında, çocuklarımla göçebe gibi yaşadım. Sonra başka başka arkadaşlarımda kaldım, gidecek yerim yok, nereye gitsen olmuyor, olmuyor, yeniden baba evine döndüm, aile içinde huzursuzluk oluştu, sığıntı gibiydim... Çok araştırdım her yere gittim hiçbir şey yok, kala bileceğim hiçbir yer yoktu... Bir arkadaşım bana belediyenin kadın sığınma evini söyledi, sora sora gidip orayı buldum. Çok ilgilendiler, eşyalarımı aldım, çocuklarımı da alıp gittim.
Toparlandım, destekleri bana çok iyi geldi, artık bir kapım var ve çocuklarım güvendeydi... Kendime olan güvenim yerine gelmişti, artık daha güçlüydüm.
“Küçük çocuğum 6 yaşında fakat ana sınıf paralı olduğu için okula gönderemiyorum”
Hayatımda çeşit türlü işi yaptım sırf kimseye muhtaç olmamak için... Devletten de hiçbir maaşım yok. 1 odada 2 çocukla 700 TL aylık kira ödeyip asgari ücrete geçinmeye çalışıyorum. Aylık bin TL nafakam var, çocuklarıma ödenmesi gerekiyor ama verilmiyor, şikayet ediyorum ama işe yaramıyor.
Küçük çocuğum 6 yaşında fakat ana sınıf paralı olduğu için okula gönderemiyorum, büyük çocuğum okula gidiyor. Kadın sığınma evi de bazı aylar yardım paketi gibi destekle bize yardım ediyor, ben de bir iş yerinde çalışıyorum, bunun dışında yarı zamanlı, günü birlik işler de çıkarsa onlara gidiyorum.
“Markete gidiyoruz, istediğinizi alın diyorum, ‘hayır anne paramız bitmesin’ diyorlar ve almıyorlar...”
Birileri varken kimsesiz hissetmek, kimsesiz olmak çok kötü. Çocuklarıma yetemiyorum, onlarla bir yere gitmekten korkuyorum, bir şey görürler de alamazsam diye endişe ediyorum. Yine de çok şükür kalacak bir evim var, kimseye muhtaç değilim, çocuklarımla çok mutluyum, yüzümüz gülüyor... Ne para ne pul, çocuklarım yanımda, yettiği kadar aç değiliz, bunlar bana yetiyor. Çocuklarım da küçük yaşta büyüdü, çok olgunlaştılar. Markete gidiyoruz, istediğinizi alın diyorum, ‘hayır anne paramız bitmesin’ diyorlar ve almıyorlar...
“Devlet bize, çocuklarımıza sahip çıkmalı...”
Çocuklarım ben işe gidince evde yalnız kalıyor, biri 6 diğeri de 8 yaşında... Çocuklarımı sadece mahalledeki parka götürüyorum, en büyük gezmemiz bu...
Ben eşimden ayrıldım bir göz odada yaşıyorum ama hayattan kopmadım. İşe yağmur soğuk yürüyerek gidiyorum, ben istemez miyim ayağımı yerden kesecek bir aracımın olmasını veya kiramı karşılayan bir devletimizin olmasını, çocuklarımı alıp başka bir köye gezmeye gitmeyi... Ama olmuyor... Devlet benim ve benim gibi kadınların üzerinden elini çekmemeli, başımızı sokacak iki göz bir oda verse kimseye minnet etmem… Devlet, küçük de olsa daimi yardım etmeli, kirasını ödemeli, çocukların okuluna sahip çıkmalı, elektrik, kira, su faturası gibi giderlerimize destek çıkmalı…
Zor kelimesini nasıl anlıyorsunuz bilmiyorum ama hayat gerçekten çok ZOR!
Devlet bize, çocuklarımıza sahip çıkmalı...
“Kimse yaşayacağı hayatı önceden seçemiyor”
Kendimle baş başa kaldığım zaman kendimi sorguluyorum, hata bulamıyorum... Hep aman düzelir diyerek dayandım... Ben kendimi hiç suçlamadım, her ne isterse olsun kimse dayak atmamalı... Ben kendi aileme bile el açmadım. El işi, emlakçılık, kasiyerlik, her işi yaptım ama dilenmedim. Kimse yaşayacağı hayatı önceden seçemiyor. Çok şükür zor zamanları atlattım, yine zor ama yürütüyorum... Keşke devlet desteği olsa da rahat bir nefes alsak...
Hayattaki tek mücadelem ve hedefim çocuklarımı iyi bir birey olarak yetiştirmek ve hayatta güzel bir noktaya getirmek...
Tek hedefi çocuklarını iyi bir birey olarak yetiştirip, hayata hazırlamak…