Guterres Raporu’nun Hedeflerindekiler…
Kıbrıslı liderlerin BM merkezinde BMGS ile yaptıkları görüşmelerden sonra ser verip sır vermeyen Guterres, beklenen raporunu 15 Ekim’de BM Güvenlik Konseyi’ne sundu. Raporun içeriğini yorumlamak, geçmişe ve geleceğe dair izleri görmeye yarayacak.
Guterres raporunda Temmuz 2017’ye kadar olan süreçte önemli ilerlemeler olduğunu söylüyor. Bu tespit şunu ima eder: 2015’te Akıncı’nın seçilmesi ile ilerleme ivme kazandı, daha önceki dönemlerde seçilenlerle böyle ilerlemeler yakalanamadı… Yani Kıbrıs Türk tarafının etkisi var… Türkiye’nin bugün takındığı tavırlara bakılırsa, belli oluyor ki geçmiş süreçte Akıncı onları da sürükleyebilmiş. Crans-Montana Konferansı’nı Anastasiadis’in çökerttiğini duymayan bilmeyen kalmadı herhalde…
Ancak Temmuz 2017’den beri liderler ve taraflar arasındaki diyalog yoksunluğuna ve dolayısıyla adada geleceğe dair belirsizliğe dikkat çeken Guterres, iki halk arasındaki ilişkileri zedeleyen tartışmalı olaylardan da örnekler verdi: Güney Kıbrıs’ın Senfoni Orkestrası’nın Kuzey’deki konserinin Güney tarafından engellenmesi, Kuzey’de Mağusa’da açılan plajın, Kıbrıslı Rumlar da dahil olmak üzere tüm yabancılara yasak olması, her iki tarafın gazetecilerinin OSCE destekli bir çalışma ile Kuzey ve Güney’in hassasiyetlerini gözetmek üzere kullanılabilecek ortak kelimelere 238 Kıbrıslı Rum gazetecinin karşı imza kampanyası başlatması, Güven Artırıcı Önlemler konusunda çalışmak üzere 2008’de kurulan 12 Teknik Komitenin işlevlerinin ve üretiminin yoğa yakın olması, 2015’te açılması karara bağlanan iki kapının halen açılmamış olması… Bunlar arasında Kıbrıs Türk tarafının ihmal ve kusuru olan en belirgin örnek Mağusa’da açılan plaj, diğerleri ise Kıbrıs Rum tarafının kusurları…
Guterres’in raporunda iyi örnekler de var: Ekonomik sebeplere dayansa da çok fazla sayıda Kıbrıslı Rum’un Kuzey’e geçmeye başlaması, Eğitimcilerin teknik komitesinin ‘Imagine’ programı, birçok sivil toplum örgütleri, siyasi partiler, iş çevreleri ve entellektüellerin liderlere ve BM’ye yeni görüşme sürecini başlatmaları için mesajlar vermesi… Hidrokarbonlar konusunda yüksek gerilim yaşanmamış ama bu yılın sonuna doğru programlanmış olan çalışmaların gerilimlere ve taraflar arasında diyalog kargaşasına neden olabileceğinden endişeli; gelecek aylarda gerilim olmaması için tüm tarafların gayret etmeye davet ediyor Guterres. Ve hidrokarbonlar konusundaki görüşünü paylaşıyor: Adadaki ve etrafındaki doğal kaynaklardan iki toplumun da yararlanması gerektiğini yeniden vurgulayarak, hidrokarbonların ilgili tarafların yaşayabilir çözüm için daha istekli çalışmasını teşvik edici olması gerektiğini belirtiyor. İyi örnekler için iki tarafa da kredi verilebilir; hidrokarbonlarda mesajın ağırlığı Kıbrıs Rum tarafına, bir miktarı da Türkiye’yedir; Guterres, Kıbrıs Türk tarafını bu kaynaklardan yararlanması gereken taraf olarak işaret ediyor.
Raporunda Crans-Montana Konferansı kapanışında taraflara ilerleme için fikir üretmelerini çağrısında bulunduğunu hatırlatan Guterres, tüm tarafların ürettikleri fikirleri öğrenmesi için yardımcılarından Bn. Lute’u özel görevle adaya ve garantörlere ziyarete gönderdiğini, Bn. Lute’un yeni ve anlamlı bir süreç için koşulların olgunlaşıp olgunlaşmadığını, tarafların somut sonuç elde etmek için hazır olup olmadıklarını araştırmasını istediğini anlatıyor. Anastasiadis Temmuz 2017’de kalan yerden devama hazır olduğunu, Akıncı da çözüm için çalışmaya hazır olduğunu ama sonsuz görüşme sürecinin bir parçası olmayacağını söylemiş. Bn. Lute’un garantörlerle görüşmelerinin ve danışmalarının içeriği hakkında Guterres Raporu’nda pek bir bilgi yok.
Liderlerin ilerleme konusunda fikirlerini duymak için onlarla New York’ta ayrı ayrı görüştüğünü de raporlayan Guterres, bütünlüklü çözüm için sonuç odaklı bir görüşme sürecini başlatmak konusunda iki liderin birlikte karar alması halinde BM’nin desteğini vereceğini teyit etmiş… Guterres’in bu cümlesi Akıncı’nın vurgu yaptığı talebi anlatıyor aslında ve mesajı da Anastasiadis’edir. Raporunun devamında liderlerle yaptığı değerlendirmeler bağlamında, bütünlüklü çözüm için adadaki tarafların bağlılığını halen canlı bulduğunu belirten Guterres, statükonun sürdürülebilir olmadığını ve sonsuz görüşme süreçlerinin artık geri kaldığını not etti; yeni görüşme sürecine başlarken bütün Kıbrıslıların ortak geleceği için yaşayabilir bir anlaşmanın ufukta görünür olması gerektiğini de kaydetti… Çözümün, tarafları tam tatmin etmeyeceğini ama geleceğe dair fırsatların, refahın ve gelişmelerin çözümle yaşanacağını belirten Guterres’in bu sözleri ve özellikle statüko konusundaki değerlendirmesi Kıbrıs Rum tarafı ve Türkiye’ye yöneliktir.
Guterres’in satır arasına sıkıştırdığı bir başka iması var; taraflara sunduğu altı maddelik çerçeveyi tarafların anımsamasını not etmiş diyor ve bu çerçevenin tarihini de veriyor: Haziran 2017… Guterres çerçevesine Temmuz 2017 diye atıfta bulunan Kıbrıs Rum tarafına bir hatırlatmadır bu… BMGS, ilerleme için tarafların istekliliğinin şart olduğunu, iyi bir hazırlığın acilen yapılması gerektiğini, tam teşekküllü görüşmelere başlamadan önce ise tarafların ‘görev tanımı’ ve nerden başlayacakları konularında mutabık kalmaları gerektiğini yazdığı raporunda, bu cümlelerindeki esas muhatabının da Anastasiadis olduğunu hissetmemek eksiklik olur. Bir de son zamanlarda yeni yaratıcı fikirler ortaya atarak birbirleriyle flört eden Kıbrıs Rum tarafı ve Türkiye’yi ima ederek de yeni fikirlere açık olduğunu söyleyen Guterres, Bn. Lute’u yeniden görevlendirecekmiş. Amacının da, tarafların anahtar sorunlarda yakınlaşması, yeni fikirleri değerlendirmesi ve ortak bir gelecek için bütünlüklü çözüme istekliliğinin gerçekliğini öğrenmek olduğu anlaşılıyor. Bu hususlarda da Kıbrıs Türk tarafının bir sorunu yok aslında…
Yani, Guterres’in raporundan anlaşılan, Kıbrıs Rum tarafı ile Türkiye’ye diplomatik mesajlar var: statüko devam edemez, çözüm BM ölçütlerinde olacak, farklı fikirleriniz varsa bana söyleyin, BM Güvenlik Konseyi ile değerlendirip karar üretelim ama zaman kaybettirici müzakere taktikleri dönemi bitti, ufukta çözüm görünmüyorsa, Guterres de yok… Ve bu raporda en az eleştiri alan da Kıbrıs Türk tarafı ve Akıncı’dır veya başka bir deyişle BMGS’nin ve BM ölçütlerinin tek müttefiki Kıbrıs Türk tarafıdır. Bu aşamada Kıbrıslı Türkler olarak hesabı iyi yapmak gerek, Türkiye’nin ray değiştirme taktiklerinden yeni birinin daha yaşandığı ve Özersay’ı da yedeğine alarak misyon yüklediği bir dönemde ‘sürü’ psikolojisi mi, ‘yürü’ psikolojisi mi? Evet, yollar yürümek içindir. Statükonun devamı için yeni fikirler diyerek kendi hegomonyasını sürdürmek isteyenlere karşı, Guterres’i ve BM’yi çözüm için güçlü ve doğru çıkarmak statüko karşıtlarının sokakları inletmesiyle olasıdır; Annan Planı dönemindeki gibi…
Guterres’e de kim söyledi acaba, 2004 referndumunda Kıbrıslı Türklerin büyük oranda ‘Evet’ demesinin gerisindeki gücün gençlerin ve kadınların sokaktaki yoğunluğu olduğunu?! Adam raporunda “Kadınlar ve gençler süreci sahiplenirse çözüme ulaşmaya yardımcı olmuş olurlar” diyor.