Guterres’ten Putin’e
Rus lider Putin’le görüşen BM Genel Sekreteri Guterres, muhatabına samimi ve açık bir mesaj iletti: ‘Ukrayna topraklarının istila edildiğine inanıyoruz!’
Bu gerçeğin Rus lidere, bağımsız devletlerin toprak bütünlüğünü korumakla yükümlü olan uluslararası bir örgütün tepesindeki bir kişi tarafından hatırlatılması oldukça anlamlıdır.
Rus lider, Genel Sekreter’in mesajını zaten önceden bilmekteydi.
O nedenle, ikili arasında yapılan görüşmede, Putin sözü alarak yukarıdaki mesajı yumuşatmaya çalışmıştır. Genel Sekreteri ikna edemeyeceğini bilmesine rağmen!
Putin, Ukrayna’da sergilediği saldırganlığın ardından, aslında iki kesim üzerinde etkili olmaya çalışıyor.
Bir yandan Rus halkını, öte yandan da bu işgal eyleminde ‘tarafsız’ kalmayı beceren bazı aktörleri ayni tezlerle ikna etmeyi sürdürmeyi düşünüyor.
Rus lider, Ukrayna’nın işgaline karşı uluslararası toplumun gösterdiği tepkinin Rus halkı üzerinde yarattığı olumsuzlukların zamanla rejimin zayıflamasına zemin hazırlayacağının farkındadır.
Putin, rejimini korumak için bir yandan muhalefet üzerindeki baskıyı artırmakta, öte yandan da sıradan Rus vatandaşlarını, Rusya’nın ve komşu ülkelerdeki Rusça konuşan toplumların tehdit altında olduğuna inandırmaya önem vermektedir.
Rus lider, işgale karşı gerek Ukrayna’nın gerekse uluslararası toplumun gösterdiği direnişin ardından, Ukrayna halkı ve devletinin varlığını tanımayan tutumunu değiştirmek zorunda kalmıştı.
Bir ölçüde geri adım atarak hedef küçültmüştü.
Ama bu geri adım, saldırganlığın ve istilanın durdurulmasına dair bir tutumu içermiyor.
O nedenle, esas niyetin gizlenmesi için bazı gerekçelerin ikna edici şekilde ileri sürülmesi gerekliydi.
Putin, Ukrayna’da neo-Nazilerin varlığına, Donbas bölgesinde Ukrayna devletinin Rusça konuşan toplum üzerinde şiddet uyguladığına, Ukrayna devletinin Donbas’ta yaşanan sorunların çözümünü öngören Minsk anlaşmasına sadık kalmadığına ve Batı’nın Ukrayna’yı Rusya’ya karşı kışkırttığına işaret ederek işgal ve istila eylemini haklı göstermeye çabalamaktadır.
Tüm bu iddialar doğru olsa bile, Putin’in, Ukrayna’ya karşı giriştiği işgal eylemini en azından uluslararası toplum nezdinde meşrulaştırması mümkün görünmüyor.
O nedenle Genel Sekreter Guterres, iki devlet arasındaki herhangi bir sorunun çözümü için diplomatik yöntemleri ve BM anayasasını adres olarak göstermiştir.
Putin’i dinleyen Guterres’in gerek toplantı esnasında muhatabının yüzüne karşı söyledikleri gerekse Rusya’yı terk ettikten sonra yaptığı açıklama önemli unsurları içeriyor.
Rusya’nın eyleminin Guterres tarafından istila olarak tanımlanmasına eşlik eden doğal bir mesaj vardır: Saldırganlığını durdur ve Ukrayna topraklarından çekil!
Guterres, Rusya ve Ukrayna arasında devam eden müzakerelerde BM’nin bir rolünün bulunmadığını vurgulamıştır. Ama, müzakereler dışında, Guterres’in Ukrayna’da sivil halkın yaşadığı dramatik sorunların giderilmesi için BM’nin görev üstlenmek istediği mesajı Putin’e iletilmişti.
BM Genel Sekreteri’nin dile getirdiği bu talebin, Rus lider tarafından toplantı sırasında reddedilmesi, Putin’in konuya insani bir bakış açısıyla yaklaşmakta zorlandığını gösteriyor.
Rus liderin barışcı ve insani bir bakış açısına sahip olamamasının çok ciddi başka göstergeleri vardır.
Örneğin, Rus yetkililer tarafından yapılan açıklamalarda, Ukrayna’nın savunmasız bırakılmasına dönük talep ve tehditlerin dozu artırılmaktadır.
Rusya’nın en yetkili ağızları, Ukrayna’nın Batı tarafından askeri anlamda desteklenmesi durumunda, buna hızla ve çok sert yanıt verileceği ve hatta 3. Dünya savaşının bu nedenle yakın olduğu ilan edilmektedir.
Ukrayna kentlerine ve sivil altyapısına karşı her türden gelişmiş mühimmatla saldıran Rusya, bu saldırılardan korunması için Ukrayna’ya yardım edecek devletleri unutmuyor: Kiev’de görevli diplomatlarınız hedef alınacaktır!
Guterres-Putin görüşmesi tamamlandıktan sonra Rusya’nın takındığı tutum, verilen mesajları anlamak istemediğini gösteriyor.
Aksi olsaydı, Rus yetkililer her canları sıkıldığında karşıtlarına nükleer bir saldırıyla yanıt vereceklerini söylemezlerdi!
Bu sorumsuzluk örneği ancak haydut devletlerin takınabileceği bir özelliğe işaret ediyor.
Rusya’nın, Ukrayna’nın işgaliyle sergilemeye devam ettiği tutum, bu devletin ‘Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne doğru başlattığı yolculuğunda ilerlediğini kanıtlar niteliktedir.
Guterres’in, başkent Kiev’e yakın Buçha kasabasını ziyareti sırasında görüp duyduklarına karşı gösterdiği tepki, Putin’in Ukrayna macerasında vardığı son durağı tanımlıyor.
Uluslararası kamuoyu ‘Buçha’ ismini Rus ordusunun Kiev’e yönelik kuşatma girişimini sonlandırıp geri çekilmesinden sonra duymuştu.
Ortada, soykırımı andıran ciddi görüntüler ve kanıtlar vardı.
Rusya, suçlanmasına verdiği karşılıkta ‘biz yapmadık, Ukraynalılar kendi kendilerine yaptı’ şeklinde ciddiyetsiz bir tepki gösterdi. Daha bu tepki okunurken bile, sivil hayatı bombalarla hedef yapmaya devam ediyordu.
İşte Guterres, orada, soykırım görüntülerinin ortasında, Ukrayna’da işlenen savaş suçlarının araştırılması için Rusya hükümetini Uluslararası Ceza Mahkemesi’yle işbirliğine çağırmıştır.
Moskova ziyareti sırasında, BM’nin insani konularda devreye girmesini öneren Guterres’e olumsuz yanıtla karşılık veren Putin’in, mahkemeyle işbirliği yapmaya gönüllü olacağı söylenemez.
Bu nedenle, Guterres’in Putin’e yönelik çağrılarının artarak devam edeceği anlaşılıyor.