1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. 'Güven ortamı yaratılmalı'
Güven ortamı yaratılmalı

'Güven ortamı yaratılmalı'

Kıbrıs sorunu üzerinde yorum yapan akademisyenler, birleşik Kıbrıs hedefiyle yeniden başlayan çözüm müzakereleri konusunda YENİDÜZEN’e konuştu, müzakerelerin 'eksik kalan' yönüne dikkat çekti: 'Güven Artırıcı Önlemler' gündeme gelmeli

A+A-

 

Kıbrıs sorunu üzerinde yorum yapan akademisyenler, birleşik Kıbrıs hedefiyle yeniden başlayan çözüm müzakereleri konusunda YENİDÜZEN’e konuştu, müzakerelerin 'eksik kalan' yönüne dikkat çekti: 'Güven Artırıcı Önlemler'  gündeme gelmeli

• Dr. İsmail Kemal: “Müzakereler süresince güven artırıcı önlemlerin hayata geçirilmesi olumlu olur”

• Prof. Dr. Ahmet Sözen: “Federal bir çözümden önce hayata geçirilecek güven yaratıcı önlemler alınmalı”

• Dr. Muhittin Özsağlam: “Görüşmelerin başlaması olumlu bir adım ancak nihai bir sonuç değil”

• Prof. Dr. Niyazi Kızılyürek: “Müzakere süreci hem Kıbrıs’ta hem de dünyada olumlu koşullarda başladı”

Didem MENTEŞ

Kıbrıs’ta iki yıldan sonra taraflar arasında yeniden başlayan çözüm müzakereleri akademisyenler tarafından “önemli ve iyi bir başlangıç” olarak yorumlandı.

YENİDÜZEN’e konuşan akademisyenler, görüşmelerin başlamasının barış süreci için iyi bir adım olduğu ancak nihai bir sonuç olmadığını belirtti. Önemli olanın kalıcı ve sağlıklı barış ortamı için iki toplumun güç paylaşımına dayalı federal bir çözüme hazırlanması ve güven artırıcı önlemlerin hayata geçirilmesi olduğuna vurgu yapıldı.
Uluslararası İlişkiler Uzmanı Akademisyen Dr. İsmail Kemal, 2014 yılının sonu, 2015 yılının başlarında belirli bir sonuca ulaşılması gerektiğini belirterek, müzakereler sürerken kamuoyu, siyasi partiler ve politikacılar iki toplumu da çözüme hazırlayacak güven artırıcı önlemlere yönelik çalışmalar yapması gerektiğini söyledi.
DAÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ahmet Sözen ise liderler arasındaki görüşmelerin barış sürecinde önemli bir ayağı olduğunu, bu sürecin ikinci ayağının ise iki toplumun güç paylaşımına dayalı federal bir çözüme hazırlanmasından geçtiğini vurguladı. Sözen, bunun için de müzakerelere paralel bir şekilde bir dizi güven yaratıcı önlemler alınması gerektiğini vurguladı.
“Görüşmelerin başlaması olumlu bir adımdır. Ancak bu nihai bir sonuç değildir” diyen YDÜ Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi Dr. Muhittin Özsağlam ise  orlu bir süreç başladığını, bu somut adımın ileriye götürülmesinin önemli olduğuna dikkat çekti.
Prof. Dr. Niyazi Kızılyürek ise yeni müzakere süreci hem Kıbrıs’ta hem de dünya ülkelerinde olumlu koşullarda başladığını ve büyük bir desteğin söz konusu olduğunu belirtti. Güney’de özellikle umutlu bir durum olduğunu, DİSİ ve AKEL partilerinin yeni süreci desteklediğini, federal çözüme sıcak bakmayan güçlerin çok etkili olmadığını dile getirdi.


---------------------------------------------------------

DAÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Sözen:

“Güven yaratıcı önlemler hayata geçirilmeli”

“Görüşmenin iyi bir başlangıç olduğunu düşünüyorum. 2 yıla yakın duraksayan Kıbrıs müzakerelerin tekrar başlaması kendi içinde iyi bir şey fakat medyada fazla abartıldığını düşünüyorum. Her şey bitmiş gibi Kıbrıs meselesi artık çözüldü, çözülüyormuş gibi altı doldurulmadan umut yaratılıyor. Çok temkinli olmamız lazım. Ben Kıbrıs meselesini sadece müzakereler meselesi olarak görmüyorum. Eğer mesele Kıbrıs’ta kalıcı ve sağlıklı bir barış ortamını yaratmaksa bunun için de genel anlamda daha geniş bir şekilde Kıbrıs’ta barış sürecinin güç paylaşımına dayalı federal bir yapı yaratmaya yönelik dizayn edilmesi gerekir. Liderler arasındaki görüşmeler bu barış sürecinin sadece bir ayağıdır, önemlidir ama bir ayağıdır. Bu sürecin ikinci ayağında muhakkak iki toplum güç paylaşımına dayalı federal bir çözüme hazırlanması gerekiyor. Bunun için de müzakerelere paralel bir şekilde bir dizi güven yaratıcı önlemler alınmalı. Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumların gündelik yaşamlarını pozitif etkileyecek, güven yaratıcı önlemler alınması lazım ki ileride iş birliğine ve güç paylaşımına dayalı federal bir çözüme ulaşılabilsin. Bu şimdiye kadar Kıbrıs müzakerelerinin eksik kalan bir yanıdır. 1968’den bugüne müzakereler kapalı kapılar ardında iki toplumdan kopuk süregeldi. Yeniden başlayan müzakereler de benzer bir şekilde sürerse bu süreçten çok umutlu olmam. Yine 2004 döneminde benzer bir şekilde kapalı kapılar ardında özellikle dış aktörlerin baskısıyla bir anlaşma metni elde edilebilir belki; ancak bu sağlıklı olmaz. Toplumlardan kopuk,  toplumların kaygılarını ve umutlarını sürece dahil etmeden bu sürecin çok sağlıklı olacağını düşünmüyorum. Benim umutlu olabilmem için bu müzakere sürecine paralel bir şekilde iki toplumlu federal bir çözüme hazırlayacak güven yaratıcı önlemlerin hayata geçmesini görmem lazım. Bu önlemler sınırsızdır; tarih kitaplarının yeniden revize edilmesinden tutun da, Kapalı Maraş’ın BM nezdinde iki toplumun işbirliği yapacağı bir alan olarak açılması, Mağusa Limanı’nı AB nezdinde ama Kıbrıs Türk tarafının etkin yönetiminde AB ile doğrudan ticarete açılması ve mesela buradan ithal edilen yapı malzemeleri Maraş’ın yeniden inşasında kullanılması, Kuzey Kıbrıs’a doğrudan uçuşların açılması, Türkiye limanlarını Güney Kıbrıs’a açılması, sembolik sayıda da olsa Türkiye’nin adadan bir miktar asker çekmesi, Güney Kıbrıs'ın Türkiye’nin AB müzakerelerinde fasıllar üzerinde koyduğu vetonun kaldırılması gibi önlemler hayata geçirilmelidir. Burada – İngilizcedeki tabiriyle - gökyüzü limittir; yani iki tarafın federal bir çözümden önce hayata geçirebileceği güven yaratıcı önlemlerin sayısı sınırsızdır demek istiyorum...” 

-----------------------------------------------------------------

Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. İsmail Kemal:

“2015 yılının başlarında belirli bir sonuç alınmalı”

“Müzakerelerin başlaması çok önemli, uzun zamandan beri bunun başlamasını talep ediyoruz. Geçen yıl Şubat ayında Anastasiadis’in seçimi kazandıktan bir yıl sonra müzakerelerin başlaması mümkün oldu ve bu çok önemlidir. Müzakerelerin başlamasında dış aktörlerin rol oynadığını unutmamak gerekir. ABD’nin girişimleriyle ortak metinde uzlaşma sağlanmasına katkı oldu. Bundan sonra sürecin nasıl gideceği önemlidir. Kıbrıs Türk tarafı 3 ayda sonuçlanabileceğini söylese de, ben kısa sürede sonuçlanmasını beklemiyorum ama yıllarca sürmesini de beklemiyorum. 2014 yılının sonuna kadar ve 2015 yılının başlarında belirli bir sonuca ulaşılması gerekiyor. Bu süreç içinde müzakerelere devam ederken kamuoyu iki toplumu çözüme hazırlamak için çalışmalar yapmalıdır. Özellikle Kıbrıs Rum toplumu arasında bu çalışmalar yapmalı çünkü görüş ayrılıkları var. Kıbrıslı Türklerde belli bir uzlaşıya başarıyla varıldı ancak Güney’de AKEL ve DİSİ dışında müzakerelerin ortak metinle başlamasına karşı çıkıyorlar. Eğer kapsamlı bir çözüme ulaşılacaksa ve referanduma gidilecekse Kıbrıslı Rumların ‘evet’ demesi için medyanın, siyasi partilerin, politikacıların toplumu hazırlamak için çalışmalar yapması gerekiyor. Bu çalışmalar da müzakereler süresi içerisinde güven artırıcı önlemlerin hayata geçirilmesi olumlu olur. Çözüme hazırlık sürecinde güven artırıcı önlemleri desteklemek bir görev olup, herkese büyük sorumluluk düşüyor. Herkes zor ve sorunlu bir döneme girdiğimizin bilinciyle katkıda bulunarak destek vermelidir” 

-------------------------------------------------------------------------------

YDÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Dr. Muhittin Tolga Özsağlam:

“Somut adımın ileriye götürülmesi önemlidir”

“Ortaya çıkan metin elbette bugüne kadar yağılan görüşmelere paraleldir. 1977- 1979 Doruk Antlaşmaları’nda ondan sonra ortaya çıkan Annan Planı’nın doğansını yansıtan bir metindir. Tek egemenlik tek vatandaşlık ve kimliği uluslararası arenada teyit ederek ve aynı zeminde iki kesimli iki bölgeli iki toplumlu federal birleşik Kıbrıs’ı öngören bir metindir. Bu metinin ortaya çıkmasında elbette Dışişleri Bakanı Özdil Nami’nin büyük bir katkısı olmuştur. Görüşmelerin başlaması olumlu bir adımdır. Ancak bu nihai bir sonuç değildir. Anastasiadis’de bunu belirtti; zorlu bir süreç bizleri bekliyor. Sayın Eroğlu’nun uluslararası arenada zayıf bir karnesi var çünkü Annan Planı’na ‘hayır’ demiştir. Anastasiadis’in ise ‘evet’ demesi bir puana sahip olması demek. Kudret Özersay’ın özel temsilciliğe müzakereleri yürütme pozisyonuna atanması çok da sürpriz olmadı. Bunun nedeni de Anastasiadis’in seçimleri kazanması ve uluslar arası alanda iyi bir imaja sahip olmasıdır. Ben Eroğlu’nun bu noktada ayrılıkçı politikayı terk edip federal birleşik bir Kıbrıs için ortak metni kabul etmesini somut bir adım olarak tanımlıyorum. Her ne kadar Eroğlu bunu soyut bir adım olarak tanımlasa da… Bu somut adımın ileriye götürülmesi önemlidir. Bu konuda her iki taraf temkinli yaklaşıyor. Nihai bir çözüme ulaşmak için çok çetrefilli yoldan geçileceğinin bilincindeyiz”   

--------------------------------------------------------------------------------


Kıbrıs Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Niyazi Kızılyürek:

“Müzakerelerde sonuç alınması için büyük destek var”

“Öncelikle bu yeni müzakere süreci hem içeride hem dışarıda olumlu koşullarda başlıyor. Dış dünya ülkelerinin büyük bir desteği var. Amerika ve AB’nin de destek olduğunu anlıyoruz. Sonuç alıcı bir müzakere olması için uluslar arası toplumlar büyük destek veriyor. Güney’de özellikle umutlu bir durum var çünkü ilk defa iki büyük parti DİSİ ve AKEL yeni süreci destekliyor. Kıbrıs Rum toplumu federal çözüm sıcak bakmayan güçler çok etkili değiller. Örneğin Başpiskopos II. Hrisostomos ortak açıklamaya ters bir açıklamada bulunmadı. DİKO partisi ikiye bölünmüş görünüyor. Bir tarafta parti başkanı Tasos Papadapulos bu açıklamaya karşı çok sert yaklaşımda bulunsa da diğer kanatın daha ılımlı yaklaştığı anlaşılıyor. Türkiye’nin tavrının da olumlu olduğunu görüyoruz. Türkiye özellikle Doğu Akdeniz’deki doğal gaz revirlerinin Türkiye’nin üzerinden Avrupa’ya ulaştırılmasını istiyor. Bunun Kıbrıs sorunun çözümünden geçtiğini biliyor dolayısıyla Türkiye de sonuç alınmasını için üstüne düşeni yapıyor”

Bu haber toplam 2959 defa okunmuştur