Güvenlik Endişesi
Kıbrıs en güvenli ülkelerden biriydi. Kıbrıslılar yıllarca kapılarını bile kilitlemeden yaşamlarını sürdürüyordu. 1974 öncesi toplumlararası çatışmalar ve bu nedenle yollardan kaybedilen, ya da kurşuna dizilen insanlar dışında neredeyse cinayet, soygun, ırza geçme gibi suçlar yoktu.
1980’li yılların ortalarına, hatta sonlarına kadar da öyle iz bırakacak hadiseler olmadı. Ama nüfus yapısı değşitikçe aklımızın almadığı olaylarla karşılaşmaya başladık.
Nüfus yapımızın değişmesi yalnızca Türkiye’den taşınan, ya da çalışmak amacıyla gelen insanlardan bahsetmiyorum. Bunun yanında gerek çalışmak, gerekse de okumak amacıyla adamıza gelen değişik uluslardan insanlardan bahsediyorum.
Bunun yanında ülkemize taşınan kumarhaneler ve gece kulüpleri ile bunların mafyavari ilişkilerini de elbette unutmamak gerekir. Ayrıca çevremizde çok yaygın olarak dolaşan uyuşturuyu ve uyuşturucu baronlarını da hatırlamalıyız.
Bu yapı içinde elbette güvenli bir ülke olmamız çok kolay değil. Bunu anlayabilirim.
Ama anlamadığım ve hiçbir zaman da anlamayacağım bir iş insanının, arkadaşım, okuldaşım sevgili Gökhan Naim’in evinin kapısında soygun amaçlı cinayete kurban gitmesidir.
Bu güzel ülke hangi ara bu hale geldi. Neredeyse her on kişiye bir asker, ya da polisin düştüğü bu küçücük ülke nasıl bu kadar güvensiz oldu.
Bu ülkenin güvenliğinden sorumlu olan hey sizler sessizliğinizi daha ne kadar koruyacaksınız?
Sivil güvenliği sağlamakla görevli polis sayısı yetersizdir. Hem de çok yetersizdir. Bu doğru. Ama bu doğruyu söyleyerek “ne yapalım bu kadar polisle, ancak bu kadar olur” deme hakkımız yoktur ve olamaz. Güvenlik, sokaktaki insanın güvenliği bütün öteki sorunlardan daha önceliklidir.
En başta yapılması gerek ülkeye giriş çıkışların kontrol altına alınmasıdır. Bu yapıldıktan sonra ülkeye giren yabancıların nerede yaşadıkları, ne yaptıkları, nasıl geçindikleri, kiraladıkları, ya da kendilerine işvereni tarafından gösterilen yatı evlerinde kaç kişinin yaşadığı denetlenmelidir.
Her köşe başında açtığımız üniversitelerimizde öğrenci olarak kayıt yapanların da ne yaptıklarını, okula gidip gitmediklerini, varsa başka uğraşlarını bilmeliyiz.
Gece kulübü çalışanları, kumarhaneler, bet ofisleri, sanal bet işi vb. yasal ama yasadışı yatkınlığı olan işlerle ilgilenenler sürekli denetlenmelidir.
Yaygın denetim olmadan güvenli bir ülke olamayız. Güvenli bir ülke olamayınca da ne turizm, ne eğitim, ne de başka önemli ekonomik sektörler gelişemez.
Ülkeniz uyuşturucu, kumar, fuhuş, cinayet, kadına şiddet, çocuğa cinsel istismar gibi vahim olaylarla anılıyorsa bırakınız kalkınma ve gelişmeyi, o ülke yaşanmaz hale geldi demektir.
Bu nedenle bırakınız artık aysonu maaşları denkleştirmeyi de güvenli bir ülke olmamız için neler yapılması gerekiyorsa yapın.
Özetle nüfus yapısını değiştirmekle bu topluma büyük kötülük yapıldı. Ama bu da yetmedi yukarıda sıraladığım bütün olumsuzluklar da beraberinde bu ülkeye taşındı. Bu da yetmedi ülke güvenliğini sağlamak için kıllarını bile kıpırdatmadılar.
Dahası zaman zaman “benim vatandaşıma sınır kapılarında kötü davranılıyor” diyerek serzenişlerde bulunuldu. Yapmayın bu güzelim ülkeye yazık ediyorsunuz.