1. YAZARLAR

  2. Ferdi Sabit Soyer

  3. Güvenlik, Garantiler -I-
Ferdi Sabit Soyer

Ferdi Sabit Soyer

Güvenlik, Garantiler -I-

A+A-

Kıbrıs sorununun çözümü sürecini olumsuz olarak etkileyen unsurlardan biri de tarihsel birikimin sonucu olan güvenlikle ilgili unsurdur. Elbette güvenlik önemlidir.

Ancak, Niyazi Kızılyürek dostumun, Yeni Düzen'de yayınlanan "1964 Şubatının Kıbrıs "Kahramanları" başlıklı makalesinde aktardığı tarihi bir husus, güvenlik konusuna dair günümüzdeki bakışımızı geliştirmek için önemli olduğu kanısındayım.

Aysozomonos Köyü'ne Akritas planı kapsamında Kıbrıslı Rumların 1964'te yaptığı saldırıya tanıklık yapan Amerikalı savaş muhabiri Tom Damman'ın bu tanıklığına dair Niyazi Kızılyürek'in makalesinde bize aktardığı ifadeler çok önemlidir.

"Damman, İkinci Dünya savaşında Alman orduları ile birlikte Polanya'ya girdiğini, başka savaş meydanlarında da bulunduğunu, ama Kıbrıs'ın bu bölgesinde karşılaştığı derin öfke kadar kendisini ürperten bir başka ortam olmadığını söylüyordu"

Birinci ve İkinci Dünya savaşlarını yaşayan ve inanılmaz büyüklükte acı ve yıkımları yaşayan Avrupa, bu savaşların üzerinden geçen elli yıl sonra Güvenliklerini ortak bir siyasi temelde, yani AB şemsiyesi altında çoktan sağladılar.

Ancak biz Kıbrıs'ta bırakın bir ortak Federal devlet çatısında buluşmayı, hala ayni adada yaşamamıza rağmen hayvansal ve bitkisel zararlılara karşı, elektrik, telefon, su gibi temel olgularda, insanımızı yakan kanser ve diğer sağlık sorunları ve diğer insani konularda dahi bir ortak ilişki bile geliştiremedik. Ekonomik ortak çıkarları asla öne alamadık, Allah'ın Hellimi için bile, kapıştık.

Evet, Niyazi Kızılyürek’in bize aktardığı başka savaş alanlarında görmediği öfkeyi Kıbrıs'ta 1964'te gördüğünü söyleyen Amerikalı savaş muhabirinin bu tespiti, savaş sonrası, hala bir ateşkes antlaşması dahi yapamayan ve fiili olarak bir çatışmasızlık hali yaşayan, ama akılları, elleri ve gözleri birbirini kollayan, başka yerlerde yaşanmayan,  garip ve ürküntü vermeye devam eden farklı bir durumu hala Kıbrıs'ta sürdürüyoruz.

60 yıldır çözülemeyen Kıbrıs sorunun bu gerçeği bize, bu Amerikalı savaş muhabirinin tespitlerinin onca değişime karşın hala var olduğunu göstermektedir.

Düşünün, Polonya'nın Almanya tarafından işgaline tanıklık eden Amerikalı muhabir yaşar mı bilmem.
Ama eğer yaşarsa, şimdi, İşgalci ile İşgal edilenin AB’ye birlikte üye olduğunu; ama Polonya savaşından sonra, Kıbrıs'taki savaşa tanıklık eden muhabirin, üzerinden yıllar geçmesine karşın, ayni aptal öfke ve güvensizlikle, adada bir ateşkes antlaşması dahi yapılamasının aptallığını nasıl yazacağını doğrusu merak ederim.

GÜVENLİK NE?

Bu öfke şimdi kendini derin bir güvensizlikle ifade diyor.

Kıbrıslı Türkler Güvenliklerini Garantilerde, Kıbrıslı Rumlarda güvenliklerini Garantinin olmadığı şartlarda görüyor. Bu nasıl iştir? Öyle ise Güvenlik nedir?

Bir kere Güvenlik içinde elbette ki askeri ve polisiye tedbirler vardır. Ancak bu her şey değildir.
Bakın, Garantilerin olduğu koşullarda Kıbrıslı Türkler, "1963 ve 1974" arasında güvenliklerini bulamadılar.

Kıbrıslı Rumlarda Garantilerin var olduğu ve 1974'te kadar tam üç kez,  Garanti Antlaşmaları uyarınca Türkiye'nin kendi askeri müdahalelerine karşın ve KC'ni tek yanlı düzenlemelerine ve adanın %3'ünü kapsayan Kıbrıslı Türk "gettoları" haricinde tüm adaya, gasp edilmiş KC ile egemen olmalarına karşın, güvenlik içinde olamadılar.

Evet, Türkiye 1974'e kadar tam üç kez Garanti antlaşmaları uyarınca askeri operasyon yaptı.
İlki 1963'te Lefkoşa üzerinde uçan savaş uçakları idi. İkincisi Erenköy ( Dillirga)  bombardımanı, üçüncüsü de 1967 Geçitkale Boğaziçi olaylarında açıkça müdahale ve çıkartma için gemilerin, savaş uçaklarının yola çıkması idi.

İlkinin sonucunda çatışmalar kısmen durdu, Lefkoşa'da Yeşil Hat çizildi ve 1964 başında önce İngiliz askerleri, sonra BM Barış Gücü adaya geldi. Dillirga’daki acı yaşandı. Pek çok Kıbrıslı Türk ve Rum öldü. Sonra çatışmasızlık hali oluştu. Üçüncüsünün sonunda da 10 bin Yunan askeri ve Generel Grivas adadan çıktı. Toplumlararası barış görüşmeleri başladı. Ancak olumlu gelişmelere karşın antlaşma imzalanamadı.

Sonuçta 15 Temmuz Yunan darbesine kadar, Kıbrıs Rum toplumu EOKA B terörü ile yüz yüze geldi. Arkasından 15 Temmuz ve 20 Temmuz oluştu, bugünlere geldik. Peki, Kıbrıslı Rumlar bütün bu süre içinde KC'ini tek yanlı elde etmelerine karşın, Güvenlik içinde mi idiler? Hayır, hep endişe ve tedbir arayışı içinde oldular.

Üstelik bütün bu dönemlerde her iki toplumda demokratik hukuk devleti ilkelerinden uzak ve anti-demokratik düzen içinde de yaşadılar. Militarist güçlerin vesayeti altında kaldı iç düzenleri...
Ama hala Güvenlik ve Garantilerle uğraşıyoruz.

Bir kere artık Güvenliği başka değerlerle birlikte ele almamız gerekir. Garantiyi de bu bağlamda yorumlamak şarttır.

Açık yazayım, bu gün güvenlikle ile olarak Kıbrıs Türk Toplumundaki endişelerden yola çıktığımda, Güvenlikle ilgili olarak farklı durum diye ifade edeceğim en büyük yeni unsur;  kurulacak Federal Devlette, iki bölge ve iki kurucu devlet olacağı olgusudur.

Bir çözümde Federal Anayasa bağlamında yetki ve sorumlulukları belirgin ve kendi Anayasası olacak olan bir Kıbrıs Türk Devleti, 1960'tan farklı bir güvenlik temelini Kıbrıslı Türkler için kendi içinde bugün taşımaktadır...

Kıbrıslı Rumlar açısından bakacak olursam; oluşacak Federal Kıbrıs; tek egemenlik, tek uluslarası kimlik ve tek vatandaşlık olgusunu siyasi eşitlik temelinde taşıyacağı ve adanın bütününü kapsayacak bir siyasi düzen getireceği için, adanın bölünmesi ve birbirine rakip iki ayrı varlığın çatışmasını aşacağı için, onlar açısından güvenlikle ilgili önemli bir endişenin de sona ereceği açık durumunu taşımaktadır.
Gerçekte iki tarafın da güvenlik endişelerini giderecek ve bunlara eklenecek bir başka unsur da, AB üyeliğinin ortak Anayasaya eklenecek yeni siyasi avantajı olacaktır.

Ancak Güvenliğin başlı başına birer değer olan iki esası vardır.

Bunlardan biri iki toplumun, öncelikle kendi Federe Devletleri'nde, demokratik hukuk devleti ilkeleri ile yaşamaları, Ekonomik olarak gelişmeleri ve sosyal adalet ilkelerini temel alan düzenlemeleri ile demokrasiyi kendi Federe Devletlerinde toplumları için yaşam biçimi kılmalarıdır. 

Diğeri ise oluşacak olan Federal Kıbrıs Cumhuriyetinin Anayasal Düzeninin ve mantığının iki toplumca içselleştirilmesidir...

Bunu iki toplumun çoğunluğu içselleştirdikçe, güvenlik yerine oturur. Yoksa hangi askeri, polisiye tedbiri alırsanız alın, Güvenlik asla, insani ve demokratik tarzda yaşayan bir değer olarak oluşmaz.

Fakat bütün olumsuzluklara karşın, Amerikalı savaş muhabirinin 1964 oluşan ve bize Niyazi Kızılyürek'in değerlendirmesini aktardığı o tespitten başka, günümüzde gelişen bir yeni ve olumlu unsur daha vardır.

Her şeye rağmen 1960'tan farklı olarak bugün; her iki toplumda da oluşacak çözümü ve Federal Kıbrıs'ı destekleyecek ve yaşamda gelişmesini sağlayacak olan toplum kesimleri, ciddi bir potansiyele sahiptir.

1960 Kıbrıs Cumhuriyetinin en zayıf noktası bu idi.

Çünkü ne Kıbrıslı Türkler, ne Kıbrıslı Rumlar, oluşan Kıbrıs Cumhuriyetini benimsemişti. Her iki toplumun çoğunluğu buna karşı idi. Oluşan bu yeni Cumhuriyeti Biri, ENOSİS'in önünde aşılması gereken bir engel, Öteki de Taksim'in gerçekleşmesinin engeli olarak görmüştü.

İşte bu bakımdan şimdi bulunacak Federal Çözüm, 1960'tan farklı olacak.

Çünkü Federal Kıbrıs antlaşmasını ve onun getireceği Anayasal düzeni destekleyecek hatırı sayılır bir toplumsal potansiyel, her iki toplumda da vardır.

Kısacası, demokratik değerler, insani değerler ve demokratik hukuk devleti ilkelerinin evrensel doğruları temelinde, Federal Anayasanın temelleri doğrultusunda hem Federal devlette, hem de Kurucu Devletlerde, demokratik hukuk devleti anlayışını ortaklaşa olarak geliştirmele ve barış ile demokrasiyi bir yaşam biçimi halinde içselleştirmekle Güvenlik, gerçek bir öze dönüşür.

Başka türlüsü, topun, tankın, bombanın gölgesinde yaşayıp, her zaman endişe içinde olma ve anti- demokratik gelişme ile oluşumların baskısı altında olma halidir.

Peki, bu bağlamda Garantörlük ne olacak? Bu konuyu bu makalenin geri kalan satırlarında yer meselesi nedeni ile işleyemem. Zaten şimdiden Cenk'in uzun oldu diyen burun kıvırmasını his ediyorum. Bunun için bunu gelecek yazıya bırakıyorum.

Bu yazı toplam 2632 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar