Ha Beşir bey, ha Acun bey...
Sevgili Sinan Dirlik, 2 Temmuz 2011 tarihinde, Yenidüzen Gazetesi’nde yayınlanan ‘Zincir’ adlı köşe yazısında ‘Sizi sömürgecinize bağlayan zincirin zayıf halkası işbirlikçilerdir. O zincir kopacaksa, işte oradan kopacak’ demişti.
Sinan’ın bu çok doğru tespitinden ilham alarak, ben de ertesi gün ‘kimdir işbirlikçi, kaç kişidir?’ diye sormuştum, kendi köşemde.
Bugün bir kez daha sorma ihtiyacındayım:
Kimdir işbirlikçi?
Kaç kişidir?
Ve zincirin o zayıf halkası, hakikaten zayıf mıdır?
Sırf Acun beyin canı öyle istedi diye, yasaya aykırı olmasına rağmen 75 kilo eti ülkeye sokanlar, o zincirin neresindedirler mesela?
Beşir bey isteyince, yasayı seksen yerinden delip İlahiyat Koleji açmakla, Acun bey isteyince özel izin çıkarıp ülkeye 75 kilo et sokmak arasındaki fark nedir?
Sayın Bakan, ‘büyütülecek bir şey yok’ demiş.
Kimse de sormuyor Sayın Bakan’a, ‘niye büyütmeyelim’ diye!
Sahi, niye büyütmeyelim?
Konu 75 kilo(cuk) etten ibaret diye mi büyütmüyoruz?
Üç-beş oturmada yenip gidecek oysa!
Konu yapıp çene yormaya dahi değmez, değil mi?
Yasalarımızın, Acun beyin keyfi kadar bile hükmü olmayışını da üç-beş oturmada yer yutarız nasıl olsa!
Bugüne kadar hep öyle yapmadık mı zaten?
Sayın Bakan’ın Acun beye, ‘kusura bakmayın, mevzuatımız müsait değil’ diyecek durumda olmayışını da yer yutarız.
Öncekileri de öyle yapmıştık, keza!
***
İlle de ‘sömürgeciyle’ büyük büyük siyasi ya da askeri entrikalar çevirenler değildir elbette ‘işbirlikçi’.
‘Sömürgecinin’ ve her nevi ‘temsilcisinin’, sözünü yürütmek adına bu ‘aciz’ sömürge toprağında yaptığı her türlü yasa/ahlak/etik dışı icraata, o ya da bu şekilde destek sağlayan herkes, bizzat birer işbirlikçidir.
Ama küçük ama büyük, ‘sömürgeciye’ sağlanan bu her türlü destek, pireyi besleyip büyüten kan misali, ‘sömürülenin’ kanından kan çekmeye devam eder, o ‘zinciri’ her gün ilmek ilmek kalınlaştırır.
Kalınlaştırır da kimse ‘ne oldu, nasıl oldu da bu hale geldik’ diye kara kara düşünür de bir türlü cevabını bulamaz.