1. YAZARLAR

  2. Kutlay Erk

  3. Ha Tatar, Ha Saner, Ha Bulutoğluları, Ha Harmancı…
Kutlay Erk

Kutlay Erk

SİYASET MEYDANI

Ha Tatar, Ha Saner, Ha Bulutoğluları, Ha Harmancı…

A+A-

Rauf Denktaş’ın anıt mezarının çevre düzenlemesinin ve müzesinin geçen nerdeyse on yıllık sürede tamamlanmamış olması nedeniyle Denktaş ailesinin son haftalarda gösterdiği tepki sorunun çözümlenmesi yönünde önerilere ve tartışılmasına neden oldu.

İlginç önerilerden biri Başbakan Saner’den geldi, anıt mezarın güvenliğini özel güvenlik şirketlerine devretmek… KKTC’yi kutsayıp sonsuza kadar yaşatacak olanlar, bu konuda mangalda kül bırakmayanlar, KKTC’yi kuran devlet adamının anıt mezarını özel güvenlik şirketlerinin korumasına verecek?! Aklı diline uymaz, dili aklına uymaz; tutarsızlık dehşet boyutta… Ama bir de gerçek var; yerel asker örgütü Türkiye’nin silahları kuvvetlerine bağlı. Dolayısıyla, Başbakan Saner ve Cumhurbaşkanı (CB) Tatar, Denktaş’ın anıt mezarının güvenliğini sağlasınlar diye askere ‘Başkomutan’ dolarak emir veremezler… Emirlerini, parasını ödeyerek, özel güvenlik şirketlerine verebiliyorlar …

Neyse… Zikir yapan tarikatların def çalmasına katılan CB Tatar ile bir düğünde davul çalan Başbakan Saner’den fazla bir şey beklememek gerek… Gelinlik kızın kendi aklı ile karar verip davulcuya veya zurnacıya kaçmasına karışılamayacağı gibi; onlar da davul da çalar, zikirde def de…

Ancak, LTB Başkanı Harmancı’nın Denktaş’ın anıt mezarı projesini İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı ile birlikte tamamlamaya talip olması, üzerinde durulması gereken önemli bir gelişmedir. Anıt mezar Gönyeli Belediye sınırları içindedir; Harmancı LTB olarak bu konuda katkı yapmak üzere bir proje geliştirecekse önce Gönyeli Belediyesi ile çalışmalıydı. Tercihi İBB olmuş… LTB eski başkanı Bulutoğluları da, mali iflasa sürüklediği LTB’nin Çağlayan Çocuk Bahçesi’nin pejmürde halinden kurtulması için, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin projesini ve mali kaynağını kullanmış; karşılığında da, İngiliz sömürge döneminden beri “Çağlayan Çocuk Bahçesi” olan adının başına “Ankara” eklenerek değiştirilmişti… Parayı veren düdüğü çalacaktı; kimisi de keyfinle düğünde davul ve zikirde def çalabilir tabii… Denktaş’ın anıt mezarının adı da ne olacak acaba diye düşünmemek elde değil?!

Bu konunun bir başka boyutu daha var… LTB Başkanı Harmancı’nın kendisi ve partisi TDP, CB Tatar’ı ve hükümet partilerini ve özellikle UBP’yi Kıbrıslı Türklerin iradesini Türkiye’nin radikal İslamist AKP Hükümetine teslim ettiği için eleştirmektedir. Alt yapı ihalelerinin onlar tarafından yapılmasını, uygulamasının da onların müteahhitlerine verilmesini eleştiren TDP’nin LTB Başkanı, Denktaş’ın anıt mezarı konusunda İBB marifetiyle yapılmış projeyi kamuoyu ile paylaşmakta ve uygulamasının mali kaynağının da İBB tarafından karşılanacağını müjdelemektedir… İradeyi İBB’ye vermiş, “Şükran”ının adresi de İBB olmuş…  Özünde, CB Tatar’ın ve sağ siyasi partilerin tavrından ne farkı var ki?! Yani onların ki radikal İslamist AKP, kendisininki ve TDP’ninki sosyal demokrat CHP mi?! Kıbrıslı Türklerin iradesini TC’nin unsurlarına verdikten sonra onların siyasi duruşlarının ne önemi kalır ki?! Üstüne üstlük de, LTB’nin yetki sınırları dışındaki bir bölgeye İBB ile işbirliği içinde tecavüz edilecek… Ve büyük iş başarmış kahraman edasıyla… Lefkoşa’nın aldığı beledi hizmetlerin nitelik ve nicelik olarak yetersizliği Lefkoşalıların sızlandığı konular iken, LTB sınırları içindeki tarihi ve kültürel mirasın ahvali perişan iken kendi yetki alanınız dışında TC’den İBB iradeli ve marifetli proje yapmak ve uygulamak, övünülecek konu olmuşsa Kuzey Kıbrıs’ın sol ve ilerici siyasi hareketleri ve partileri bunu kabullenemez, kabullenmez; Hanya’yı-Konya’yı da anlamış olurlar…

Bu arada, anıt mezarın da bulunduğu Cumhuriyet Parkı’nın hükümet tarafından Güvenlik Kuvvetlerine devredilmesini de eleştiren LTB Başkanı “Yerel yönetimlerin asli işi olan bir konuyu ülke güvenliği ile ilgili kurumlara devredilmesinin anlamı nedir?” diye soruyor. Kendisi yetki alanı dışındaki bir bölge için, hem de İBB ile ortak proje yapıp uygulamak istiyor ise, sorduğu sorunun cevabı “Konuşana bak!” olur; keçinin koyuna gülmesi babında…


Bir Yoruma Bir Yorum

Geçen hafta bu köşeden yayınlanan yazımıza, TC’nin havuz medyasından bir gazetenin KKTC temsilcisi olan bir gazeteci kendi sosyal medya blog sayfasından bir yorum yapmış; sağ olsunlar, bana da WhatsApp’tan gönderdiler…

Köşe yazımda “Anavatancılık sektörü” olduğunu yazmışım; kendileri bunu eksik bulmuş KKTC’de ‘Anavatan’ ve ‘Barış’ adı altında iki sektör varmış diyorlar… Ve iddia ediyorlar ki “Barış adı altında AB’nin ülkelerinin aktardığı mali desteğin ucu bucağı yok! Ada’daki elçilikler dahi milyon Eurolara varan bütçe kullanıyor!”… Hukukun temel ilkesidir, iddia sahibi iddiasını ispatlamak yükümlülüğündedir. Ama konu köşe yazımda, sağ siyasi unsurlarında atıp-tutmak bol diye belirtmiştim… Kendileri de bunu doğrularcasına yorum yapmışlar ve Kuzey Kıbrıs’ta ‘Sağ’ın da ‘Sol’un da birbirinden farkı olmadığı sonucuna varmışlar. Herhalde Sağ’ın kirli siyasetini reddedemeyeceklerinden olacak ki, “hepsi de aynı deyip” atıp-tutmak tarzı ile Sol’u karalamakta sefa buluyorlar…

Ve ekliyor atıp-tutmalarına… Diyorlar ki “KKTC’de nasıl oluyor da her evde hem Anavatancı hem de Anavatan karşıtı, hem barışçı hem barış karşıtı bulunuyor! Kimsenin de düzeni değiştirme diye bir kaygısı yok!” Atıp-tutma alışkanlığı genelleme yapmak ile de malul… Bu yaptığı genelleme doğru ise, kendi evinde de Anavatancı ve karşıtı olan mı var?! Veya, örneğin CB Tatar’ın, Başbakan Saner’in, Dış İşleri Bakanı Ertuğruloğlu’nun, YDP Başkanı Arıklı’nın, MP Başkanı Zaroğlu’nun, DP Başkanı Ataoğlu’nun ve dahi nicelerinin de evinde hem Anavatancı hem de anavatan karşıtı olan mı var?! TMT’cilerin evinde de mi durum böyle?! Ve bu durumu hiçbirinin de değiştirme gibi kaygısı yok mu yani?!

Bu sözleri ne kadar inandırıcı değilse,Barış adı altında AB’nin ülkelerinin aktardığı mali desteğin ucu bucağı yok! Ada’daki elçilikler dahi milyon Eurolara varan bütçe kullanıyor!” diye atıp-tuttuğu da inandırıcı değildir…
Bir noktayı daha belirtip noktayı koyalım… Hani, “AB katkılarının ucu bucağı yok” diyorlar ya, “AB’nin Kıbrıslı Türklere beş yılda yaptığı mali katkının daha fazlasını Türkiye bir yılda yapıyor” diye gene bu unsurlar söylüyor…

Bu köşe yazısının birbirinden ayrı iki konusunun içeriğinin ortak noktası: “Tutarlı olmak gerek”…  

Bu yazı toplam 1763 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar