1. YAZARLAR

  2. Ayşemden Akın

  3. HADE ARTIK VAKİTTİR!
Ayşemden Akın

Ayşemden Akın

HADE ARTIK VAKİTTİR!

A+A-

ABD-Rusya-Türkiye, AB'ye karşı anlaşmış görünüyor. Fotoğraf her geçen gün netleşiyor. Birbirlerinden farkları mı var diyebilirsiniz küresel sermaye diyerek ama Türkiye, Orta Doğu'da ve Doğu Akdeniz’de bu ülkelerle hareket ediyor, etmek zorunda. İçeride yapılan onca anti-Kürt propagandasına rağmen. Biliyorsunuz, Kürdistan bayrağı Barzani'nin Türkiye'ye geldiği gün göndere çekildi. Aslında bu iyi bir gelişme. Not edin.

Mesele tabii ki petrol, doğalgaz ve yerli kaynaklar.

Peki, dünyayı yöneten bu küresel para baronları tarih boyu taaa 1900'lü yıllardan beri ne tür doktrinler, ne tür rızalar yaratmış ve bunları geri kalmış halklara dayatmış, benimsetmiştir; milyarlarca dolar yardımlar vererek kendilerine yakın hükümetleri nasıl kurmuş, korumuş, kollamış ve zamanı geldiğinde de alaşağı etmiştir? Sermayenin hareketleri takip edilirse ne yazık ki barıştan değil savaştan, bölünmeden ve sömürmeden yana olduğu görünür. Ama artık işler değişiyor, değişmeli. Bu kan, bu ölümler durmalı, dünya nimetleri insanca paylaşılmalı, bilim ve teknoloji insanlığı ileriye taşımak için kullanılmalı. Bu acı, bu utanç, bu ilkellik son bulmalı.

Nereye gittiğimizin farkında olunduğundan emin değilim. Bilindiği gibi ABD’nin bizlere biçtiği son doktrini ‘Ilımlı İslam’. Erdoğan da kendilerinin bu coğrafyadaki seçilmiş elçisi.

Orta Doğu'da küresel sermayenin bekçisi konumunda olan Türkiye, (bunu ben değil ABD-Osmanlı-Türkiye belgeleri, mektupları, yazışmaları söylüyor. Kendilerine biçilen rol bu: “Yeme ihtiyacı olmayan oltadaki balık Türkiye") Kıbrıs'ta tek başına hareket ediyor olabilir mi? Çavuşoğlu’nun algı yönetimleri, Akıncı’nın alternatif çıkışları, Erdoğan’ın danışmanlarının ve gazeteci Engin Ardıç ile türevlerinin AB’yi unutun demesi tesadüf olabilir mi?

Kıbrıslıtürkler bu çarklar arasında ne yapabilir, gücü neye yetebilir diye düşündünüz belki şimdi.

İşte bizi yok edecek olan bu kabulleniş. Bölge halklarından biri olarak dünya kamuoyuna ne diyoruz? Kime ulaşıyor, kime derdimizi anlatıyor, gücümüzü, sözümüzü ortaya koyuyoruz? 

'Türkiye üzerinden dış siyaset yapmaktan başka şansımız, bilgimiz, lobimiz yok’ diyenler, Kıbrıslıtürkleri daha da hapsetmiyor mu bu fasit daireye? Sahip olduğumuz kaynakları birilerinin alıp gitmesine razı mı olacağız yoksa haklarımız için, adil paylaşım ve dünyanın başka ezilmiş halklarına yardım elinin uzatılması için sesimizi mi yükselteceğiz?

Yeni bir dünya düzeni kuruluyor aslında çünkü bugüne kadar kurulan düzenin çökmüş olduğunu ‘zor durumda’ olan küresel sermaye sahipleri de söylüyor ve sivil kuruluşlar aracılığıyla yeni yollar, 'doktrinler' arıyor. Çünkü planlar yolunda gitmedi. Çünkü sistem kan üzerine kurulu ve beslenen karga dünya ülkelerinin gözünü oyuyor. İnsanlık onuru ayaklar altında. Çocuklar bombalanıyor, minik ölü bedenleri kıyılara vuruyor, kadınlara, annelere tecavüz ediliyor, insanoğlunun başı kesiliyor, işkence görüp, kurşuna diziliyor. Aynı insanlık bir yandan da uzaya çıkıp ulu evreni keşfediyor. İşte beni umutlandıran ve bir gün biteceğine inandıran şey.

Kapitalizmin son iktisadi aklı neoliberalizm çöküyor. Bunu görmemiz farkına varmamız gerekiyor. Bizim tüm olanakları zorlayıp, korku ve ezilmişliğimizi aşıp, sözümüzü her ortamda her toplantıda söylemek gibi bir sorumluluğumuz var. Bir duruşumuz olmalı. Toplumsal duruşumuz, bireysel duruşumuz. Eğilip bükülmeden, haysiyetli ve korkusuz...

Bunu hem kendi halkımıza hem de dünya halklarına borçluyuz.

Yeni bir dünya kurulacaksa ve Kıbrıslıtürkler de bu dünyadaki yerlerini onurlu şekilde alacaksa yarını beklemeden bugünden cesaretle kurmalı geleceği.

Yani özne olmalı.

Bu nedenle Kıbrıs'taki halklar, sorumsuzca masadan kalkan iki lidere gitmeli, o masaya dön ve bu işi bizim için, Kıbrıs için, dostluk ve kardeşlik için bitir demeli. 

 

(Direkt lafa daldım affola. Yeniden herkese merhaba. Haftada bir görüşmek dileğiyle...)

Bu yazı toplam 2583 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar