1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Hade be o yanı!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Hade be o yanı!

A+A-

CTP Gazimağusa Milletvekili Erkut Şahali dün Meclis’te dedi ki; “… Kendi yaşam giderlerimizi karşılayamıyoruz. Çocuğumuzun tabağından yemek çalarak hayata tutunmaya çalışıyoruz…”

-*-*-

Ve birileri geliyor Ankara’dan bize gayet açık ve de net diyor ki; “… Kıbrıs’ta çözüm mözüm olmayacak”…

-*-*-

Çünkü herkes çok iyi biliyor ve bizzat kendileri de anlıyor ki, “iki devletli çözüm” demek, “çözümsüzlük” demektir.

-*-*-

Kardeşim, ahali açtır!

Asıl sorun budur!

Gerçekten, bir çok Kıbrıslı aile, hala neneleri, dedeleri, anneleri ve babaları hayatta olduğu için “açlığı” tam anlamıyla yaşayamıyor olabilir ama sene sonuna doğru, temel gıda ve akaryakıt fiyatlarındaki korkunç artışla, TL’nin dayanılamaz çöküşü; “mutlak çözüm”ü şart kılmaktadır…

-*-*-

Asıl düşünmemiz gereken, Kıbrıs’ta çözümü imkansız kılıp “siyasi avantaj” elde etmek değil; ülkedeki iflası önlemek – açlık ve akabindeki kaosu önlemek olmalıdır…

-*-*-

“Ercan Havaalanı’nın uluslararası uçuşlara açılmasını konuşalım” diyoruz, Rumlar da diyor; Ersin Tatar “ihtiyacımız yok” saçmalıklarında…

Bu nasıl bir akıldır, nasıl bir mantıktır?

Ercan’ın şu veya bunun denetiminde uluslararası uçuşlara açılması demek, bu ülkeye doğrudan uçuş yapılması demek değil midir?

Biz, yani Kıbrıs Türk tarafının buna ihtiyacı yok mudur?

Tatar, gerçekten buna mı inanmaktadır?

-*-*-

Gazimağusa Limanı’nın açılması, kimin çıkarınadır?

Bu liman “doğru” bir şekilde çalışırsa, kim kazanacaktır?

Peki, reddetmek hangi akla hizmettir?

-*-*-

Haaaa, ırkçılık gibi olmasın ama “geçtim bizim ahaliyi”; bu ülkede binlerce “aç Afrikalı öğrenci” bulunmaktadır.

Ve bu aç öğrenciler; “çeteleşen” öğrenci kılığındakilerin kapanına düşürülmektedir.

Suç oranları, polisimizin kontrolü dışındadır ve her geçen gün bu durum daha da kötü hale gelmektedir.

-*-*-

Dün öğle saatlerinde eve gittim.

Arabadan indim.

Yanıma Afrikalı bir çocuk yaklaştı.

Telefonunu uzattı, bir yazıyı okumamı istedi, “Gözlüklerim yok, okuyamadım, nedir okumamı istediğin?” diye sordum …

-*-*-

Başını eğdi, yere baktı ve İngilizce “iki gündür hiçbir şey yemedim” dedi…

Yanımda nakit yoktu; aslında açık söyleyeyim, param yok…

-*-*-

Eve girdim…

Eşim önüme bir tabak fasulye koydu…

Ve pilav…

Ve salata…

Ve hatta turşu…

-*-*-

Bir parça yedim, boğazıma takıldı…

O genç çocuk gözümün önünden gitmiyor…

Gitmedi…

-*-*-

Ama neymiş efendim; Maraş bizimmiş!

Kimseye de vermezmişiz!

Başka?

İki devletli çözümmüş!

Başka?

“Eşit ve egemen”mişiz?

-*-*-

Erkut Şahali’nin dediği gibi, “Çocuklarımızın tabaklarından çalarak yaşamaya başladık artık”…

Ve ülkemin sokaklarında aç insanlar dolaşıyor…

Aç!

İki gündür, üç gündür ağzına tek bir sıcak lokma koyamamış insanlar!

-*-*-

Haaa bir de neymiş?

PKK’liymişiz!

Hainmişiz!

Öyle buyuruyor ağam!

Ve önünde eğiliyor zavallılar!

-*-*-

Neymiş; “güven yaratıcı önlemlere gerek yokmuş”…

Neymiş; “Ercan uluslararası uçuşlara da açılmasın”…

Neymiş; “KKTC’nin tanıtılması için düğmeye de basılmış”…

-*-*-

Peki başka?

Şöyle diyelim; “insanlarının aç kalışına hiçbir şey demeyenlere, ülkede tam bir Afrikalı öğrenci sorunu yaşandığını gizlemeye çalışanlara; çözümsüzlüğün her geçen gün bu toplumu yok ettiğini göre göre, tam çözümsüzlük hali olan saçma sapan siyasetleri ısrar ve inatla savunanlara sizce ne demek lazım?”

-*-*-

Şükran mı?

Yoksa, “iyi ki varsınız” mı?

-*-*-

Hade be o yanı!


Şükran sahip!

Mevlut Çavuşoğlu…

“Master”…

“Sahip”…

“Slaves”…

“Köleler”…

-*-*-

Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı’nın “siyaseten son derece gereksiz” ve “gelmişken bir de dostlar alış verişte görsün diyerek görüşme de kattığı” son KKTC ziyareti, aklıma “köleliği” getirdi.

-*-*-

Tavır aynı tavır!

Sömürgeci ya da benzeri tavrın da çok gerisinde!

“Sen kölesin, benim gibi düşünmek zorundasın” diyen bir zihniyet!

-*-*-

“Sen şusun, busun, senle görüşmem…”

“Ama sen bizdensin, seninle görüşürüm”…

-*-*-

Bizden beklenen, bir köle gibi, sadece her söylenene inanmamız ve her verilen emri yapmamızdır!

Kısacası herkes Ersin Tatar gibi olacak!

“Tamam sahip!”…

Hiçbir şey bilmeyecek, duymayacak, konuşmayacak, 24 saat biat, 36 saat itaat, ebediyen şükran, haftada 10 düğün, 10 cenaze, korumalar, şoförler, lüküs hayat!

-*-*-

Demokrasi mi?

Hellim peyniri!

Adalet ve yargı bağımsızlığı mı?

Casinolar!

Savaş tehditleri mi?

Gönülden ve arzulayarak sevişelim da biraz be gavollem!

-*-*-

Paranı ben veriyorum, sen sus!

Ben istediğimi yaparım mı?

Bu mudur emriniz sahip?

Şükran sahip, şükran!


che-color-web.jpg

14 Haziran 1928’de doğdu. 9 Ekim 1967’de öldürüldü. Yaşasaydı dün 94 olacaktı. “Doğum gününü kutlarken”, en güzel sözlerinden birini de paylaşmak istedim: “Aç insanların karnını doyurduğum zaman bana kahraman diyorlar. Bunların neden aç olduğunu sorduğum zaman ise; bana komünist diyorlar.”

Bu yazı toplam 2987 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar