Hade sandığa
Mesele Türkiye ile Kıbrıs Cumhuriyeti’nin maç yapması meselesi değildir!
Mesele, Türkiye Cumhuriyeti’nin, Antalya’daki bir toplantıya daha iki hafta önce Kıbrıs Cumhuriyeti’ni de resmen davet etmek zorunda kalması da değildir!
Mesele, Türkiye’nin, bu günlerde Antalya Diplomasi Forumu mudur ne gavolozdur, o foruma da Kıbrıs Cumhuriyeti’ni davet etmiş olması hiç değildir!
-*-*-
Mesele, Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası hukukta yer alıyor olmasıdır.
Mesele, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de, aynen Türkiye gibi, hatta Devlet Bahçeli’nin ağzıyla söyleyecek olursak, “bölünmez bütünlüğü”nün bulunmasıdır.
-*-*-
Peki nedir mesele?
Mesele, bizim kandırılıyor olmamızdır!
Mesele, bizim aldatılıyor olmamızdır!
Mesele, Türkiye’nin çıkarlarıdır!
Mesele, 85 milyonluk koskocaman bir devletin çıkarlarının, “sidikli bir toplum” uğruna feda edilemez olması meselesidir.
-*-*-
Ve mesele, bizde bunu kabul etmeyen grubun zayıf, örgütsüz, çaresiz ve kafası kesik tavuk gibi olması yanında; öteki grubun da gerek kişisel çıkarları gerekse çok üzgünüm ama “zekası” gereği olayın farkında olmamasıdır!
-*-*-
Türkiye’yi yönetenlerin, KKTC’de kesinlikle kendilerine çok yakın, biatçı ve itaatçılardan olmasını istemesinin sebebi de budur.
-*-*-
Ve bu Türkiye yöneticilerine ya da onlardan farksız olan Türkiye’deki faşist ya da ulusalcı ana muhalefet liderliğine “seçimleri boykot edelim” diyerek yanıt veremezsiniz…
-*-*-
“KKTC’de sol kalmadı, hepsi aynıdır” diyerek boykot yapmak, mantıklı, doğru bir saptama ve ayrıca çözüm değildir.
Çünkü seçime katılım ya da geçerli oy oranı ne isterse olsun, değil Türkiye, Dünya’nın tüm geri kalanı için her hangi bir etki yaratmayacaktır.
-*-*-
Kaldı ki, nüfusunu bilmeyen, seçmenlerinin kaçta kaçının halihazırda bu ülkede yaşayıp yaşayamadığını hesaplayamayan KKTC’de, katılım oranı diyelim ki yüzde 60 veya yüzde 40 çıktı!
“Boykotçular kazandı” diye şimdiden hazırlayacağınız manşetler, ne işe yarayacaktır; ne kadar doğru olacaktır?
-*-*-
Elbette boykot bir haktır ve buyurun uygulayın!
Zaten hava da soğuk, sandığa gitmeyin!
Ama ne olur bir hedef belirleyin!
-*-*-
Efendim, “Türkiye’den gelenleri vatandaş yaptılar, irademiz değişti, ben bunlara oy vermem” diye özetleyebileceğim bir görüş mevcut!
Bu görüşe, “Yılmaz Özdil görüşü” de diyebiliriz!
Son derece ırkçı!
Nasıl mı?
-*-*-
Suriyeli göçmenler meselesi!
Yılmaz Özdil, bizim Hataylılar için düşündüğümüz her şeyi, Suriyeliler için düşünüyor!
“Geldiler, ülkeyi bitiriyorlar ve bunu benim vergilerimle yapıyorlar!”…
Biz de aynı şeyi söylemiyor muyuz?
-*-*-
Gelenin “insan” olduğunu unutuyoruz…
Getiren ve kabul eden devletlere ya da otoriteye karşı yasal hakkımızı da aramıyoruz…
“Sandığı Boykot” bu konuda yasal hak aramak mıdır?
KKTC Vatandaşı olmak isteyen bir kişiyi, “pis yabancı” veya “pis Türkiyeli” diye görmek, Yılmaz Özdil’in ve bilimum Türk faşistlerinin de yaptığının aynısı olduğu gibi; tek kuruş vergi vermeden pasaporttan aşıya, hastaneden havaalanına her türlü hizmetinden yararlandığımız “Kıbrıs Cumhuriyeti” ne iş o zaman?
-*-*-
ELAM haksız mı?
ELAM başta olmak üzere; bir çok faşist kurum ya da kuruluş, Yılmaz Özdil’in Suriyeliler, bizlerin Hataylılar için düşündüklerini “Kıbrıslı Türkler için” düşünmüyor mu?
-*-*-
Geçtim!
Bunları bir yana bırakın…
Boykotçu kardeşlerim; matematik ortadadır…
“Sandığa gitmem” diyenler içerisinde bir tek “sağ görüşlü milliyetçi” yoktur!
-*-*-
Bu da seçime katılacak sekiz parti içerisinde en çok YDP’ye ve UBP’ye yarayacak…
YDP’liler, Bertan Zaroğlu ya da Zorlu Töre taraftarı olan ne kadar ülkücü, ne kadar faşist eskisi, ne kadar geçmişinde her ne kadar Türk Bayrağı yakmış olsa da şimdi bir numara milliyetçi olan; ganimetçi arazi ağası ve hırsız varsa, hepsi sandıkta olacak!
Ve Kıbrıs’ta her türlü çözüme karşı olan, çözümsüzlükçüler ile geçtiğimiz gün kendi kendini ifşa eden faşist ilhakçıların hepsi, bila istisna, ya YDP’ye ya UBP’ye oy verecek!
-*-*-
Bir kez daha düşünün!
Ve lütfen sandığa gidin…
Mesela karmayla - tercihle falan hiç uğraşmadan, gidin Bağımsızlık Yolu’na mühür vurun!
Sizin yapacağınız boykotun sayısal büyüklüğü hiç önemli değil çünkü sonucu değiştirmeyecek ve kimse o sonuçla ilgilenmeyecek!
Ama Bağımsızlık Yolu’ndan bir ya da iki kişiyi Dianellos’a sokun; İngiliz, Alman gazetelerinde, televizyonlarında haber olmazsa, adımı değişirim.
Güney’de manşet olmazsa, bir daha yazı yazmam!
-*-*-
UBP’nin birinci çıkmaması ve YDP’nin baraj altında kalması mı daha önemlidir yoksa “hepsi aynıdır, haydi kebap yiyelim, sandığa gitmeyelim” düşüncesi mi?
-*-*-
Haaaa, listenizi hazırlayın, aman hata da yapmayın, her bölge için karma oy kullanmak zorunda değilsiniz ama eğer kullanacaksanız, o bölgede mutlaka iki partiden aday işaretlemeniz gerekiyor.
Yani Güzelyurt’ta iki kişiye oy vereceğim, ikisi de aynı partidendir, verip başka bölgeye geçeyim dediğiniz anda o iki oy yanar. Çünkü bir bölgede mutlaka iki farklı partiden kişilere karma oy vermek zorundasınız…
Ve o iki oy yanarsa; siz de sadece 23 karma oy kullanırsanız, öteki 21 oy da işe yaramaz… 23’ün altında kalır oylarınız ve sayılmaz.
Listeciğinizi yapın, gidin, yavaş yavaş tiklerinizi atın, elli adaya kadar şansınız var…
-*-*-
Haaa en doğrusu mu?
Ya da tek doğru mu?
Mutlaka sandığa gidin!
-*-*-
Siz sandığa gitmediğiniz zaman, kesinlikle saygı duyarım…
Ama siz de kesinlikle Faiz’e, Erhan’a, Bertan’a “dolaylı” değil “doğrudan” çalışmış olacağınızı asla unutmayın!