Hak
Nikah memuru, ‘Belediye başkanının bana verdiği yetkiyle’ diyerek girer ya söze, Erdoğan da tam aynı kıvamdan yükseliyor Macron’a;
‘Garantör ülke olma hakkımızı kullanarak…’!!!
Tabii nikah memuru gerçekten de başkandan yetkili, Erdoğan’ınki ise ‘bir yalan kırk doğruya saklanır’ hesabı.
Libya’da şu anda etkin durumdaki üç ayrı hükümetten biri olan Ulusal Mutabakat ‘Hükümeti’ ile yapılan deniz yetki alanları anlaşmasını, Londra Antlaşmaları’na dayandıran Erdoğan, Fransa’yı işaret ederek, ekliyor:
‘Hakları olmayan şeyleri hak edinme durumuna geçenler, böyle bir durum olunca tabii sıkıntıya giriyorlar’…
Oysa ‘her yaraya merhem’ tadındaki Garanti Antlaşması, Türkiye’ye de böyle bir hak vermiyor.
Kıbrıs’ta ya da Kıbrıs’la ilgili konularda, Kıbrıslı Türkler’in haklarını koruma’ iddiasıyla atılan her adımı Garanti Atlaşması’na bağlamakla, ‘hak sahibi’ olunmuyor.
Madem ki bıkmadan, usanmadan Garanti Antlaşması demeye devam edeceksiniz, biz de bıkmadan ve usanmadan, bu antlaşmayı hatırlatmaya devam edeceğiz.
Garanti Antlaşması, Kıbrıslı Türkleri ya da Kıbrıslı Türkler’in haklarını garanti etmez. Etmediği gibi, tam aksine, bugün varlığını ‘reddettiğimiz, artık yaşamadığına ‘hükmettiğimiz’ Kıbrıs Cumhuriyeti devletini, bu devletin bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü ve de anayasasını korumayı garanti eder, diğer iki garantör ülke gibi Türkiye’yi de bütün bunlardan yükümlü, sorumlu kılar.
İşte, Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kuran ve 8 ayrı metinden oluşan 19 Şubat 1959 tarihli Londra Antlaşmaları’nın, İngiltere, Yunanistan, Türkiye ve Kıbrıs Cumhuriyeti arasında imzalanan Garanti Antlaşması bölümü:
Madde 1:
Kıbrıs Cumhuriyeti kendi bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü ve güvenliğini devam ettirmeyi ve anayasaya saygıyı güven altına almayı taahhüt eder.
Kıbrıs Cumhuriyeti ayrıca tümüyle veya bir bölümüyle herhangi bir devlet ile hiçbir şekilde siyasi veya ekonomik bütünleşmeye girmeyeceğini taahhüt eder.
Kıbrıs Cumhuriyeti, bu maksatla adanın gerek birleşmesini, gerekse taksimini doğuracak doğrudan doğruya veya dolaylı olarak gerçekleştirmeye yardımcı ve teşvik edici tüm hareketleri yasaklar.
Madde 2:
Yunanistan, İngiltere ve Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 1’inci maddede belirtilen taahhütlerini kaydederek, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını, ülke bütünlüğünü, güvenliğini ve anayasanın temel maddeleri ile oluşan durumu (state of affairs) tanır ve garanti eder.
Yunanistan, İngiltere ve Türkiye, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin diğer herhangi bir devlet ile gerek birleşmesini, gerekse adanın taksimini doğrudan doğruya veya dolaylı olarak gerçekleştirmeye yardım ve teşvik edici bir amacı olan tüm hareketleri kendi yetki ve ilgileri oranında önlemeyi üstlenir.
Madde 3:
Bu Antlaşma hükümlerinin herhangi birinin ihlali halinde Yunanistan, Türkiye ve İngiltere bu hükümlere saygıyı sağlamak için gerekli girişimlerin yapılması ve önlemlerin alınması maksadıyla aralarında danışmalarda bulunmayı üstlenir.
Üç garantör devletten biri, birlikte veya işbirliği halinde hareket etme olanağı bulunmadığı takdirde, bu antlaşmanın oluşturduğu durumu (state of affairs) münhasıran yeniden oluşturmak gayesi ile hareket etmek hakkını korur.
Madde 4:
Bu Antlaşma imza edildiği gün yürürlüğe girer ve taraflar, Birleşmiş Milletler Şartı’nın 102’nci maddesi hükümlerine uygun olarak bu Antlaşmayı Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği’ne en kısa sürede kaydettirmeyi üstlenir.
***
Türkiye bugün, 1959 yılında kendine verilen bu yükümlülüğü, her türlü ayrılıkçı harekete ‘meşru’ bir zemin olarak kullanmaya, bu antlaşmanın kendine sonsuz haklar bahşettiğini savunmaya devam ededursun, Erdoğan’ın Macron’a söylediği, aslında aynadaki kendi yansımasıdır:
‘Hakları olmayan şeyleri hak edinme durumuna geçenler, böyle bir durum olunca tabii sıkıntıya giriyorlar’…