“Hak ihlali ve mobbing unsuru”
YENİDÜZEN ilgili kesimlere “parmak izi ile mesai takibi” ve “sesli kamera sistemini” sordu; “çalışanın izni ve rızası olmaksızın uygulanan bu yöntemlerin hak ihlali olduğu” yanıtını aldı.
Serap ŞAHİN
Kıbrıs’ın kuzeyindeki bazı “kurumsal” şirketlerde, çalışanların mesai saatlerini “kontrol” etmek adına “parmak izi ile mesai takibi” uygulaması ve çalışanın rızası olmadan “ses” kaydı da alabilen kameralar kullanılmaya başlandı.
Geroge Orwell’in 1984 kitabında tasvir ettiği distopyayı andıran söz konusu uygulamalarla ilgili pek çok çalışan rahatsız…
Türkiye’de bir çalışanın şikâyeti üzerine Anayasa Mahkemesi “parmak izi ile mesai takibini” hak ihlali saydı, özel hayata saygı hakkı kapsamında kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlali olduğuna hükmetti.
YENİDÜZEN ilgili kesimlere Kıbrıs’ın kuzeyindeki durumu sordu. İlgili kesimler ülkede çalışanın izni ve rızası olmaksızın “parmak izi ile mesai takibinin” hak ihlali olduğunu belirtti, bunun hiçbir hükmü olmadığını vurguladılar. “Parmak izi ile mesai takibinin” yanı sıra sesli kamera sisteminin de kullanımına dikkat çeken ilgili kesim, bunun daha ağır bir hak ihlali olduğuna işaret ederek, mobbing unsuru olabileceğini belirttiler.
Konuyla ilgili YENİDÜZEN’E açıklama yapan Barolar Birliği Başkanı Avukat Hasan Esendağlı, aynı kararın ülkemizdeki durum ve vaziyete uyarlandığında hak ihlali sayılacağını belirtti, parmak izi ile mesai takibinin yapılabilmesine ilişkin hiçbir hüküm olmadığını, bunun uygulamada zaman içerisinde gelişen bir şey olduğunu söyledi.
Avukat Cemre İpçiler de parmak izinin biyometrik veri sınıfına giren kişisel bir veri olduğunun altını çizerek, ülkede mesai takibi maksatlı yüz tanıma programlarının kullanımının da yaygınlaştığına dikkat çekti. İpçiler, “Herhangi bir kişisel verinin tutulması ve işlenmesinin yasal olup olmadığı sadece o verinin niteliğiyle belirlenemez. Yani biz “parmak izi takibi yasal değildir” diye bir sonuca basitçe varamayız. Eğer parmak izi alınırken hangi amaç için alındığı, ne kadar süre tutulacağı gibi amaç ve kapsam konusunda çalışana yeterince bilgi verilerek açık rızası alınır, verileri güvenli bir ortamda tutulur, çalışanın rızası olmadan üçüncü taraflarla paylaşılmaz ve çalışanın herhangi bir zamanda talebi üzerine ve her halükarda işten ayrıldığında silinirse, parmak izi ile mesai takibi hak ihlali olmaksızın yapılabilir” dedi. Çalışanların doğrudan ses ve görüntülerini kaydeden kameraların kişisel verilerin yanında özel hayatın gizliliği mevzuatının kapsamına da girdiğine dikkat çeken Avukat Cemre İpçiler, kişinin rızası olmaması durumunda hak ihlali olduğunu vurguladı.
İnsan Kaynakları Yönetimi Derneği Başkanı ve Proje Koordinatörü Ahmet Türkdoğan ise , “Kişisel verilerin korunması kapsamında bu durum yasal değildir ama bir kişinin illa işine başlaması için işverenin gözetimi altında olması gerektiği baskısı da mobbing unsuru oluşturabilir” dedi.
Barolar Birliği Başkanı Avukat Hasan Esendağlı
“Parmak izi ile mesai takibinin hiçbir hükmü yoktur”
Aynı kararın ülkemizdeki durum ve mevzuata uyarlandığında hak ihlali sayılacağını belirten Barolar Birliği Başkanı Avukat Hasan Esendağlı, “Çünkü ülkemizde de kamu personeli ile ilgili mevzuatta parmak izi ile mesai takibinin yapılabilmesine ilişkin hiçbir hüküm olmadığı, bunun uygulamada zaman içerisinde gelişen bir şey olduğunu görüyoruz” ifadelerine yer verdi.
“Parmak iziyle mesai takibinin yapılması, izni ve rızası olmayan çalışanlar açısından hak ihlalidir”
Kişisel Verilerin Korunması Yasası, Türkiye’deki ile benzer bir şekilde Kıbrıs’ın kuzeyinde yıllardır yürürlükte olduğunu vurgulayan Esendağlı, parmak izinin kişisel veri olduğuna işaret ederek, “Şu anki yasal düzende parmak iziyle mesai takibinin yapılması, buna izni ve rızası olmayan çalışanlar açısından hak ihlalidir. Kişisel Verilerin Korunması Yasası altında ve Anayasa ile korunan kişilik haklarının ihlalidir neticesine varmamız gerekir” şeklinde konuştu.
“Hem görüntüyü hem sesi kaydeden kameralarla çalışanın takip edilmesi daha da ağır bir hak ihlalidir”
Hem görüntüyü hem sesi kaydeden kameralarla çalışanın takip edilmesinin daha da ağır bir hak ihlali olduğunu ifade eden Esendağlı, “Bizde henüz bu yönde bir düzenleme yok ama bir mobbingdir diye düşünüyorum” dedi. Çalışanın hem sesli hem de görüntü ile kayıt altına alınmasının mutlaka gereklilikle, rızayla, zorunlulukla izah edilmesi gerektiğinin altını çizen Hasan Esendağlı, sözlerine şöyle devam etti:
“Bunlar yoksa ve sadece çalışanın örneğin mesaisini verimli kullanması işten kaytarmaması gibi böyle bir takip yapılıyorsa bunun hak ihlali olduğunu en baştan söylemek gerekir. Herhangi bir iş yerinde böyle bir kaydın alınmasının zorunluluğu varsa da tabii ki izahının yapılması gerekir. Bu konuda da yasal bir düzenleme ile regüle edilmesi gerekir ki her canı isteyen bunu yapamasın. Aksi takdirde çalışan hakları açısından büyük bir gerileme olur.”
Avukat Cemre İpçiler
“Ya kabul et ya da işten çık denilmesi hak ihlali”
Parmak izinin biyometrik veri sınıfına giren kişisel bir veri olduğunun altını çizen Avukat Cemre İpçiler, ülkede mesai takibi maksatlı yüz tanıma programlarının kullanımının da yaygınlaştığına dikkat çekti. İpçiler, “Herhangi bir kişisel verinin tutulması ve işlenmesinin yasal olup olmadığı sadece o verinin niteliğiyle belirlenemez. Yani biz “parmak izi takibi yasal değildir” diye bir sonuca basitçe varamayız. Eğer parmak izi alınırken hangi amaç için alındığı, ne kadar süre tutulacağı gibi amaç ve kapsam konusunda çalışana yeterince bilgi verilerek açık rızası alınır, verileri güvenli bir ortamda tutulur, çalışanın rızası olmadan üçüncü taraflarla paylaşılmaz ve çalışanın herhangi bir zamanda talebi üzerine ve her halükarda işten ayrıldığında silinirse, parmak izi ile mesai takibi hak ihlali olmaksızın yapılabilir” dedi.
Parmak izi ile mesai takibini reddedenlere ise çalışanların bu sisteme zorlanması, açık rızası veya bilgisi dışında bu tür uygulamaya gidilmesi, ‘ya kabul et ya da işten çık denilmesinin’ ise hak ihlali olduğunu vurguladı.
“Çalışanların doğrudan ses ve görüntülerini kaydeden kameralar; kişisel verilerin yanında özel hayatın gizliliği mevzuatının kapsamına da girmektedir”
Çalışanların doğrudan ses ve görüntülerini kaydeden kameraların kişisel verilerin yanında özel hayatın gizliliği mevzuatının kapsamına da girdiğine dikkat çeken Avukat Cemre İpçiler, kişinin rızası olmaması durumunda hak ihlali olduğunu vurguladı.
İpçiler, bir kurumun kendi güvenliği veya muhafaza ettiği müşteri bilgilerinin güvenliği gibi diğer sorumlukları nedeniyle, örneğin bina girişleri veya sistem odaları gibi mekânların, kayıt altına alınmasının bir gereklilik hali olabileceği gibi, böyle bir gereklilik durumunda kurumun kayıt altına alınmaya rıza göstermeyen çalışanı başka bir görevde çalıştırması gerektiğini belirtti.
İstisnai hallerde, aynı iş yerinde kayıt altına alınma gerekliliği olmayan bir görev bulunamazsa, söz konusu kişinin iş akdini feshetmenin orantılı hale gelmesi söz konusu olabileceğini ifade eden İpçiler, “Güvenlik nedeniyle kayıt gerekliliği olan bir bölümde çalıştığı halde kayda alınmayı reddeden kişiye, bu gereklilik olmayan başka bir görev bulunmasıdır. Yine burada da önemli unsurlar açık rıza, amaç, gereklilik ve orantılılık gibi unsurlardır. Ülkemizde ise bu gibi kayıtların keyfi olarak ve rıza olmaksızın alınması hak ihlali oluşturmaktadır” şeklinde konuştu.
İnsan Kaynakları Yönetimi Derneği Başkanı ve Proje Koordinatörü Ahmet Türkdoğan
“Mobbing statüsünde değerlendirilebilir”
Görüntülü kameraların güvenlik açısından uygunluğu olduğunu ancak sesin alınması ve sesin dinlenmesi açısından yasaklar olduğuna dikkat çeken İnsan Kaynakları Yönetimi Derneği Başkanı ve Proje Koordinatörü Ahmet Türkdoğan, “Sesin rıza olmadan dinlenmesi ve yayınlanması hatta mahkemeye emare olarak sunulması delil olarak kabul edilmez. Kimi işverenler bunu bir tehdit olarak kullanabiliyorlar. İşyerinde dahi olsanız iş arkadaşınızla özel diyaloğunuz olabilir veya telefon görüşmeleriniz olabilir. Bunları dinleyip de daha sonrasında ‘çok konuşuyorsunuz’ veya ‘iş yapmıyorsunuz’ diyen işveren ve bunu suiistimal eden kişiler olduğunu biliyoruz. Bu konu mobbing statüsünde değerlendirilebilir” ifadelerine yer verdi.
Örneğin müşteri temsilciliği veya resepsiyon görevlilerinin genelde müşteri ile yaşanan diyoloğu herhangi bir sıkıntı yaşanırsa geriye dönük görebilmek adına ses kaydı alınabilen yerler olduğunu belirten Türkdoğan, “Bu konudaki farkındalık da yüksektir. Bu alanlarda kullanılabilir ama dinlenme odalarında veya kapalı olarak çalışılan bölümlerde personelin rızası olsa dahi alınmaması gerektiğini düşünüyorum” dedi.
“Parmak okuma sistemi çok ciddi sonuçları olabilen bir sistemdir”
Kişisel verilen kullanılması kanununun Türkiye’de geçtiğini ve ülkemizde de şu an çalışmalar olduğuna işaret eden Türkdoğan, “Birçok cihaz da kart okuma sistemi veya parmak okuma sistemi üzerinden çalışıyor. Parmak okuma sistemi çok ciddi sonuçları olabilen bir sistemdir. Dünyada birçok yerde parmak okuma sistemi, kart sistemine dönüşmeye başladı. İşverenlerin genelde kişi kartını başkasına verir ve onun adına okuturlarsa diye tereddütleri vardır ancak personele güvenilmesi gerekir. Kart sistemi daha avantajlıdır ve temasın da engellendiği bir sistemdir” şeklinde konuştu.
Türkdoğan, “Kişisel verilerin korunması kapsamında bu durum yasal değildir ama bir kişinin illa işine başlaması için işverenin gözetimi altında olması gerektiği baskısı da mobbing unsuru oluşturabilir” dedi.