“Haksızlık olabiliyor”
DP Genel Sekreteri Afet Özcafer, vatandaşlıklar konusundaki rahatsızlığını dile getirdi
Fayka Arseven KİŞİ
DP Genel Sekreteri Afet Özcafer, verilen vatandaşlıklarda haksızlık yapıldığını söylerken, “Yani 20 yıldır burada yaşayan birisi vatandaşlık almıyorsa ve normal süresini bitiren hemen vatandaşlık alabiliyorsa o zaman haksızlık olabiliyor” dedi.
Özcafer, “DP hükümettedir diye ısrarla hükümetin normal seçim tarihine kadar gidebilmesi gerektiğini söylemiyorum” diyerek, “Ama şimdi ‘Kasım’da erken seçime gidilsin bu hükümet gitsin’ söylemleri bana göre yanlış” yorumunda bulundu.
Özcafer, “Eğer 2 ortak dik durur, halkın hassasiyetlerine dikkat eder, icraatlarını yaparken bunlara çok özen gösterirse halkın, toplumun faydası için Nisan ayında seçime gidilmesi bizim için sorun olmaz” dedi.
Kırsal kesim arsalarının dağıtımı konusuna da özellikle dikkat çeken Özcafer, “Gördüğünüz gibi her siyasi parti hükümete geldiğinde bunu yapabiliyor. Ama biz diyoruz ki bunları daha farklı oturup düşünelim, alternatifler koyalım. Her kişiden farklı farklı fikirler çıkabilir. Bunu devam ettirmenin bir anlamı yok” açıklamasında bulundu.
Bu hafta DP Genel Sekreteri Afet Özcafer ile hükümet ortaklığını ve ülkede tartışılan konuları konuştuk.
- Arazi konuları kamuoyunda çok tartışıldı. DP de bu olaylardan zarar gördü. Hiç DP’nin gündemine geldi mi Denktaş Vakfı, üniversite, arazi olayı?
- Afet ÖZCAFER: Olay bireyleri tartışmak yerine genelde ülkemizde açılan veya açılacak olan üniversiteleri gündeme getirmemiz doğru olur diye düşünüyorum. Çünkü ilgili arkadaş üniversite kurmak için 4-5 yıldır bu çalışma içerisindeydi ve hiçbir şekilde diğer üniversite açan veya açmak işin müracaat edenlerden herhangi bir farkı yok. Aynı prosedür burada da uygulanmıştır. Bunu da zaten vatandaş biliyor. Bu konuda herhangi bir tartışma söz konusu olamaz.
Fakat sayın Genel Başkan’ın, Maliye Bakanı olması ve bu prosedür çalışırken, 4-5 yıldır çalışılırken ve ilgili mercilerden geçtikten sonra Maliye Bakanı olarak onun önüne gelmesidir olay. Tabi ki ne kadar etiktir, değildir tartışması yapıldı yeteri kadar.
Ama ben yine diyorum ki ülkemizde tartışacağımız, ülkemizde ne kadar daha üniversite açılması doğrudur, yanlıştır tartışmasının yapılması, üniversitelerin nitelikleriyle ilgili tartışmalar ortaya koymak ve kararlar almaktır önemli olan. Aynen verilen arazileri ile ilgili de…
Tabii ki iş insanlarının müracaatları olur, gerek turizm gerek eğitim amaçlı… Yine bunlarda da yıllardır yapılan, izlenen prosedür izleniyordur. Ama tabi ki bugünün yanlışı dünün doğrusu olabilirdi, zaman içerisinde bunları oturup konuşmak ve değiştirmek gerektiğine inanıyorum.
Mesela kırsal araziler gibi… Bunları daha önce de söyledik. Evet, zamanında kırsal araziler o bölgede yaşayan gençlerin önünü açmak, köyde kalabilmelerini sağlamak için yapılırdı ve takdir de görürdü. Ama şimdi ulaşım söz konusu olduğunda bir sıkıntı olmadığını görüyoruz. Artık mesafeler kısalmıştır ve artık o civarda yaşayan gençlere fırsat eşitliği vermemiz gerekiyor.
Bunları tartışmak gerekiyor. 100 kişiye arazi vermektense alternatif olarak söylüyorum; belki sosyal konut olarak değerlendirebilir devlet… Esas olarak bunları gündeme getirip, tartışmamız gerekir. Yoksa yapılan hem eğitimde hem turizm amaçlı verilen toprakla ilgili şimdiye kadar izlenen prosedürdür yapılan… Ama bir şekilde hükümete karşı hem UBP kanadına hem DP kanadına böyle sanki bireyler üzerinden, dedikodu, gündem yaratmak adına da bir hareketlilik var. Bunu da herkes görebiliyor. Ama bu zamanda geçmişte yapılanın bugün tartışılabilir olmasını görmezden gelmemeliyiz. Yani halkın hassasiyetine de dikkat etmeliyiz.
Zaten üniversite için verilen yer askerin tamamıyla Kurucu Cumhurbaşkanı’nın adına bir üniversite kurulmasıyla oradan çekilebileceği ile verilen bir araziydi. Bu tepkiler Kurucu Cumhurbaşkanı’na karşı olmadı, işte bireyler üzerinden gündeme gelmiştir.
“Eğer denetleme mekanizması doğru çalışırsa, ülkede o zaman bireyler de hesap verebilir durumda olur. Daha kolay aklanabilir, hesap verebilir, şeffaf olursa onlar da daha rahat olur.”
Bireyler üzerinden tartışma yaratılması da ne kadar doğrudur? O da tartışılabilir. Çünkü bir olay gündeme gelir ama siz bunu belki de savunamayacak durumdasınız. Ya da bir dedikodu çıkartılır medyada bir şey söylenir. İşte tüm bunlar dedikodu mekanizması durumunda kalmasın. Eğer denetleme mekanizması doğru çalışırsa ülkede o zaman bireyler de hesap verebilir durumda olur. Daha kolay aklanabilir, hesap verebilir, şeffaf olursa onlar da daha rahat olur. Vatandaş da daha çok bilgilendirildiği zaman bu konular gündeme gelmez.
“Önemli olan yasanın değişimini gündeme getirmekten önce var olan yasayı uygulamaktır. Yani 20 yıldır burada yaşayan birisi vatandaşlık almıyorsa ve normal süresini bitiren hemen vatandaşlık alabiliyorsa o zaman haksızlık olabiliyor.”
- Hükümet ortakları arasında kriz ortamı var mı?
- Afet ÖZCAFER: Bu da halk arasında veya başka başka kişiler veya siyasi partiler arasında konuşulan şeylerdir. Çünkü bir siyasi parti tek başına iktidar dahi olsa muhakkak milletvekilleri veya Bakanlar Kurulu’nda fikir ve görüş ayrılıkları olabilir. Esas olan insanların yasalar ve kurallar çerçevesinde birbirlerine saygı göstererek hareket etmesidir. Bunu yaptığınız takdirde zaten tartışacak bir şey kalmaz orta yerde.
Yasaya aykırı davranmıyorsanız, karşı taraftan size tepki gelmez. Neticede yaptığınızı izah edebiliyorsanız, yasaya uygun olduğunu ve bu prosedürlerin izlenmesi gerektiğini ve bunların detaylı olarak elden geçtiğini ve herhangi bir sakıncası olmadığını ispatlarsanız size de gelecek bir laf, söz olmaz.
“Teknokrat hükümeti gündeme getirdim ki milletvekilleri hem eşit statüde hem de komitelerde daha verimli çalışabilir durumda olsunlar diyeydi. Ama tabi bu uygun görülmedi. Şimdi gündeme gelse ne kadar uygun görülür bilemem ama bana göre doğru zaman o zamandı. Eğer böyle bir şey olsaydı ben eminim bunları tartışır olmazdık.”
- Kabinede değişiklik gündeminizde mi?
- Afet ÖZCAFER: UBP ve DP olarak grup toplantıları olmasını istemiştim ki tartışabilelim, birbirimizi bilgilendirebilelim. Orada benim bir önerim olmuştu. Çünkü bu gibi tepkilerin oluşacağını yani bir erken seçime gidilmesi için baskı kurulmak adına da bireylerle ilgili bu gibi dedikoduların da olabileceğini ya da biliyorsunuz milletvekilleri eşittir aslında ama içerisinden birkaç kişi seçilebilir, bakan olabilir, diğerlerinin tepkisi oluşabilir. Tüm milletvekillerin kendisini eşit hissedebileceği bir ortam ve daha doğru çalışabilecekleri şöyle ki; komitelerde milletvekilleri görev alıyor. Sayımız da zaten kısıtlı o nedenle ben teknokrat hükümeti gündeme getirdim ki milletvekilleri hem eşit statüde hem de komitelerde daha verimli çalışabilir durumda olsunlar diyeydi. Ama tabi bu uygun görülmedi. Şimdi gündeme gelse ne kadar uygun görülür bilemem ama bana göre doğru zaman o zamandı. Eğer böyle bir şey olsaydı ben eminim bunları tartışır olmazdık. Milletvekilleri ve siyasiler daha rahat bir şekilde toplum menfaati için ve acil, ivedi olan yasalarla ilgili daha verimli bir şekilde çalışabilirdi.
- Hükümet sizce nerelerde yanlış yapıyor?
- Afet ÖZCAFER: Yanlış değil. Yıllardır uygulanan prosedürler, takip edilen yol yapılanlardır. Tamam, yıllar önce bunlar yapılmıştır ama artık daha farklı çalışmalar içerisinde olmamız gerektiğini söylüyorum ben. Örnek verdik; üniversiteler için izin verildi, bunlar ülkeye getiri de sağladı. Bunlar güzel… Ya da kırsal kesim arazileri, gençlere verildi, köyde kalmaları içindi ama vizyon her zaman değişmelidir. Bunları belli bir zamandan sonra daha farklı, daha alternatifler düşünerek yenilemeliyiz. Çünkü yıllarca devam eden, yapılan icraatlar sıkıntı yaratabiliyor. 30 yıl önce yapılan bir yasayı elbette ki güncellemek zorundasınız eğer günün koşullarına göre uyarlamazsanız maalesef gerilerde kalırsınız. Yapılması gerekenler bunlardır. Bu yönde adım atılmadığını gördüğünüz zaman sıkıntı yaşarsınız. Tabi ki biz DP olarak 3 bakanlığımız var. Ben UBP’nin bakanlıkları için bir şey söylemek istemem.
Eğitim Bakanlığı’nda YÖDAK yasasında önemli adımlar var. Maliye en sancılı bakanlıktır. Ama tahsilâtta önemli bir çalışma ortaya konuldu, artış yaşandı. Ekonomik İşbirliği Programı’nı hükümeti devralırken, imzalanmış olması, -büyük bir sıkıntı getirirken orada Denktaş büyük bir uğraş veriyor. Özellikle de ay sonu maaşlar ödeneceği zaman ki bu bir devletin, hükümetin asli görevidir. Ülke insanın hakkını gününde saatinde verebilmek... Bunun övünülecek bir tarafı yok elbette ki. Ama eğer kasada para yoksa büyük uğraş gerektirir. İşte bu açıdan da kamunun yükünün hafifletilmesi gerektiğini ve bunun ekonomik işbirliği içerisinde de yer aldığını biliyoruz.
Maliye Bakanı bu konuda titiz ve hassas davranırken maalesef bunu ortaklarımız için söyleyemeyeceğim. Biliyorsunuz KTHY’na verilen sözler var ama işin enteresan tarafı CTP ile birlikte hareket edilerek, oylamaya gidilerek 1 yılda yapılacak istihdamların önünü geçmiştir. Çünkü o yapılacak olan istihdamlar, münhalle, sınavla olur ve ilgili bakanlıklardan ayrılan tecrübeli bürokratların yerine alabileceğiniz kıstaslarda olabilmesi gerekir. Dolayısıyla bunun önünü kapatmış olduk.
Şimdi muhalefet ederken de söylediğiniz ile yaptığınızın örtüşmesi gerekiyor. Tabii ki iktidarda dahi olsanız kendi içinizde sorun yaşayabilirsiniz. Hükümetin devam edebilmesi adına bu sohbet ve tartışmalar oluyor. DP Genel Sekreteriyim diye DP hükümettedir diye ısrarla hükümetin normal seçim tarihine kadar gidebilmesi gerektiğini söylemiyorum ve altını çiziyorum. Bu ülkede bir şeyleri düzeltmek istiyorsak eğer hangi siyasi parti gelirse gelsin ekonomik olarak Maliye’nin durumu ortadadır. Ona göre hareket etmeliyiz, ayağımızı yorganımıza göre uzatmalıyız. Normal seçim zaten 2018 Temmuz ayında. Ama sürekli erken seçim gündeme geldiği için belki Nisan’da denildi. Meclis tatile giriyor, tatilden sonra bütçe çalışmaları başlayacak, yasalarla ilgili çalışmalar komitelerde olabilir ama meclis gündemine gelemeyecek. En az 2 ay bütçe çalışmaları, bütçe çalışmalarından sonra eğer Nisan’da bir seçim varsa tüm icraatlar duracak. Şimdi Kasım’da erken seçime gidilsin bu hükümet gitsin söylemleri bana göre yine yanlış…
“Eğer 2 ortak dik durur, halkın hassasiyetlerine dikkat eder, icraatlarını yaparken bunlara çok özen gösterirse halkın, toplumun faydası için Nisan ayında seçime gidilmesi bizim için sorun olmaz.”
- 2 ortak Temmuz 2018’e kadar birlikteliğinizi sürdürebilecek misiniz?
- Afet ÖZCAFER: Eğer 2 ortak dik durur, halkın hassasiyetlerine dikkat eder, icraatlarını yaparken bunlara çok özen gösterirse halkın, toplumun faydası için, Nisan ayında seçime gidilmesi bizim için sorun olmaz. En azından bütçeyi geçirir ve seçimlere gidersiniz. Çünkü bu bir sorumluluktur. Hükümette yer alan ve alacak olan siyasi partiler şunu bilmelidir; halka hizmet bir bayrak taşımaktır. O bayrağı siz bırakırsınız bir diğer siyasi parti alır. Bu icraatlar da takip edilebilir, sürdürülebilir olur. Ancak öyle muvaffak olabiliriz. Çünkü 14 aylık bir hükümet döneminde her şeyi o hükümetten bekleyemezsiniz. 14 ay sonra gider başka hükümet 10 aylığına gelir ondan da bir şey bekleyemezsiniz. Sürekli kısa kısa vadelerde hükümet etmek hem çok zordur hem hesap verebilirlik durumunuz olmaz. Çünkü ne teslim aldınız ne bunları halka anlatamazsınız. Çünkü neticede hükümet edensiniz. Tabi ki hükümet ederken de yıpranan taraf siz olursunuz.
- Gündemde Ercan Havaalanı tartışması var. Bakan ve ilgili kişinin iddiaları var.
- Afet ÖZCAFER: İnsanların, bireylerin veya siyasilerin üzerine o kadar da gidildiği zaman en azından bir tutar tarafı olur. Böyle çamur at izi kalsın gibi bu söylemi de sevmiyorum ama maalesef son günlerde olanların birçoğu böyle…
- Ama iki taraf birbirini suçluyor…
- Afet ÖZCAFER: İşte bu gibi durumda olmak halk nezdinde de hoş görülmez. Halkın hem siyasetçiye hem de iş insanlarına olan güveni tartışılır duruma gelir. Dolayısıyla genel olarak halkın içerisinde bir güvensizlik baş gösterir. Zaten bunu yitirirseniz orada moral düzeltecek bir şey kalmaz. Moraliniz olmadığı zaman da verimli olmazsınız.
Bizim bir şekilde bunları düzenlememiz, değiştirmemiz gerekir. Ama dediğim gibi yasa ve kurallar çerçevesinde hukukun üstünlüğünü de tanıyarak, bunun ısrarcısı olarak çalışmalar içerisinde olmalıyız. Biliyorsunuz Genel Sekreter olduktan sonra hep bu söylemleri gündeme getiriyorum. Birlikte çalıştığımız arkadaşlarımızla özellikle gençler, yeni siyasete getirmek istediğimiz gençlerin görüşü, düşünceleri parti tabanı içerisinde onların bu isteği ve arzusuyla birlikte onlara yardımcı olmaya çalışıyoruz. Belki bir rol model olmaya çalışıyoruz. Onların siyasetten uzaklaşmamaları adına bilgilendirme, eğitim programları partinin misyon ve vizyonu hakkında sürekli nasıl çalışmalar takip edebiliriz diye gayret veriyoruz.
Çünkü onların o isteğini, umudunu görünce sizin de artık elinizi taşın altına koyma durumunuz vardır. Kolay değildir. Tüm siyasi partiler içerisinde yaşanan sıkıntılar vardır. Ama ortaya bir vizyon koyup o vizyona sıkıca sarılmak gerekiyor.
Önce baştakilerin yasalara ve kurallara saygılı olmasıyla birlikte birçok şeyin değişeceğine inanıyorum. Çünkü halk artık değişimi istiyor ama hazır da değil. Yapacağınız o değişim alacağınız o radikal kararlar tabi ki halk tarafından acı reçete gibi de adı değiştirilerek söylenebiliyor işte o acı reçetelere hazırlıklı olmalıyız. Eğer köklü, farklı siyaset güdeceksek bazı şeyleri değişmek adına seçimi dahi kaybetmeyi göze alıp ben bu değişikliği yaparım çünkü olması gerekendir, halkın beklentisi var.
- Sizin vizyonunuz bu da DP’nin vizyonu bu mu?
- Afet ÖZCAFER: Aynen vardır…
- Bakanlar Kurulu kararı ile verilen vatandaşlık konusundaki yorumunuz nedir?
Afet ÖZCAFER: Üniversite açılmasıyla ilgili alınan kararlar, yatırım amaçlı verilen araziler, vatandaşlıklar… İşte dediğim gibi siz yasada değişim yapmıyorsanız, eğer yasa el veriyorsa ve diyorsa ki belli bu kadar yıldan sonra vatandaşlık hakkına sahiptir ve verilmesinde bir sakınca yoktur sıraya gelen onu alabiliyor. Gelmiş, geçmiş tüm siyasiler aynı yolu izleyerek takip ederek bunları yapabiliyor. Ama bir sonraki seçimde diğer parti yaptığı zaman bunu gündeme getiriyor. Esas olan o cesareti gösterip, o yasalarda değişikliği yapabilmektir.
“DP Genel Sekreteriyim diye DP hükümettedir diye ısrarla hükümetin normal seçim tarihine kadar gidebilmesi gerektiğini söylemiyorum. Ama şimdi ‘Kasım’da erken seçime gidilsin bu hükümet gitsin’ söylemleri bana göre yanlış.”
Önemli olan yasanın değişimini gündeme getirmekten önce var olan yasayı uygulamaktır. Yani 20 yıldır burada yaşayan birisi vatandaşlık almıyorsa ve normal süresini bitiren hemen vatandaşlık alabiliyorsa o zaman haksızlık olabiliyor. Bizim söylemek istediğimiz o en azından o süreci takip edelim. Yıllarına göre veya o kişinin ülkemizde almış olduğu yapmış olduğu çalışmalar vardır, iş insanı mıdır, değil midir herhangi emniyetle ilgili bir vukuatı var mı bunlar zaten değerlendirilir. Ama görüyoruz ki 20 senelik dururken 10 sene burada ikamet eden kişiye verilebiliyor. Benim en çok tepki gösterdiğim bunlardır. Ama yasada değişiklik olabilir elbette ki olabilir. 20-25 yıllık yasaların bugün uygulanabilir olması bana göre yanlıştır.
- UBP ile diyaloğunuz nasıl? Sürekli olarak toplantı yapar mısınız?
Afet ÖZCAFER: Evet, Pazartesileri toplantı yaparız. Ama yeni bir önerimiz oldu başka bir gün olsun diye. Biliyorsunuz pazartesileri Meclis günü… Biz uzun toplantılar yapıp çeşitli konularda tartışmak, fikir vermek, fikir almak, değerlendirme yapmak istiyoruz. Örneğin kırsal kesim arazileri ile ilgili…
- Sizin rahatsızlığınız mı var, kırsal kesim arazilerinin dağıtımı konusunda?
- Afet ÖZCAFER: Rahatsızlık değil, yıllardır yapılan çalışmadır bunlar. Gördüğünüz gibi her siyasi parti de hükümete geldiğinde bunu yapabiliyor. Ama biz diyoruz ki bunları daha farklı oturup düşünelim, alternatifler koyalım. Her kişiden farklı farklı fikirler çıkabilir. Bunu devam ettirmenin bir anlamı yok. Verildiyse de şimdiye kadar verildi ama en azından bundan sonrası için düşünülen, hesaplanan verilmesi gereken yerler varsa 100 kişinin değil 150 kişinin değil daha fazla kişinin faydalanabilmesi bence en doğrusudur. Bunları gündeme getirmek istiyoruz. Elektrik Kurumu’nda sıkıntı varsa yani bizim yönetim kurullarımızın farklı düşünceleri olabilir, onların bizimle ilgili farklı düşünceleri olabilir bunları açık yüreklilikle tartışabilmeyiz. Niçin tartışabilmeliyiz? UBP-DP ısrarla hayır hükümet erken seçime gitmesin biraz daha uzun süre hükümette kalalım mantığıyla değil doğru düzgün bütçemizi yapabilelim bütçe onaylansın, bütçeden sonra seçim kararı alınacaksa oturalım hep birlikte alalım. Ama o güne kadar da yapılacak olan icraatlar da durmasın, bir sonra hükümete gelecek olan hangi siyasi parti ise halkımız için, ülkemiz için onu da biraz rahatlatarak bırakalım. Yani bu bir bayrak yarışıdır. Teslim edebileceğimiz bir şey olabilsin diye söylüyorum bunu.