1. YAZARLAR

  2. Fatma Azgın

  3. Hala Türkiye’den Farklıyız
Fatma Azgın

Fatma Azgın

Hala Türkiye’den Farklıyız

A+A-

Türkiye’deki 17 Aralık depreminden sonra yazdığım makalede, iktidar kavgası yapan tarafların mentalitesini, argümanlarını anlayamadığımı belirtmiştim.
Aradan üç ay geçti..Türkiye gazete ve televizyonlarında başka bir konu tartışılmıyor. İzliyorum, dinliyorum ama aklım almıyor..Çünkü, tarafların kafa yapısı ve düşünce dili din çizgisinde yürüyor.
Fetullah Gülen ve destekleyicilerinin yazıları, modern toplum öncesi din örgütlerinin sosyolojisini ve düşünce yapısını yansıtıyor..Bilhassa, hocanın okullarında iyi eğitim aldığı söylenen, büyük şirketlerin, medya kuruluşlarının başında olanların,  yaşlı bir din adamına “tapmaları” bu çağda insana saçma geliyor.
Bu yetmezmiş gibi Türkiye burjuvazisinin önde gelenlen büyük sermayenin de hoca fetvasına gereksinim duymalarına akıl sır ermiyor! 

Tamam, AKP yetkililerinin yolsuzluk yaptığına dair güçlü deliller sunuluyor. Ancak bir “din adamı”nın milyonlarca insanı ve oluşturduğu örgütleri, istihbarat yapılanmalarını, dış ilişkilerini, yönettiği çok büyük parasal kaynağı öğrenince insan hayrete düşüyor. 12 yıl hararetle destekledikleri AKP iktidarı zamanında cemaatın kat kat artan mali yapısı “helal” mi acaba?
Herkes bilir ki, Türkiye’de yolsuzluğa bulaşmş değişik iktidarlar olmuştur. 2000-2001 yılında, zamanın iktidarı kaç bankayı soyduğu, mal varlığı yükselttiği, hayali ihracatlar yapıldığı iddiaları hatırlanmaktadır. Fırsat bulunca devlet malını soyanların götürdüğü paralar fakir insanların ücret ve maaşlarından kesilmiş, yıllarca zamlarla ezilmişlerdir.
Derler ki; siyasetçiler arasında bir tek Ecevit temiz insandı ve devlet kaynaklarına el uzatmadı. Doğrudur ama yine denir ki, “başbakanlığını yaptığı hükümet ortaklarından bir kısmının yolsuzluk yapmasının önüne geçememiştir.”

Türkiye’de, din tandanslı AKP iktidarının rakibi ve muhalifi olarak laik, şehirli, okumuş eliti temsil eden CHP görülürken, son yaşananlarla AKP’nin karşısına, ondan daha karmaşık  bir din örgütü çıkıvermiştir. Bu da gösteriyor ki, Türkiye din ekseninden uzun süre çıkamıyacaktır.
Bu kanaatime, CHP’nin Beyoğlu belediye başkan adayı modern görünümlü Aylin Kotil’in Adnan hoca denilen dini ve yoz bir dini grubun öğrencisi olduğunu Adnan hoca denilen şahsın açıklamalarını öğrenince vardım.
                                                                            ******
Geçen hafta sonu, Rebecca Bryant ve Mete Hatay ile 1970’lerin başından bu güne, Kıbrıslıtürklerin sosyal, siyasi ve kültürel yapısındaki değişiklikleri  tartıştık..
Kendimce, 1974’ten başlayan 40 yıllık kuzey Kıbrıs-Türkiye yakınlaşmasının kurumlarımızda, siyasetimizde, ekonomimizde, medyamızda, normal yaşamda yarattığı alt-üst oluşlar sonucu oluşan kültür değişimini anlatmaya çalıştım..

Türkiye’nin kendi sosyolojik yapısında sırıtmayan ama burada sakil duran kültürün buraya yansımaları çoğu insanı rahatsız ediyor..Kurumlarımızda ve değer yargılarımızda oluşan lekeler, çoğu zaman toplumu yönetenler tarafından yaratılmıştır. Liyakata ve eğitime önem verilmeden siyasi yönetici grup oluşturulması, çalışmadan, sırtını partiye dayayarak para kazanılması, Rum mallarını talan ederek lüks yaşama alışkanlıklarının gelmesi, toplumun eğitimi sadece ünvan olarak görmeye başlaması, kurumlarımızın ceza vermemesi nedeniyle yolsuzlukların artması gibi..

Kıbrıs’ta Atatürk modern toplumun öncüsü olarak görülmüştür.
Tüm uğraşmalara rağmen aşırı milliyetçilik ve kimliğimizin unsurlarından birisi olan din ön plana çıkmamıştır..Kıbrıs’ta tarihsel süreç içinde sadece Rumlar’a karşı milliyetçi duruş sergilenmiştir. Yabancı düşmanlığı sayılan, kendi milletini üstün gören ve diğer milletlerden nefret eden aşırı milliyetçilik toplumda var olmamıştır. Aynı şekilde dinimiz, toplum ve bireysel yaşamda ön plana çıkarılamamıştır. Sadece özel bir iç duygu olarak duruyor. Lefke’de yaşayan Nakşibendi şeyhimizin ziyaretçilerinin ve müritlerinin çoğu Türkiye ve başka ülkelerden geliyor.
Henüz dini, ne  yönetime ne idareye, ne yargıya bulaştırdık.
İlahiyat okulları, camiler, külliyeler yapılsa da bu konuda toplum, modernitenin, aklın ve mantığın çizgisinden çıkmıyor.
Yine de tedbiri elden bırakmamak gerekir düşüncesiyle olacak, bu yöndeki çabalara karşı başta öğretmen sendikaları hassas duruş sergiliyor.

Bu yazı toplam 3335 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar