1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Halil başkan
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Halil başkan

A+A-

Halil Falyalı...
Bu ülke çok küçük...
Eminim bir çoğumuzun, hayatının bir döneminde, uzun veya kısa süreli de olsa  mutlaka Halil Falyalı ile yolu kesişmiştir...

-*-*-

Öncesinden bildiğim biriydi ama “Halil Falyalı” adını ilk kez bir İngiliz gazetesinde gördüm...
Sene 2004... 
Ekim ayıydı... 
Tarihi hatırladığımdan değil, arşive baktım, ondan biliyorum...

-*-*-

Kardeşi Hüsnü ile birlikte, yaklaşık 100 milyon Sterlin ödeyerek “Craven Cottage”i yani Fulham Futbol Kulübü’nü almak istiyorlardı.
O dönemde de Fulham’ın sahibi, Harrods Mağazalarının da sahibi olan Mısırlı iş insanı Muhammed Al Fayed’ti...
Al Fayed’in oğlu Dodi, Prenses Diana’nın sevgilisiydi ve Fransa’daki ünlü ve şüpheli kazada birlikte ölmüşlerdi.

-*-*-

Al Fayed satmaktan vaz geçti... 
O iş olmadı...
O zamandan itibaren, Halil Falyalı ile çok sohbet ettim...
Kısa bir süre sonra İngiltere’den ayrılıp, KKTC’ye dönmüştü...

-*-*-

2008’de İngiltere’den KKTC’ye arabayla geldim... 
Çocuklarım da arabadaydı...
Taşucu’na geldik, Girne’ye gideceğiz, “Ro ro gemisinde yer yok” dendi...

-*-*-

Bekliyoruz ve ayıptır söylemesi torpil arıyoruz...
Çünkü Taşucu’nda bir görevli bize “torpil bulamazsanız, yüzerek gidersiniz” diyor...

-*-*-

Bizimle birlikte bekleyen çok beyefendi bir de mühendisle tanışıyoruz...
O’nun derdi hem aracına yer bulamaması hem de aracının yeni olması... Çünkü yeni araç henüz yurt dışına çıkabilmek için ilgili listeye kayıtlı değilmiş... 
O’nun aracı da bir çekici!
Araç çekicisi!

-*-*-

Mühendis arkadaşa soruyorum, “hayırdır, çekiciyle tatile mi gidiyorsunuz?”...
Şaka tabii ki!
“Yok abi, bir müşterimizin aracı bozuldu, o aracı alıp İstanbul’a tamire götüreceğim” diyor!

-*-*-

İlk kez böyle bir şey duyuyorum!
KKTC’de makinist mi yok?
Meğer araç “Ferrari”... 
Kimse dokunmuyor, dokunulması da yasak falan...  

-*-*-

Merak ediyorum ve soruyorum, “Araç kimin?”...
Adam elindeki belgeleri açıyor, “Halil Faralyalı” diyor...
“Falyalı” diyorum...
Bir daha bakıyor; “galiba öyle, bir belgede Falyalı, ötekinde Faralyalı yazıyor” diyor...

-*-*-

Mühendise diyorum ki, “telefon numarası varsa ara, o sana mutlaka yardımcı olur”... 
Mühendis dediğimi yapıyor ve arıyor...
Abartmıyorum; 30 dakika sonra, Taşucu gümrüğü, polisi, askeri jandarması, inzibatı ne bileyim simitçisi, çaycısı olduğumuz istikamete doğru yürümeye başlıyor!
Topluca!

-*-*-

Önce mühendis arkadaş ve aracı alınıyor; derhal Ro ro gemisinde yer açılıyor...
Sonra bizim araç bindiriliyor...
Meğer mühendis çocuk Halil Falyalı’ya, “bir de sizi tanıyan kişi var, iki küçük çocuğuyla O da binemedi” demiş!
Adımı da vermiş; ro ro’da yer bulmak bir yana, o gemideki iki kamaradan biri bize, biri de mühendise tahsis ediliyor...

-*-*-

Halil Falyalı’ya ait medya grubunda bir süre çalıştım, hatta adım yönetici kadrosunda bile yer aldı...
Asla çalışanlarını ödememezlik yapmadı...
Haklarını yatırmadığı bir çalışanı olduğunu sanmıyorum...

-*-*-

“Tüm arkadaşlarımın çocuklarına iş olanağı sağlamak istiyorum” dediğine de tanığım...

-*-*-

Bir gün, “Halil başkan, dört tane yoksul çocuk, uzaktan eğitim sıkıntısı yaşıyor, tablet alsak mı?” diyorum, 400 tablet alınıyor...

-*-*-

Kardeşi Hüsnü ile birlikte yine pandeminin kapanma günlerinde 10 bin aileye gıda yardımı yapıyor.
İlaç ve aşı getirtiyor.

-*-*-

Oteldeki tüm yağdı, şekerdi, tuzdu, undu, paketlere konuyor, Karpaz’da ailelere dağıtılıyor...
Otel çalışanları, market boşaltıyorlar ve kamyonlarla ürünler köylere gidiyor...

-*-*-

Günlerce, aylarca yazabileceğim “insani” örnekler sıralayabilirim...
Spor kulüplerine destek...
Yoksullara yardım...

-*-*-

Haaaa Halil Falyalı evet bir kumarhane patronuydu... 
Yasal bet şirketi sahibiydi...
Kimisine göre yasadışı işler de yapıyordu...

-*-*-

Aytuğ Türkkan kardeşimin dün yazdığı gibi “belki de mafyaydı ama benim mafyamdı”... 

-*-*-

Ortalık dedikodu kaynıyor...
Şöyle vuruldu, şu sebepten öldürüldü vesayre vesayre...

-*-*-

Halil Falyalı, önce üç masum bebenin babasıydı, eşti, evlattı ve kardeşti...
Arkadaştı...
Dosttu...
Siyaset mi?
Kesinlikle içindeydi ama ne bizden fazla, ne de sizden az!

-*-*-

Ülkesini, anavatanını çok sevdi...
Başı derde girdi mi?
Girmiştir...
Sıkıntılı veya sorunlu işler yaptı mı?
Kim yapmıyor ki!

-*-*-

Eğer ciddi bir suç baronuysaydı, bugün en başta Ersin Tatar ve Faiz Sucuoğlu olmak üzere; onlarca siyasetçi, derhal istifa etmelidir çünkü çok yakın dostlarıydı...
Kimse inkar edemez.
Kimse, siyasete maddi – manevi desteğini “asla olmadı öyle bir şey” diye kenara koyamaz...

-*-*-

Sonuç böyle olmamalıydı...
Ne isterse olsun...
Bu ülke, demokratik bir hukuk devletiyseydi ve “güvenliğimizden sorumlu olduklarını” övünerek söyleyenler gerçekten o güvenlikten sorumluysaydılar, Halil Falyalı, üç bebesinden bu şekilde ayrılmamalıydı.

-*-*-

Bugün toprağa verilecek.
Kumyalı köyünde...
Allah rahmet eylesin...
Eşi, çocukları, annesi, babası, kardeşleri, tüm çalışanları ve Kıbrıslı Türklerin başı sağ olsun... 

-*-*-

Halil Falyalı’nın katil ya da katilleri kesinlikle bulunmalıdır.
KKTC ve hatta Türkiye bu konuda elinden gelenin fazlasını yapmak zorundadır.
Aksi takdirde, bu vahşi cinayet de “1958’den bu yana işlenmiş tüm faili meçhul cinayetler” gibi, derin devletin üzerine kalacaktır... 

-*-*-

Keşke “üzülmenin” ötesine geçebilseydik... 
Hoşça kal Halil başkan...

hf.jpg

Bu yazı toplam 30227 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar