HALK ‘VAR’DIR; O ZAMAN ‘VAR’A GİDELİM!
Futbol, en çok tartıştığımız meseledir…
Mesela geçtiğimiz hafta sonu oynanan Trabzonspor – Fenerbahçe maçı…
-*-*-
Trabzonspor’un iptal edilen golü; Fenerbahçe aleyhine verilen penaltılardan biri ve lehine verilmeyen penaltı!
-*-*-
Maç sonrası özellikle Dünya çapında üne sahip Fenerbahçe Teknik Direktörü Jose Morinho’nun açıklamaları…
-*-*-
VAR hakeminin Fenerbahçe düşmanı olup olmadığı…
-*-*-
Sonuçta bu futboldur…
Hakem kararları elbette tartışılır…
VAR sistemi bu tartışmaları özellikle “ofsayt” ya da “top gol çizgisini geçti mi?” gibi kritik açılardan bitirmiş olabilir ama yine de tartışmalar asla bitmez…
-*-*-
Ve bütün bu tartışmalar, kavgalar, açıklamalar apaçık eğlencedir…
-*-*-
Türk futbolundan kalite açısından keyif almayabilirsiniz ama günün sonunda Trabzon – Fener maçı uykunuzu kaçırabilecek bir heyecanla tamamlanır…
-*-*-
Ve evet, ortada bir eğlence, bir maç ve sonuç ne olursa olsun, kimsenin yaşamını olumsuz etkilemeyecek bir devamlılık söz konusudur…
-*-*-
KKTC Meclisi mi?
Ziya Öztürkler’in üç adet geçersiz oyla seçilmemişliği!
-*-*-
Hayır o üç oy geçerlidir!
Kim dedi?
UBP’liler öyle diyor!
-*-*-
UBP hakem mi?
Veya TC Lefkoşa Büyükelçisine ya da ne bileyim Cevdet Yılmaz’a, Numan Kurtulmuş’a, hatta TC Cumhurbaşkanı’na “VAR” yetkisi verebilir misiniz?
-*-*-
İçtüzük!
Veya içbüzük!
-*-*-
CTP işgalci mi?
Peki, Türkiye işgalci mi?
-*-*-
Yoksa CTP’nin tavrı bir onurlu mücadele mi?
Tıpkı KKTC’nin yaşatılması ve tanıtılması için Kırgızistan’da uğraşan vefakar Cumhurbaşkanımızın mücadelesi gibi!
-*-*-
Hakem mi?
VAR Merkezi mi?
-*-*-
Tamam!
Hakem halktır!
Var Merkezi seçimdir!
-*-*-
Halkın kararı apaçıktır aslında, çift mühürlü oy pusulası, Trabzonsporlu Simon Banza’nın havaya uzanan eline çarpan top gibidir!
Penaltıdır!
-*-*-
Haydi VAR’a gidelim!
Gerçi bizim VAR da çok değiştirilmiştir ya neyse!
Yöneticimiz sağlıklı olmalı!
Batı ülkelerinde siyasetin önemli isimlerinin fiziki ve ruhsal anlamda çok sağlıklı olmaları, olmazsa olmazdır…
Çok ciddi ameliyat geçiren, fiziki ve ruhsal sağlığı etkileyebilecek ilaç almak zorunda olan kişiler, “sağlıklı karar veremeyecekleri” için, siyasetten çekilirler!
-*-*-
İngiltere’de Yeni İşçi Partisi’nin Tony Blair’den sonraki lideri ve başbakanı Gordon Brown’un sağlık durumu bir dönem ciddi tartışma konusuydu…
-*-*-
Brown, başı ağrıdığı için iki adet ağrı kesici almış ve bu konu gazetelerde haber olmuştu!
Ama birçok yorumcu, Başbakan Brown’un “diyetinden” yola çıkarak, anti depresan kullanıyor sonucuna varmıştı…
-*-*-
Kısacası, “beyni ağır şekilde etkileyen birçok ilaç; siyasetçilerin sağlıklı kararlar üretmesine engeldir” veya “sağlığı bozuk olan bir siyasetçi, sağlıklı karar üretemez” gerçeğinden yola çıkan İngiliz basını, Gordon Brown’un çekilmesi gerektiğini savunuyordu…
-*-*-
Allah sağlık versin…
Uzun ömür versin…
Ama KKTC’de önemli mevkilerdeki bazı siyasi karakterlerimizin fiziki veya ruhsal anlamda sağlıklı olmadıklarını rahatlıkla görebiliyoruz…
Elbette doktor değiliz!
Elbette bu konuda “yorum” yapmamız çok doğru değil; hatta etik de değil!
Kabul ediyorum da; ülke siyasetinde yaşananlar doğru ve etik midir?
-*-*-
Erken seçime gidelim ve sağlıklı insanları seçelim…
Ruhsal ve fiziksel anlamda!
-*-*-
Mesela ben aday olmam!
Neden?
En basitiyle diyetle Tip 2 Şeker hastalığını şu anda yenmiş olsam bile, hala günde en az üç çeşit ve toplamda altı adet şeker hapı ile üç adet tansiyon, kolesterol ve aspirinsel hap alıyorum…
-*-*-
Tekrar ediyorum; yaş ayrımcılığı yapacak değilim…
80’inde bile çok sağlıklı olabilecek insanlar eminim vardır…
Ama değilseniz; kendinize de toplumunuza da zarar verme riskini almayın…
-*-*-
Ruh sağlığı bozuk olan birinin bunu kabul etmesi imkansızdır ama fiziki sağlık, elle tutulabilen bir şeydir!
-*-*-
Sevgili Başbakanımızı dün basın toplantısında gördüm…
Sonuçta bir operasyon geçirmiş ve tam anlamıyla sağlığına kavuşmuş olacaktır ama şu andaki görüntü, siyaset yapmamasını gerektiren bir görüntüdür…
-*-*-
Aynı görüntü örneğin Amerikan Başkanı veya İngiliz Başbakanı tarafından verilseydi; dolar ve sterlinin uluslararası borsalardaki durumu perişan olabilirdi!
İyi ki KKTC’nin para birimi de yok ve aslında en acı gerçek, iyi ki KKTC hiç yok!
Dünyaya rezil de olacaktık!
-*-*-
Gerçi, koskoca Amerika’da bile, belki de siz bu satırları okurken, ciddi anlamda deli bir adam yeniden cumhurbaşkanı seçilmiş olabilir ya neyse!
KKTC “sahte devlet” değilse nedir?
Yenidüzen’de Hüseyin Özbarışçı’nın haberini okudunuz mu?
İskele’de “özel” bir öğrenci, öğretmeni darp etmiş!
-*-*-
Burada hemen olaya atlayıp, meseleyi okullarda öğrenci şiddetine çekmek bana pek doğru gelmez…
Haaa okullarda akran zorbalığı mutlaka vardır…
Okullarda öğretmenlere karşı da öğrenci şiddeti olabilirdir…
-*-*-
Ama öğrenci eğer “özel” bir öğrenciyse ve bu durum da biliniyorsa; burada asıl suçlu “Devlet” olur!
-*-*-
Çünkü ne yazık ki bizim coğrafyamızdaki devlet, yani KKTC, hırsızlık, rüşvet, ganimet, kumar, fuhuş, insan ve uyuşturucu kaçakçılığı rahat yapılsın diye var olan ve hamasi yalanlarla korunan bir devlettir!
-*-*-
O “Özel” çocuğun, müfettiş denetimine veya öğretmen ilgisine değil; devlete ihriyacı vardır!
-*-*-
Babamın ciddi derecede sağlık sorunu var…
Ve bu da babamı “özel” yapabiliyor…
Çok ciddi anlamda profesyonel bakıma ihtiyacı söz konusu…
Bu konuda süper bir ablam var ama ne yazık ki bunu tek başına yapamıyor…
-*-*-
Benim elimden gelen arada bir geçip, “n’aparsınız?” diye sormaktan öteye gidemiyor…
-*-*-
Annemin ayrıca bakıma, bakıcıya babama göre daha az da olsa gereksinimi söz konusu…
-*-*-
Bu ülkeye, topluma hatta millete ömürlerini vermiş iki emekli öğretmen…
Mücahit, mücahide…
Ama bu ülke, bu toplum, bu devlet, bu millet, ne yazık ki onlara hiçbir şey veremiyor…
Ve bu sahte devlet, sadece hamaset yaparak, “evlat bu günler için vardır” gibi söylemlerle meseleyi üzerinden atmaya çalışıyor…
-*-*-
KKTC Devleti diye bir devlet yoktur…
Adı vardır…
O ad da yukarıda saydığım kirli işlere mesken olsun diye zaman zaman ne acıdır orduya da polis, zaman zaman da mafya tarafından korunur haldedir!