“Halka en büyük ihaneti yapan mevcut zihniyet bir an önce gitmeli”
4 Soru, 4 Cevap’ın yeni konuğu Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) İskele Milletvekili Fide Kürşat oldu. Fide Kürşat, ülkedeki 3 güncel sorun olarak yoksullaşma, yabancılaşma ve göçe işaret etti, çözümlerini sıraladı.
4 Soru, 4 Cevap’ın yeni konuğu Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) İskele Milletvekili Fide Kürşat oldu. Fide Kürşat, ülkedeki 3 güncel sorun olarak yoksullaşma, yabancılaşma ve göçe işaret etti, çözümlerini sıraladı. Halkın politikaya bakış açısını da değerlendiren Kürşat, “Çok üzgün, çok kızgın ve çok acılı insanlar duyarsız gibi görünebilirler. Bu refleks normaldir. Halk ve toplum yumuşak huylu atın çiftesi pektir denilen sözün ta kendisidir. Günü geldiğinde ne yapacağını bilir. Teşhisi de tedaviyi de onaylar” dedi. Cumhurbaşkanının söylemleri ve attığı adımlarla ilgili de konuşan Fide Kürşat, “Ersin Bey hem şahsiyet hem de politik bir fiyaskodur. Kıbrıs sorununun bir müddet dondurulması için bile yeterli kapasiteye sahip biri değildir. Ersin bey çok şey söyleyip hiçbir şey anlatmayanlar kadar bile kabiliyetli sayılmaz; attığı adımlar da tüm bu haller ile paralel” ifadelerine yer verdi.
SORU
1:
Ülkedeki güncel sorunlardan 3’ünü önem sırasına göre sıralayabilir misiniz?
“Kıbrıslı Türkler bir süredir yoksullaşma ile mücadele veriyor”
“Yoksullaşma, yabancılaşma ve göç. Ada yarısına hapsolmuş Kıbrıslı Türkler bir süredir yoksullaşma ile mücadele veriyor. KKTC'nin içinde bulunduğu siyasi durumu, adanın bölünmüş olması, çözüm konusundaki belirsizlikler, yatırımların ve ekonomik büyümenin önünde engeldir. Politik istikrarsızlık, kötü yönetim, ekonomik aksaklıkları artırıyor. Tabi tüm bunların yanında Türk Lirası kaynaklı TL’nin döviz karşısında olağanüstü değer kaybı ile yüksek enflasyon hayatı pahalılaştırırken bir de denetimsizlik fahiş fiyat artışlarına sebep oluyor. Sözde hükümet ettiğini zanneden bu basiretsiz yapı, ekonomiyi istikrara kavuşturmak, alım gücünü korumak ve artırmak adına elle tutulur bir adım atmıyor. Yüksek enflasyonun iki sonucu vardır; Birincisi alım gücünün düşmesi, yani insanların hayat standardını kaybetmesi, geleceğini görememesi, umudunu kaybetmesi ve bununla beraber zincirleme psikolojik çöküş. Bunları toplumun geneli her mertebe ve kademede yaşıyor. Orta sınıfın yok olması, dar gelirli kesimin açlık sınırının altında yaşam mücadelesi vermesi gibi. Enflasyonun sebep olduğu ikinci şey ise ticari ahlaksızlıktır. Vurgunculuk, stokçuluk, soygunculuk ve yüksek kar elde etme, ticari hırs. Mevcut basiretsiz hükümet yapısının denetimsizliği, vurdumduymazlığı ve bu bulanık ortamdan nemalanması ile ahlaksızlık katlanmaktadır. Mevcut durumda sadece ticari değil, siyasi ahlaksızlık da toplumun yaşamakta olduğu tüm bu yoksullaşma sürecini katlamaktadır. Enflasyonun sebep olduğu birinci mesele, yani alım gücünün yeniden kazanılması için, hükümetlerin rasyonalist ekonomi politikaları ile iki yılda çözülebilir iken ikinci meselenin çözülmesi on yıllar sürebilir.”
“Araziler niteliğine bakılmaksızın parsel parsel yabancıların eline geçiyor”
“Bir yandan yurttaşlarımız ülkeden göç ederken; özellikle pandemiden sonra ülkemiz yabancı nüfus göçü alıyor. Araziler niteliğine bakılmaksızın parsel parsel yabancıların eline geçiyor. Sadece toprak el değiştirmiyor, sermaye de el değiştiriyor, demografik yapı da değişiyor. Ülkeye gelen nüfusun yapısı bilinmiyor. Gelen istediği araziyi, evi alıyor, istediği işi kuruyor. Ülke sorma gir hanına dönmüş durumda… Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir başıboşluk yoktur. Belli mevzuatlar, kısıtlamalar vardır. KKTC, maalesef gelen kontrolsüz ve bilinmeyen nüfus yapısıyla birlikte kara para aklama, yabancı mafya yapılanmaları, uyuşturucu kaçakçılığı, Interpol tarafından aranan uluslararası suçlular, kaçaklar, insan kaçakçılığı, seks işçiliği, silah kaçakçılığı, yakıt kaçakçılığı konusunda Dünya Raporlarına girdi. Özellikle İskele bölgesinde yoğun bir yabancı nüfus akışı gözlemlenmektedir. Bölgede yine çok yoğun bir şekilde betonlaşma ve çarpık yapılaşma söz konusu. Gelen yabancı nüfustan kaynaklı bölge okullarında Türkçe bilmeyen öğrenci sayısı yüzde ellileri buldu. Şaka değil; Öğretmenler Google translate ile eğitim yapmaya çalışıyor. Ne Türkçe bilen öğrenciler ne de bilmeyenler sağlıklı eğitim alamıyor. Bölgede piyasayı yabancılar belirlediğinden, arz talep dengesi onlar üzerinden şekilleniyor ve bölge halkının alım gücü daha da düşüyor. Çarşıda, pazarda Türkçe konuşan insan sayısı her geçen gün azalıyor. Yabancılar 25 bin Euro karşılığı teminat mektubuna bağlı şirket kurabildiğinden artık her yatırımı rahatlıkla yapabiliyor, iş kurabiliyor. Yerli sermayenin yabancı sermaye ile rekabet etmesi mümkün değil. Esnaf da yabancılaşıyor ve alışveriş de öyle. Okullarda öğrenciler etnik kökenine göre öbekleşiyor. Sosyal ve kültürel kaynaşma mümkün olmuyor. Bu da ileriki yıllarda ciddi sosyo-kültürel ve ekonomik sorunların baş göstermesine neden olacaktır. Biz aylardır bunları dile getirirken hükümet ettiğini zanneden bu zihniyetten tık çıkmadı, son günlerde ise şikâyet makamına dönüştüklerini görmekteyiz. Ama bu toplumun kaybedecek zamanı kalmadı çünkü hem yoksullaşıyoruz hem de bu topraklarda yabancılaşıyoruz, mülksüzleşiyoruz.”
“Yetişkinler bile umudunu yitirip doğduğu topraklardan kopuyorsa, sorunlar çok büyüktür”
“Yoksullaşma ve yabancılaşmanın zincirleme sonucu her zaman göçtür. İnsan doğduğu topraklara tutunamıyorsa, gelecek göremiyorsa, umudunu yitirmişse; en kötüsü yöneticileri feryadını duymuyorsa, üstelik de etrafınıza baktığınızda kendinize benzer birini görmüyorsanız, aynı dili konuşamıyorsanız, tutunacak toprak, dalınız kalmıyorsa son çare artık akla göç geliyor.
Bu güzelim adada plansızlık, öngörüsüzlük, istikrarsızlık yurttaşın gelecek kaygıları her geçen gün artıyorsa, adalet duygusu her an köreliyorsa; liyakatsiz, partizanca atamalar, mevcut statükonun yandaşlar arasında üleştirmeleri pervasızca utanmadan arlanmadan devam ediyorsa, bu ülkeye dair aidiyet duygusu azalmaya başlar. Özellikle de gençler umudu, adaleti, geleceği, güveni, istikrarı bu topraklarda göremiyor ve kendilerini göç yollarında buluyor. Aileler bölünüyor, gençler, hatta kırk yaş üstü yetişkinler bile umudunu yitirip doğduğu topraklardan kopuyorsa bu ada yarısında sorunlar çok büyüktür.”
SORU
2:
Sözünü ettiğiniz 3 sorunun çözümleri sizce neler?
“Halkın alım gücünü koruyacak ekonomik tedbirler alınmalı”
“Yoksullaşma sorunu için ivedi olarak halkın alım gücünü koruyacak ekonomik tedbirler alınmalı, ekonomi belli bir kalkınma planı çerçevesinde sağlam temellere oturtulmalı. Öncelikle vergi adaleti sağlanmalı, ekonomistlerin yüzde seksenleri bulduğunu belirttikleri kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınmalıdır. Halk Türk Lirası kullanımından dolayı ciddi bir enflasyon vergisi altında ezilmektedir. Ada ülkesi olarak ithalata dayalı bir ekonomik yapımız olduğundan dövizdeki yükselişe endeksli olarak sürekli artan döviz kurlarıyla birlikte ülkede iğneden ipliğe her şeye zam gelmektedir. Aslında bir tek emeğin karşılığı hariç, her şeyin fiyatı dövize endekslenmiş durumdadır.
İşte bu noktada CTP’nin seçim programında da belirttiği gibi Stabil Para Birimine yani Euro Endeksli Muhasebe Birimine geçilmelidir. Asgari ücretli, sosyal yardım alan, sosyal sigortalı emeklileri gibi dar gelirli kesimin maaş ve ücretlerinde iyileştirme yapılıp, ardından alım gücünü korumak adına maaş ve ücretlerin döviz karşısında sürekli değer kaybetmesi için stabil para birimine (Euro) endekslenmelidir. Devlet tarafından sektörlere verilen teşvik ve destekler yeniden düzenlenmeli, üretim maliyetleri düşürülmeli ve piyasayı ucuzlatıcı tedbirler alınmalıdır. Temel tüketim maddelerinde azami kar marjı belirlenmeli ve denetlenmelidir.”
“Net bir nüfus politikası oluşturulmalı”
“Özellikle pandemi sonrası ülkeye yoğun, kontrolsüz ve denetimsiz bir nüfus akışı olmuştur. Buna bağlı olarak mülk satışları da kontrolsüz ve denetimsiz bir hal almıştır. Öncelikle bir nüfus sayımı ve ardından politikası belirlenmelidir. Hızlı bir şekilde yasal mevzuat hazırlanıp yabancılara mülk satışlarında kriterler belirlenmeli ve kısıtlamalar getirilmeli, denetlenmelidir. Yine ülkeye girişlerde de kriterler belirlenmeli, kontroller artırılmalıdır. Belli bir plan, program çerçevesinde düzenlemeler yapılmalı, gerekli kısıtlamalar bir an önce hayata geçirilmelidir. Kontrolsüz nüfus akışı hayatın her alanında eğitimde, sağlıkta, ulaşımda her kategoride sorunlar yaşamamıza neden oluyor ve bunun için çerçevesi net bir nüfus politikası oluşturulması şarttır.”
“Halka en büyük ihaneti yapan mevcut hükümetteki zihniyetin bir an önce gitmesidir”
“Ülkenin hem ekonomik hem de demokratik olarak bir düzene kavuşturulması gerekir. Tek çare, vatan millet, Sakarya, şehitlerimiz gibi hamasi söylemlerin arkasına sığınıp hem bu ülkeye hem de halka en büyük ihaneti yapan mevcut hükümetteki zihniyetin bir an önce gitmesidir. Ülkede ne düzen, nizam, ne de plan program var, denetim deseniz hiç yok. Özellikle son dört yıldır tam bir yalan, dolan, talan, zihniyetiyle yönetiliyoruz. Çürümüşlük en baştan en aşağıya sirayet etmiş durumdadır; liyakatsiz atamalar, yandaşa, eşe dosta peşkeş ve üleştirme zihniyeti, rüşvet, yolsuzluk gibi halkın adalet duygusunu zedelemiştir. Ülkede birçok insan mutsuz, huzursuz ve umutsuz.
Bireyler kendilerini mutlu, huzurlu ve güvende hissettiği oranda yaşadığı yurduna ait hisseder ve köklenir. İşte bu noktada, mevcut statükonun yıkılması şarttır. Bunlar gitmedikçe herhangi bir şeyin çözüleceği yoktur. Çünkü olup bitenleri ne sorun görmektedirler, ne de dert etmektedirler… Çare bunların gitmesiyle başlar.”
SORU
3:
Siyasete güvenin azaldığı, halkın politikaya olan bakışında değişimler olduğu tespiti yapılıyor. Sizce yurttaş siyasetten uzaklaştı mı? Ayrıca halkın güncel sorunlara duyarsız kaldığını düşünüyor musunuz?
“Çok üzgün, çok kızgın ve çok acılı insanlar duyarsız gibi görünebilirler”
“Siyasete güven sorunu ve halkın politikaya olan bakışında değişimler tüm dünya siyaset tarihinde zaman zaman gözlemlenmiştir. Bu açılan ve kimi zaman daralan bir penceredir. 1. Dünya, 2. Dünya savaşı öncesi de insanlar liderlerden, diplomasiden ve sorunu çözme odaklı politikalardan uzaklaşıldığı için siyasetten soğumuştu. Neticede siyasetten başka toplumsal konu ve meselelere çözüm üretecek ve toplumun önünü açacak bir başka mecra ve kurum yoktur. Halk kurtuluşu hareketlerinde dahi durum budur. Evet, ülkemizde sağ siyasetin üleştirme düzeni duvara toslamıştır. Evet ülkemizde sağ siyaset "halk düşmanlığı" kimliğine bürünmüş haldedir ve toplumsal psikolojik şuurda da bezmişlik hâkimdir ve çıkış görmemektedir. Halk ve toplumların birlikte şikâyet etme halinin daima bir limiti vardır. Siyasetten en çok soğuduğu noktada en güçlü politik tokadı da atmasını bilir. Geride bıraktığımız yıllarda ülkemiz siyasi arenasına yapılan tahribi ve telafisi zor müdahaleler de tüm bunlarda etkilidir.Öte yandan pandemi ile başlayan ekonomik sirkülasyonun da şu an mevcut hükümet ve yapı nedeniyle dibe doğru sürüklenmeye devam etmekteyiz. Hasta isek eğer önce teşhis. Sonra tedavi ve bunun metotları... Neden bu durumdayız? Sorunun yanıtı net; Bu beceriksizler nedeniyle böyleyiz. Bunlar orada diye buradayız. Toplum bunun böyle olduğunu bas baya biliyor. Çünkü iliklerine kadar yaşıyor. Sorunuzun özüne dönersek; Çok üzgün, çok kızgın ve çok acılı insanlar "duyarsız" gibi görünebilirler. Bu refleks normaldir. Halk ve toplum yumuşak huylu atın çiftesi pektir denilen sözün ta kendisidir. Günü geldiğinde ne yapacağını bilir. Teşhisi de tedaviyi de onaylar.”
SORU
4:
Cumhurbaşkanı’nın söylemleri ve attığı adımlarla ilgili ne düşünüyorsunuz? Kıbrıs sorunu konusunda nasıl bir yol izlenmeli?
“Ersin Bey hem şahsiyet, hem de politik bir fiyaskodur”
“O'nu Cumhurbaşkanı seçtirenler bile kendisinden memnun değilken hatta esasen hayal kırıklığına uğradıklarını biliyorken, ben onu nasıl anlatayım. Biz nasıl tarif edelim? Ersin Bey hem şahsiyet hem de politik bir fiyaskodur. Kıbrıs sorununun bir müddet dondurulması için bile yeterli kapasiteye sahip biri değildir. Söylemleri... Ersin bey "çok şey söyleyip hiçbir şey anlatmayanlar kadar bile kabiliyetli sayılmaz; attığı adımlar da tüm bu haller ile paralel. Kendisini sosyal medyadan takip edenler ne gibi adımlar attığını zaten görüyor. Azerbaycan'da bile devlet başkanının ancak "gayri resmi konutunda" karşılanan ya da Türk Devletleri Teşkilatı toplantısına çağrılmayan biri Ersin bey ve temsil ettiği politika.”
“Sonuç odaklı müzakerelerin bir an önce başlatılması gereklidir”
“Kıbrıs sorununun tüm tarafların lehine nasıl çözümleneceği bellidir. Kıbrıs sorununa müdahil halklar dâhil tüm taraf ve devletler tek taraflı adımlarla ve yaklaşımlarla kendi pozisyonlarını koruduklarını zannetseler de günün sonunda zaman hepimizin. İzlenecek yol çözüm odaklı siyasetin zorlanmasıdır. Literatürde "Donmuş, donuk ihtilaf" olan Kıbrıs sorunu şimdilerde yıkılırcasına yeniden yapılanan yenidünya düzenine bu şekliyle geçmeyecektir. Kıbrıs’ta Federasyon, tüm halkların ve başta Türkiye olmak üzere bölge devletlerinin her bakımdan menfaatlerinedir. Söz gelimi bugün ifade edilen ve hiçbir karşılığı olmayan iki devletli sözde modelde, Türkiye Doğu Akdeniz’de deniz hâkimiyet ve zenginliklerinin yarıdan fazlasını kaybetmektedir. Bunu, bu işi bilen üst düzey teknik çalışanlar da pekâlâ bilmektedir. Ayrıca bunlar iki devlet diye diye gece gündüz övündükleri KKTC’yi de yıkmaktadırlar. Kıbrıs sorununda tek gerçekçi çözüm modeli, uluslararası hukuk çerçevesinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları ve parametrelerine bağlı olarak iki toplumlu, iki bölgeli ve siyasi eşitliğe dayalı federasyondur. Bu zeminde, belirli bir takvim çerçevesinde sonuç odaklı müzakerelerin bir an önce başlatılması gereklidir.”
TEK KELİME, TEK CEVAP
Nüfus: Bilinmiyor
Kıbrıs sorunu: Çözülecek
Pahalılık: Yakıcı
Hükümet: Facia
Kıbrıslı Türkler: Numunelik
Kıbrıslı Rumlar: Ortaklaşmalı
Türkiye’deki AKP iktidarı: Yozlaşma
Cumhurbaşkanı: Maskot
Siyaset: Çare
Meclis: Siyaset