1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. “Halkın iradesine saldırı”
“Halkın iradesine saldırı”

“Halkın iradesine saldırı”

CTP Gençlik Örgütü’nden Özersay’a: “Kıbrıs Sorunu hangi politikanın yürütüleceği Dışişleri Bakanı’nın görevi değil”

A+A-

CTP Gençlik Örgütü, Dışişleri Bakanı Kudret Özersay’ın Kıbrıslı Türk Lider Mustafa Akıncı’nın bilgisi olmadan Kıbrıslı Rum Lider Nikos Anastasiadis ile görüşmesini ‘halkın iradesine saldırı’ olarak değerlendirdi, “Kıbrıslı Türklerin demokratik olarak seçtiği makamı hiçe saymakta, dolayısıyla da diplomatik anlamda meşruiyet sorunları yaratmaktadır” dedi.

UBP-HP hükümetini halkın iradesine saygı duyup, mümkünlüğü tartışmalı olan fikirler ile kamuoyu gündemini saptırmamaya davet eden CTP Gençlik Örgütü, Cumhurbaşkanlığı makamına saygı duyulmasını istedi.

CTP Gençlik Örgütü,  Kıbrıslı Türk Lider Akıncı’nın yürüttüğü iki bölgeli, iki toplumlu, tek uluslararası kimlikli, siyasal eşitliğe dayalı Federal çözüm siyasetine olan güven, inanç ve desteklerini de yineledi.

Kıbrıs Sorununda hangi politikanın yürütüleceğinin Dışişleri Bakanlığı'nın değil, bu konuda halkın onayını almış Cumhurbaşkanı’nın yetkisinde olduğuna da işaret eden Gençlik Örgütü, “Kıbrıs Sorunu üzerine atılacak adımlar, Sn. Cumhurbaşkanı'nın koordinesinde bütünlüklü bir şekilde yürütülmelidir” dedi.

Gençlik Örgütü, UBP-HP koalisyonun, “AB çatısı altında iki ayrı devlet” fikrinin de ne yeni ve ne de gerçekçi olduğunu da söyleyerek, “Bu fikir, Kıbrıslı Türkleri yıllarca izolasyon altında yaşamak zorunda bırakan “konfederasyon” ve “iki ayrı devlet” siyasetinin şirinleştirilmiş bir halidir” dedi.

Başbakan Tatar’ın Maraş işe ilgili yaptığı ‘Las Vegas’ açıklamasının adanın kimliği ve kültürü ile hiçbir şekilde uyuşmadığının da altını çizen CTP Gençlik Örgütü,  adanın ‘kumarla’ anılmasından rahatsızlık duyduklarını aktardı.

Yapılan açıklama şöyle: Kıbrıslı Türkler, özellikle 2000'li yılların başından itibaren federasyon tezine olan bağlılığını defalarca kanıtlamıştır. Bu irade ile yıllarca mahrum kaldığımız haklarımızın bir kısmını almayı ve dünyaya daha fazla entegre olmayı başardık. Kıbrıslı Türklerin federasyonu talep etmediği süreçlerin ürettiği sonuçlar, izolasyon ve dışlanmadır. Crans Montana sürecinin, Kıbrıslı Rum lider Sn. Nicos Anastasiadis’in açık bir BM parametresi olan siyasal eşitliği tartışma konusu haline getirmesi üzerine çökmesi ile tarafların takındığı tavır, 80'ler ve 90'ların, karanlık ve kapalı politikalarını canlandırmaya çalışanlara fırsat vermiştir.

Dörtlü koalisyon hükümetinin düşürülmesinin ardından göreve gelen UBP-HP koalisyonu, Kıbrıslı Türklerin en önemli önceliklerinden biri olan yurdumuzun iki toplumlu, iki kesimli, tek uluslararası vatandaşlık altında siyasal eşitliğe dayalı federal bir çözümde birleşmesi perspektifini kendilerince terk ederek, “AB çatısı altında iki ayrı devlet” fikrini yeni ve gerçekçi olduğu iddiasıyla ortaya atmıştır. Öncelikle belirtmek isteriz ki, bu fikir ne yeni, ne de gerçekçidir. Bu fikir, Kıbrıslı Türkleri yıllarca izolasyon altında yaşamak zorunda bırakan “konfederasyon” ve “iki ayrı devlet” siyasetinin şirinleştirilmiş bir halidir. Federal çözümün halkımız tarafından 24 Nisan 2004 referandumundaki gibi aynı oranda destek gördüğünü, son cumhurbaşkanlığı seçimleri vesilesiyle de gözlemlemekteyiz. Bu çerçevede ilgili BM Parametrelerini çok iyi bilen Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sn. Kudret Özersay, bu parametrelerin gerek BM’nin işleyiş yapısı, gerek uluslararası hukuk gerekse diplomatik dengelerden dolayı değişemeyeceğini bildiği halde, Kıbrıslı Türklerin federasyon iradesini yeniden sınanan ve sorgulanan bir pozisyona sürüklemiştir.

Bu motivasyonun kaynağının makam olduğunu ve Kıbrıslı Türklerin geleceğinin bir bireyin kariyer hırsına alet edildiğini üzülerek izlemekteyiz. UBP-HP hükümetinin kurulmasından itibaren, başta Dışişleri Bakanlığı'nın takındığı tavır, yapıcı olmaktan uzaktır. Etik değerleri ve şeffaf siyaseti ağzından düşürmeyen bireylerin, etik değerleri çiğneyerek devlet teamüllerini hiçe sayması samimiyetsizliğin en büyük örneğidir.

Üstelik, Kıbrıs Sorununda hangi politikanın yürütüleceği Dışişleri Bakanlığı'nın değil, bu konuda halkın onayını almış Sayın Cumhurbaşkanının yetkisindedir ve Kıbrıs Sorunu üzerine atılacak adımlar, Sn. Cumhurbaşkanı'nın koordinesinde bütünlüklü bir şekilde yürütülmelidir. Aynı şekilde, müzakere masasında gerek Mülkiyet başlığı altında gerekse güven yaratıcı önlem olarak gündeme gelen Kapalı Maraş’ın, toplum tarafından yetkilendirilen görüşmeciden habersiz bir şekilde ikili bir sosyal görüşmede gündeme gelmesi, tam bir amatörlük örneğidir.

Hakkında BMGK kararı bulunan Kapalı Maraş’ın statüsünün netleşmesi için öncelikle BM ile müzakere edilmeli ve bunun arkasından konu hakkındaki en yetkili kişi olan Cumhurbaşkanının koordinesinde bütünlüklü olarak hareket edilmeli, Kıbrıslı Türklerin tek taraflı bir hamle yapması durumunda bunu yasal sahipleriyle de istişare ederek bir güven yaratıcı önlem olarak sunulmalıdır. Hükümet ortakları arasındaki özellikle Kıbrıs Sorunu ile ilgili açıklama yapma yarışı içinde oldukları bu dönem, bizlere bu konuda aralarında güven eksikliği olduğunu göstermektedir. Birbirini tutmayan ve gerçeklere dayanmayan açıklamaların ve hamlelerin toplumumuza yalnızca zaman kaybettireceği aşikardır. Özellikle Sn. Başbakanın yaptığı “Las Vegas” açıklamasının da adamızın kimliği ve kültürüyle hiç bir şekilde uyuşmadığını ve adamızın kumarla anılmasından duyduğumuz rahatsızlığı dile getirmek isteriz.

Bu çerçevede, Sn. Dışişleri Bakanı’nın Kıbrıslı Rum Lider Nicos Anastasiadis ile Sn. Cumhurbaşkanı’nın bilgisi olmadan görüşmesi ve kendisini bilgilendirmemesi, halkın iradesine açıkça bir saldırı olup, Kıbrıslı Türklerin demokratik olarak seçtiği makamı hiçe saymakta, dolayısıyla da diplomatik anlamda meşruiyet sorunları yaratmaktadır. Sn. Dışişleri Bakanı başta olmak üzere, UBP-HP hükümetini halkımızın iradesine saygı duyup mümkünlüğü tartışmalı olan fikirler ile kamuoyu gündemini saptırmamaya ve Cumhurbaşkanlığı makamı ile anayasanın Cumhurbaşkanına yüklediği görevlere saygı duymaya davet eder, Cumhurbaşkanının yürüttüğü iki bölgeli, iki toplumlu, tek uluslararası kimlikli, siyasal eşitliğe dayalı Federal çözüm siyasetine olan güvenimizi, inancımızı ve desteğimizi yineleriz.

 

Bu haber toplam 3395 defa okunmuştur