HALKIN SERVETİ KORUNMALI
5 senedir bugün burada yazdıklarımı farklı bir pencereden bakarak hep yazdım, yazıyorum...
“Dome Hotel gerçeği” yine gündeme geldiği için, bir kez daha hatırlatmakta fayda gördüm:
Yıllar önce “Yabancı sermayenin güdümüne girmeden, kendi irademizin tecelli etmesini sağlayacak bir model üzerinde kafa yormalıyız!” demiştim…
“Değişim ve reformla özdeşleştirilen "liberal alternatifler" yerine verimlilik üzerinden hedefler belirlenip, verimsizce dağıtılan kaynaklar, verimli kullanılabilinecek hedefler üzerinden yeniden dağıtılmalıdır...
İşte bu yüzden 3. Sektör dediğimiz "Halk Sektörleri"ne ihtiyacımız vardır.”
Yıllar sonra bakın neler oldu!
Türkiye'de özelleştirmeler "fenomen" görüş olmaktan çıktı...
Mesela Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası A.Ş.,Türkiye Halk Bankası A.Ş. ve Türkiye Vakıflar Bankası ...
Bu üç kamu bankası özelleştirilecekti...
Ne oldu?
Devlet kendi elinde tuttu ...
Kuzey Kıbrıs’ta kamu bankalarının "özelleştirilmesi" zaman zaman gündeme getiriliyoryor ama Türkiye’de kamusal elde tutulup özel sektöre daraltılıyor!
Aynı şekilde sağlık hizmetlerine ne oldu?
Sağlık hizmetleri büyük oranda “devletleştirildi”...
Kamu sektöründeki doktorların özel muayenehane açmaları zorlaştırıldı...Diğer bir deyişle kamuda olanaklar artırıldı...
Sadece sağlıkta da değil, büyük bir oranda FETÖ ile yani nam-ı diğer Cemaat ile özdeşleşen "dersaneler"den dolayı,
eğitimi de ağırlıklı olarak devletleştirdi...
Öğretmenlerin özel ders vermesi,
dershane kurarak işletmesi yasaklandı...
Kısacası Kıbrıs’ın kuzeyinde "özelleştirmeler" gündemden inmiyorken, Türkiye’de özel sektörün hareket alanı kamusal alanda daraltılıyor...
Peki! KKTC’de yeni kurulan koalisyon hükümeti ne yapmalı?
Eğitim, enerji, sağlık gibi çeşitli kurumsal alanlarda, toplumsal serveti toplum adına koruma altına almalıdır!
Nedir bunun yöntemi?
"Halk Sektörleri"...
Tam bir halk sektörü olmasa da, en azından Dome Hotel örneğindeki gibi uygulamalar ...
Zaten bugüne kadar uygulanan "paket fikirler dizisi" ve "tüketici felsefesi",
gerek politik sisteme, gerek üretime, gerek esnaf ve zanaatkâra, gerek istihdama, gerekse de halkın yaşam standartlarına murad edilen biçimde kazanımlar sağlayabildi mi?
Sosyalist anlayış ve uygulamaların olduğu bir sistem mi kurulsun?
O halde, sermayenin insana değil, insanın sermayeye hükmettiği bir sistem kuracaksın.
Bu sistemde, insanlar mümkün olduğu ölçüde dışsal şartlara hükmetmeli...
Nasıl yapacaksın bunu? Sosyalist anlayışlardaki uygulamaları ekonomik alana doğru genişleterek…
Peki sosyalist anlayışlar ve uygulamalar ekonomik alana doğru nasıl genişleyecek?
Bu alandaki katılımcıların (işçilerin, mühendislerin, yöneticilerin ve diğer paydaşların) bütün ekonomik faaliyetleri demokratik bir biçimde kontrol etmeleri ile...
Halk Sektörü olmasa da, en azından Dome Hotel örneğindeki gibi.
Neticede toplumsal gerçeklik tasviri, rakamsal bir ekonomi anlayışı değildir....
Toplumsal gerçeklik tasviri, toplumsal mekanizmaların bütünselliğinin bütünsel işleyişini kavrayıp, muhtemel etkiler üzerinde düşünebilmeyi gerektirir.
Her yıl ülkemizdeki vergi rekortmenleri açıklanıyor...
Her dönemde kurumsal bazda vergi rekortmenliği sıralamasında ilk 10'a giren 7 banka var...
Diğer taraftan bakıyorsunuz, onbinlerce esnaf batmış; ama bankalar kâr üstüne kâr ediyorlar...
Neden?
Çünkü "fiyat ve para” bir avuç insan arasında dolaşan bir güç haline geldi...
Çünkü bankalar teşebbüslere ortak olmuyor...
Siz hiç bankaların özel sektör teşebbüslerine %50 ortak olduğunu gördünüz mü bu ülkede?
Neden peki?