‘Hallettiğimiz’ hayatlar!
Liselerimizden geçen yıl 3 bin 325 öğrenci mezun oldu.
Okula gitmeyenleri de düşünürsek eğer bizim “çağ nüfusumuz” yaklaşık 3 bin 500 kişi demektir.
O zaman yıllık “seçmen sayısı” bu düzeyde artarsa bir anormallik yoktur.
- Çok seneler önce çağ nüfusunun olağanüstü üzerinde rakamlarla yüzleştiğimizi de unutmuyorum elbette. -
* * *
2020 seçimlerinde 199 bin 29 seçmen oy vermişti.
23 Ocak 2022 için seçmen sayısı 203 bin 183.
4 bin 154 fark var.
“Yeni yurttaş” farkı bu!
Öyle aman aman bir fark değil…
* * *
Çok daha eskilere gidersek eğer korkunç farklar görürüz.
1974 sonrası adaya orantısız nüfus taşındığının ispatı için sanırım matematiğe gerek yok!
* * *
“Yurttaşlık dağıtımı” tam bir lağım çukurudur ve kırk senelik derttir.
Son kırk senede iktidara gelmeyen parti kalmadığına göre siyasi kabızlığımıza yanmamız gerekir.
* * *
Atılması gereken ilk adım son derece basit aslında!
Yurttaşlık Yasası'ndan “istisnai yurttaşlığı” kaldırmak ya da Meclis'te oybirliği ile karar alınır noktaya taşımak!
Nedir "istisnai" yurttaşlık?
“Sanayi, ticaret, turizm, bilim, kültür alanlarında olağanüstü hizmet yapmak” gibi yusyuvarlak bir madde!
İşin özü “canını çektiğine yurttaşlık vermenin” gizli adı!
Birisinin ülkeye gerçekten olağanüstü hizmeti ve yatırımı varsa, bunu Meclis Genel Kurulu’na taşıdığınız zaman oybirliğine ulaşmanız zor değildir.
Öyle harikulade bir insanın yurttaşlığını engelleyen siyasetçi ayıplanır çünkü…
Hükümetler nedense yetkilerini Meclis’e devretmek istemezler.
* * *
Bir diğer sorun “çalışma izni”nin seçme-seçilme dahil yurttaşlık hakkı kazandırmasıdır.
Şimdi göreceğiz bakalım, Pakistan ya da Türkmenistan, Bangladeş ya da Nepal’den gelen insanlara “on mührü var” diyerek yurttaşlık mı verecekler?
Elçilik baskı mı yapacak bunun için (!)
* * *
Yine de bu yazının konusu “yurttaşlık” ya da “nüfus” siyaseti değildir.
Yandaşlık siyasetinin üzerinin “yeni seçmenlerle” örtülmesinedir öfkem!
“Biz seçmiyoruz” deniyor ya, onca yalanı, hileyi, partizanlığı, popülizmi, çürümüşlüğü temsil eden siyaset için…
Hiç de öyle düşünmüyorum.
Bir bakınız “Ulusal” siyasetin en önemli destekçilerinin Kıbrıs’ın yerlileri olduğunu göreceksiniz.
Birkaç kuşak haksız istihdam edilmiş, mal mülk paylaşmış, kredi almış, liyakatten uzak görevlere getirilmiş, askerliği kaytarmış, milliyetçilik ayağıyla köşe olmuş, savaş sonrası talanın kaymağını yemiş, bürokrat atanmış, kıyak emeklilikle tanışmış, müşavirlikle keyif yapmış tiplerdir çoğu!
* * *
Demokrasi ve irade yitimi; kimliğimize, kültürümüze, yaşam değerlerimize ağır müdahale, talimatla ve itaatle yönetim anlayışı en önemli sorunumuz olsa da “biz seçmiyoruz, sonradan yurttaş olanlar seçiyor” efsanesi, biraz da örtüsü olmuştur yüzsüzlüğün…
Bir bakınız lütfen batan belediyelerimize, kimdir partizan istihdamı yapan ya da yaptıranlar, kimdir yan gelip de yatanlar?
* * *
Çok daha açık söyleyeyim mi…
UBP, en fazla da Kıbrıslının partisidir ve tam bir sembolüdür, 74 düzeninin...
“Helal olsun, işimizi halletti” denen partidir çünkü…
Yasaya, adalete, eşitliğe, hayata uysa ya da uymasa...