1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Hamas’ı topraklarının özgürlüğü için savaşan mücahit kahramanlar saymak!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Hamas’ı topraklarının özgürlüğü için savaşan mücahit kahramanlar saymak!

A+A-

Mesele, sadece son üç haftada yaşanan saldırı ve toplu cinayet meselesi değildir...

Üç çeyrek asırdan beri devam eden soykırımdır mesele...

-*-*-

Batılı devletler hala bazı devlet binalarına İsrial Bayrağı çekmeye devam etsin...

Suç ortağı olmanın ötesine gidemezler...

-*-*-

İsrail, hastaneleri bombalıyor...

İsrail’in üç haftada Gazze’ye attığı bomba miktarı, Hiroşima’ya Amerikalıların attığı bombadan daha şiddetlidir...

-*-*-

İsrail, Gazze’ye suyu kesmiştir...

İsrail, gazzeye gıda yardımı, akaryakıt ikmali yapılmasını engellemektedir...

-*-*-

İsrail, tam bir soykırım yapmaktadır...

Suç işlemektedir...

-*-*-

7 bine yakın masum insanı öldürmüştür...

Elbette rakamlar konusunda “tam gerçek” net değildir ama katledilen Filistinli çocuklar, kadınlar, yaşlılar, engelliler arasında sadece 10, bilemediniz 20 Hamas militanı bulunmaktadır...

-*-*-

Gazze’de yaşananlar, insani kriz değildir...

Açık bir şekilde insanlığa karşı suç işlenmektedir...

-*-*-

Ve bu suçu bitirmek, işlenen cinayetleri durdurmak; insandan yana olan herkesin görevidir...

-*-*-

Bu suçu durdurmanın yolu, İsrail’i tehdit etmek, Hamas’ı mücahit kahramanlar saymak ve tüm Batı’yı düşmanlaştırmak değildir...

-*-*-

İsrail hükümetini karşınıza alabilirsiniz ama İsrail halkını ve Batı halkını düşmanlaştırmak, Gazze’ye kötülüktür...

Türk insanına ve Türkiye’ye de kötülüktür!

Ve faşist Netanyahu’yu güçlendirmektir!

Sakın “o başka bu başka” demeyin; Hamas’ı kahramanlaştırmak, “PKK”nın elini de güçlendirmektir!

Bilmem anlatabildim mi!


Guduru devlet!

Guduru!

Nedir guduru?

Biraz Google, biraz sağdan soldan baktım; bir de “çocukluğumdan beri kullandığım bir kelime” diyerek, ne bildiğimi analiz ettim ve ortaya şu sonuç çıktı:

Guduru; “uyduruk”tur!

Guduru konuşmak, “Mantık dışı, gelişigüzel konuşmak”tır...

Guduru açıklama yapmak da; “hiç bir bilimsel veriye dayanmaksızın sallamak”tır!

Tahmin yürütmektir...

-*-*-

KKTC’de her türlü istatistiki açıklama “guduru”dur!

Uydurmadır!

Sallamadır!

-*-*-

Mesela Girne’nin nüfusu ile ilgili dün medyaya da yansıyan tartışmayı ele alalım!

-*-*-

Merkezi Hükümet, yerel yönetimlere, nüfus miktarları kadar “katkı payı” verir!

Yani Girne’nin nüfusu diyelim ki 10 bin kişidir, merkezi hükümet, 10 bin kişiye göre, Girne Belediyesi’ne “para” öder!

-*-*-

Seçildiği günden bu yana, çok ciddi anlamda fark yarattığı apaçık görünen Girne Belediye Başkanı Murat Şenkul, dün bu konuda bir açıklama yaptı...

Şenkul,  hükümetin gerçek nüfus üzerinden katkı vermesi halinde sadece Doğu Çevre Yolu için Girne Belediyesi bütçesinden 100 milyon TL ayıracaklarını söyledi...

-*-*-

“Gerçek nüfus?”

Girne’de kaç kişi yaşıyor?

Kimse bilmiyor!

Kalabalık veya söyleyemem!

-*-*-

Söyleyen de zaten “guduru” söyler!

Uydurur bir rakam, sallar!

"Projeksiyon nüfusun doğru ve adilane şekilde belirlenmesi" konusunu yeniden gündeme getiren Şenkul, Girne’de 4 yaştan başlayarak üniversite öğrencilerine kadar öğrenci sayılarını, 24 saat gibi kısa bir sürede incelediklerini, sadece bölgedeki öğrenci sayısının yaklaşık 40 bin olduğunu açıkladı...

-*-*-

Girne Belediyesinden verilen bilgiye göre, Girne’nin resmi nüfusu 33 bin 200...

Açıklanan projeksiyon nüfus ise 47 bin...

Başkan Şenkul diyor ki, "... sunulan projeksiyon rakamların gerçekle bir ilgisi yoktur...”

-*-*-

Abiciğim, ablacığım; ne isterseniz söyleyin ama lütfen, ne olur, yalvarırım; “KKTC egemen eşit devlettir” demekten vazgeçin!

Çünkü mecburen, otomatik olarak, küfür etmem gerekecektir!

-*-*-

Yahu, yani “Cehenneme gidin” artık!

Ne diyeyim ki!

Nüfusu bilmeyen devlet olur mu?

-*-*-

Ya da şöyle diyelim; nüfusunu guduru bilen devlet; guduru devlettir!

Bunu başka türlü bir izah tarzı da yoktur!


Türkiye ve İngiltere’nin, Kıbrıs Türk toplumuna en garip hediyesi

“Kıbrıs sorununu en iyi ben bilirim...”

Ersin Tatar geçtiğimiz hafta “sevdiği” gazetecilerle yemekli toplantıda söyledi bunu...

Bunu söylemek, “övünmek”tir!

Övünmek de “cumhurbaşkanı”na yakışan bir tavır değildir!

-*-*-

Üstelik Tatar, ne Kıbrıs sorunu ne de Kıbrıs tarihini bilmektedir!

-*-*-

Örnek mi?

Ankara’da bir üniversitede konferans vermiş ve demiştir ki; “... Türkiye Cumhuriyeti garantör olmasına ve Osmanlı devletinin adayı almak için bedeller ödemesine rağmen Türkiye, (Kıbrıs’tan) üs alamamıştır...”

TAK Ajansı yayınladı bu ifadeleri!

Mantık, akıl, bilgi?

Hani?

-*-*-

“İngiltere, garantör olduğu için iki büyük askeri üs aldı ama Türkiye alamadı” demeye getiriyor ancak gerçekten mantıklı değil bu ifadeler!

Tam anlamıyla bilgisizlik içerir!

-*-*-

Üstelik, aynı Tatar, aynı konferansta, “... Osmanlı devletinin adayı İngiltere’ye kiraladığını, ancak Birinci Dünya Savaşı sonrası adanın İngiltere tarafından ilhak edildiğini...” söylüyor...

-*-*-

Ada, Lozan’da, TBMM Yönetimi tarafından atılan imza sonrası “ilhak” edildi...

Birinci Dünya Savaşı sonrası “ilhak” söz konusu değildi; “işgal” gerçekleşmişti!

İlhak ve işgal arasındaki farkı da bilmiyor!

-*-*-

Tam gerçek nedir biliyor musunuz?

Ersin Tatar, ne acıdır ki, üç garantörden ikisi olan Türkiye ve İngiltere’nin, Kıbrıs Türk toplumuna en garip hediyesidir!

Neler derdim bu konuda ama değmez!


Başkasını suçlarken, benzer suçları sizin işlememiş olmanız lazım!

TC Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İsrailli yetkililere, sivil kayıpları görmezden gelmeyi bırakma ve haber emekçilerini korumak için güçlü tedbirler alma çağrısında bulundu.

Altun, sosyal medya hesabından paylaştığı mesajda, Gazze'de savaşın başlamasından bu yana 24 gazetecinin hayatını kaybettiğini ve çok sayıda gazetecinin yaralandığını bildirdi...

Çok doğru bir açıklama...

-*-*-

Ama konuya, Türkiye’de tutuklu ya da mahkum gazetecileri düşünerek baktığınız zaman, hiç inandırıcı olmuyorsunuz...

-*-*-

Tıpkı, TC Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, “işgal ettiğiniz topraklara yerleşimci yerleştirmek hırsızlıktır” açıklaması gibi...

-*-*-

Batı siyasetinde buna “Hipokrasi” denir...

Bir çeşit “iki yüzlü olma hali” de diyebiliriz!

-*-*-

Başkasını suçlarken, benzer suçların sizde olmaması şarttır!

Ve bu gerçekten, koşarak ya da uçarak veya “porpganda” yaparak kaçamazsınız!

“O başka bu başka” diyerek de kaçamazsınız!

Kıbrıs’ta, bir numaralı adamınız Ersin Tatar’ın gazetecilerin karşısına çıkmaktan orkmasını da açıklayamazsınız!


optimizedrfds54-t5-8-11-jpg1606436441.jpg

Birleşmiş Milletler Üniversitesi Çevre ve İnsan Güvenliği Enstitüsü (UNU-EHS), insanlığı bekleyen "6 kritik nokta" uyarısında bulundu... Kritik noktalar; türlerin yok oluşunun hızlanması, yer altı sularının tükenmesi, dağ buzullarının erimesi, uzay çöpleri, yaşanılmaz sıcaklar ve sigortalanamaz gelecek olarak 6 başlıkta derlendi... Raporda, beşeri faaliyetler nedeniyle, doğal sürece kıyasla, türlerin soyunun tükenme hızının en az 10 ila 100 kat arttığı belirtildi. Anahtar görevi üstlenen türlerin yok olmasının tüm ekosistemin çöküşüne yol açacağı vurgulandı... İlginç bir haber, önemli bir araştırma... Ama eksiği var; türü tükenecekler arasında “Kıbrıslı Türkler” yok! Doğru, bizim tükenmemizin, ekosisteme zararı olmayacak ki!

Bu yazı toplam 2021 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar