Hangi denizdi eskiyen
Yalanın masumiyeti yuttuğu zamanlara aldırmadan gün batımını izliyordu iki insan, gamzelerine uzanarak şehvetin...
Köpük köpük kabarıyordu Akdeniz...
* * *
“Düştüğüm yer tam ortası ağzının” diyordu bir kadın, şiirler yazıyordu.
* * *
Yüzsüzlüğün sokağından kaçanlar ay ışığına sığınıyordu. Yine de mucizeye inanıyordu, düş ülkesi sakinleri...
* * *
Seslerimizin çatlağından gürültüsüz sözler çıkacaktı, umutlu, iyimser...
Yırtılmış coğrafyayı sardunyalar bütünleyecekti, yeşererek inadına...
Bin kırık hayat, bin kırık zamanı affedecekti illaki...
* * *
Bir kadın şiirler yazıyordu, kanatlarına tutunarak...
“Hangi pencere kenarıydı eskiyen,
hangi deniz...”
* * *
Köpük köpük kıyılarını içiyordu Akdeniz...
İnsanı özlüyordu, kendine benzeyen...
Yurdunun hepsini sevecek insanı; ne ırkına, ne diline hapsolmadan, ayrıştırmadan...
* * *
Dilindeki erik tadıyla şiirler yazıyordu kadın...
“Rüzgarın uysallaştığı oyuklardan
bak bana
suya en yakın yerinden boşluğun
okşandıkça incelen”
* * *
Milliyetçiliğin, nefretin, ırkçılığın sesinden kaçmış suya bakıyordu birileri...
Gün, gamzelere batıyordu.
Bir kez daha doğduğu eve gitmenin mavi hüznüne akıyordu zaman...
Düşüyle, adalı...
* * *
Bir kadın şiirler yazıyordu.
“Kuş hafızasıyla geçtiler,
kayıtsız yüzlerden...”
—
*(Şiirler: Fatoş Avcısoyu Ruso / Otları Yalnız Sevmenin Gürültüsü / Öteki Yayınevi)
—