1. YAZARLAR

  2. Salih Sarpten

  3. Hangi Öğretmenlere İhtiyacımız Var?
Salih Sarpten

Salih Sarpten

Hangi Öğretmenlere İhtiyacımız Var?

A+A-

Hangi özellikleri taşırsa taşısın bir eğitim sisteminin başarısı, o sistemdeki öğretmenlerin ve diğer eğitim personelinin kalitesine bağlıdır. Daha anlaşılır bir şekilde söylersek; “eğitimde her şey öğretmen kadar iyidir”.

Bu nedenle de nitelikli eğitim sistemlerine sahip ülkelerde; öğretmenin kalitesi ve yetiştirilmesi ilgili politikalar en önde gelen ve toplumsal anlamda asla taviz verilmeyen politikalardır… Ne yazık ki biz, bu olgudan çok uzaktayız. Lafı dolandırmadan söyleyeyim; herkes tarafından bilinen, açık, şeffaf ve amacı anlaşılır bir öğretmen yetiştirme politikamız yok.

Dahası günün koşullarına uygun öğretmen seçme uygulamalarımız da yok… Kıbrıs odaklı yapılan birçok eğitim araştırmasında şu bulgular ortaya çıkmıştır:
• Ülkemizde ihtiyaç duyulan öğretmen kadrolarının planlı ve nitelikli bir şekilde karşılandığı söylenemez.
• Kimi okul ve alanlarda öğretmen yığılması varken, kimi okul ve alanlarda sürekli öğretmen açığı oluşmaktadır.
• Öğretmenlerimiz genellikle kendilerini yeterli görmekte ve kendilerini geliştirme ihtiyacı hissetmemektedirler.
• Öğretmen yeterliklerinin nerelerde ve nasıl kullanılacağı hususunda bir belirsizlik söz konusudur.
• Öğretmenlik yeterlikleri veya standartları, Kamu Hizmeti Komisyonu tarafından yapılan sınavlarda olduğu gibi dar bir kalıba sokulamayacak kadar zengin değerler içermektedir.
• Ülkemizdeki öğretmenlik mesleğinin saygınlığının erozyona uğraması, sadece ekonomik nedenlere ve özlük haklarına indirgemek doğru değildir. Öğretmenlik mesleğinin saygınlığı, öğretmenin yetiştirilmesiyle de doğrudan ilişkilidir.
• Öğretmenlerin istihdamı ile ilgili günümüze kadar izlenen politikalar, öğretmenliği, “herkesin kolaylıkla yapabileceği bir iş” noktasına getirmiştir.


Oysa öğretmenlere büyük görevler, büyük sorumluluklar yüklemekteyiz. Örneğin öğretmenler, günümüzde meydana gelen değişmeleri yakından takip etmesi gereken ve değişime en fazla ayak uydurmak zorunda kalan kesim olmuştur. Bu durumda öğretmenlerin görevi; çocuklar ve gençleri yaşadıkları toplumun kimliğini korumak ve aynı zamanda evrensel değerleri içselleştirerek, küresel dünyaya onları hazırlamak gibi karmaşık unsurlar içermektedir. Bütün bunların yanında öğretmenler, eğitim sistemlerine entegre edilmeye çalışılan birçok yönetsel uygulamayı da öğrenmek, bilmek ve uygulamak durumundadır… Dahası bunların tümünü de aynı anda yerine getirmesini beklemektedir.

Eğitim sistemimizi, kurallardan oluşmuş bir yapı haline getirdik. Okullarımız, 19. Yüzyıldaki sanayi toplumunun ihtiyaçlarını karşılamak üzere tasarlanan anlayışlarda kaldı. Becerileri dikkate almayan, sadece testlerden başarılı olmalıyı kabul eden bir eğitim sistemini daha verimli ve etkili hale getirmeye çalışıyoruz.

Ancak bu mümkün değil çünkü hep unutuyoruz: aynı şeyleri daha iyi yaparak sistemimi düzeltme artık geçerli değil. Dünya değişiyor ve o halde eğitimin de değişmesi gerekiyor. Çocuklarımızı geleceğe hazırlayan yeni ve bütüncül anlayışlara ihtiyacımız var.

Sınıfın duvarlarını aşabilen öğretmenlere ihtiyacımız var. Başka bir değişle öğrenmek sadece diploma için değil, gerçek hayatla ilişkili olmasıdır. Öğretmen yaptığı işi gerçek hayatla ilişkilendirebiliyorsa öğrencileri sınıfın duvarlarının dışına çıkartmış demektir. Çoğu zaman bu öğretmenlere sıra dışı öğretmenler olarak nitelendirebiliyoruz. Ancak sanırım artık eskisinden daha fazla sıra dışı öğretmenlere ihtiyacımız var.

Evet, öğretmene ihtiyacımız var. Ancak bu ihtiyaç okullardaki eksik öğretmen kadrolarını doldurma ihtiyacı değildir. Bu ihtiyaç,  öğrencilerini sınıfın duvarlarının dışına taşıyabilen öğretmen ihtiyacıdır. Ve bu ihtiyaç sadece öğretmeni eksik olan okullarda değil, öğretmen fazlalığı olan okullarda da vardır… 

Yaşayan en önemli bilim insanlarından biri olan Stephen William Hawking öğretmenlerle ilgili şu değerlemeyi yapmış: Her birimiz hayatta ne yapabileceğimizi düşündüğümüzde bunu büyük bir ihtimalle bir öğretmen sayesinde yapabildiğimizi göreceğiz... Her olağan dışı insanın arkasında olağan dışı bir öğretmen vardır. Bugün sıra dışı öğretmenlere hiç olmadığımız kadar fazla ihtiyacımız var.

 

-----------------------------------------------


Aklınızda Bulunsun

 

Okullar Kime Ait?

Hiç düşündünüz mü, okullar kime ait? Hangi okullar diye sorduğunuzu duyar gibiyim… Bütün okullar; devlet okulları, özel okullar ve diğerleri…

Sanılanın aksine okullar ne devletin ne de özeldeki sermaye sahiplerinindir. “Okullar; öğrencilere, öğretmenlere, topluma ve gelecek nesillere aittir.” Bu nedenle herhangi bir okul için yapılacak herhangi bir değerlendirme bu olguların tamamını düşünme gerekliliği vardır vardır.

 

--------------------------------------------------

 

Biliyor muydunuz?

 

İngiltere’de Veliler İlkokuldaki Testleri Boykot Etmek İçin Çocuklarını Okula Göndermiyor


İngiltere’de bir velinin isyanı: “Gerekçe bağlacının ne olduğunu biliyor musunuz? Ben bir gazeteciyim ve bunun ne olduğuna dair hiçbir fikrim yok, ayrıca bugüne kadar bilmeye de hiç ihtiyaç duymadım. Ancak yedi yaşındaki kızımdan ve oğlumdan, ödevlerinden birinde bunun ne olduğunu anlatmaları bekleniyor.” Eğitimin geldiği son nokta bu… Tahminlerime göre 1950′lerdeki haline oldukça benziyor. Ve daha da kötüleşeceğinden korkma konusunda hiç de yalnız değilim. İşte bu yüzden, pek çok diğer çocuk gibi Salı günü çocuklarımı okula göndermiyorum.”

Öğretmenler zaten olanlardan dolayı dehşete düşmüş durumda ve onlar da kendi savaşlarını veriyor. Çoğu, çocukların gerçekten ilgisini çeken konuları, gerekçe bağlaçlarının ve aşırı sıkıcı müfredatın geri kalanının bir yerlerine sıkıştırmak için elinden gelenin en iyisini yapıyor. Çocuklar da yapmaları gerekenler yüzünden aşırı stres altında. Yedi yaşındaki çocuklarım, İngiltere’deki tüm yaşıtları gibi, iki hafta sonra standart değerlendirme testlerine (SAT) girecekler. Bir hafta boyunca sürecek olan bu sınavlarda, gramer, yazım, noktalama ve el yazısı gibi şeylere öncelik veriliyor. Daha “aydınlanmış” ülkelerdeki çocukların okula bile başlamadıkları bir yaşta, bizim çocuklarımız “ıvır zıvır” bilgiler üzerinden akademik olarak başarılı ya da başarısız olarak tanımlanıyor.”

Bu yazı toplam 3711 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar