Hangi SÖMÜRGECİ
10 sene evvel olsa…
Yine “hiçleştirme” temelli...
Yine “piç” bir tasarı!
Meclis’in önünde kıyamet kopardı.
Gençler yalnız bırakılmazdı bu kadar...
On binler yığılırdı üst üste....
Omuzlarda defedilirdi bu “ayarsız” belge...
***
Hiç utanmadan bakalım “dev” aynamıza.
Öyle ayıbı yok, “mahcubiyet” hepimize.
Kendimizden başka büyük var mı?
Ortak mücadele duyguymuzu yitirdik.
Gençler ve o sıcacık enerjileri vardı da...
Neredeydi toplumun diğer kesimleri?
Öğretmeni, hekimi, memuru….
Çiftçisi, emeklisi, esnafı, tüccarı, sanayicisi!
Neredeydi sahi !?
Kendi zümresel çıkarların tüy dokunsa kabaranlar, ortak saldırıda kabuğuna çekildi.
***
Niye, biliyor musunuz?
Toplumsal adalet duygusu silikleşirken, bireycilik limanına en ağır demiri bıraktık, zümresel çıkarlar kelepçe oldu ellerimize...
Umursamaz olduk kimseyi!
“Kendimizden” gayrı sinikleştik.
“Miş” gibi yapanlar kızdık...
“Mış” gibi yaptık!
O apansız yığınlar yurdundan farıdı giderek, kendi varlığına karşı.
***
Niye, biliyor musunuz?
Çünkü “suçlu aramak” oyununu çok sevdik!
Bulduk mu, iş tamam!
Nefsimiz huzura eriyor o zaman...
İlla ki kendimizden gayrı kabahatliyi bulmak hayatı iyileştiriyor, güya!
Böylesi bir yanılsama içerisinde, başkalarının günahlarıyla azizleşen ermişlerin cennetine döndü yarım ada...
***
Ve gelelim deniz aşırı aklı evvellere...
Ayrıca her partiden destekçilerine!
“İktidar”ların utancı yokmuş meğerse...
Taa 1920’lerde beri bu denemeleri yapıyorsunuz, Kıbrıs’ın “aklını” ve “bedenini” sahiplenmek üzere!
İşgal, entegrasyon, asimilasyon!
Her biri yapışık kalıyor üzerinize de, bu toplum, sizin istediğiniz gibi olmuyor yine!
“Milliyetçilik” kıvamında aktınız, olmadı.
Şimdi “ümmetçilik”le deniyorsunuz!
Bu ahali paranızı yer, suyunuzu içer, sırtınızı sıvar da yine benzemez size...
Yüzünüze güler, ardınızdan söver...
Yalansız ve kabaca söylersek tam böyle...
Kendinin olmayanı kusuyor bu coğrafya!
Anlamadınız mı daha!
Görmedeniz mi?
Hani “Kıbrıs Cumhuriyeti” kimliği olmayan dostlarımız var ya kuzeyde, bir açsalar barikatları onlara, nasıl koşacaklar güneye!
Hangi ‘sömürge’ kalabilmiş ki sonsuza dek, gittiği yerde!