Yine Recep İvedik sahnesi!
Hatırlatalım!
Aralarında Recep kardeşin de bulunduğu bir grup turist, su altına dalmaya gidiyor…
Tüpler, paletler hazır!
Rehber dalgıç hocası ya da kaptan, “Daldığımız yerde binlerce balık türü göreceksiniz” diye reklam ya da propaganda yapıyor!

-*-*-

Recep İvedik devreye giriyor, “Say ulan” diyor…
Adam, eveliyor, geveliyor, işte barbundur, kefaldir falan derken sekiz tane sayabiliyor ve Kıbrıslı deyişiyle “içinde kalıyor!”…
Ya da İvedik, bizim kaptanı içinde bırakıyor!

-*-*-

Ersin Tatar’a gelelim…
Bizim Ersin kaptan, Türkiye’de ansızın devletimizin adının değiştirilmesine hükmedilmesi karşısında, egemen ve eşit devletin başkanı değil, Fuat Oktay’ın papağanıymış gibi davranıyor ve “devletin adının değiştirileceği” söylemini, “yürüttüğümüz siyaset meyvelerini vermeye başladı” diye yorumluyor!

-*-*-

Abi sen şaka mısın?
Hangi meyve?
“Say o meyveleri” dese Recep İvedik, rehber dalgıçtan daha fazla içinde kalacaksın!

-*-*-

Ne meyvesi?
Türkiye’deki üç beş Ak Partili dışında tek bir üçüncü ülke şahsiyeti ya da tek bir ülke, “Kıbrıs’ta egemen ve eşit ayrı devlet”e destek vermedi!
Ortada değil meyve, tarla da yok, dikili ağaç da!

-*-*-

Aslında Fuat Oktay’ın “isim değişikliği” çıkışı da, Tatar’ın “yeni siyasetimiz meyvelerini verdi” açıklaması da, “iflasın” ta kendisidir!
Hani KKTC yaşayacaktı?
Hani KKTC sonsuza dekti?
Dönüp de belli ki olaydan, gelişmelerden, yaşananlardan zerre haberi olmayan bir “acayip” zihniyet, Annan Planı’ndaki “isme” asılacak ve Tatar ile saz arkadaşları, kalkıp bunu da alkışlayacaksa, bu konuyla alay etmek bile yersizdir!

-*-*-

Seviye yerlerde sürünmektedir.
Saçma sapan, akılsız, bilinçsiz ve sadece “çözüm olmasın da ne isterse olsun” noktasında, açık saçmalık söz konusudur.
Olay bu kadar basittir!

-*-*-

Efendim devletin ismini değişeceğiz!
Nasıl?
“Değiştik ulan” deyince oluyor mu?
Oradan bakınca, tüm Kıbrıslı Türkleri Ersin gibi mi sanıyorsunuz?
Hade be oyanı!

-*-*-

Sevgili Kıbrıslı Türkler; hala, inatla ve ısrarla sessiz kalmaya, izlemeye ve pattaniyaya sarılıp Fenerbahçe’nin hakem hatalarına ya da oyunlarına kurban edilip edilmediğini tartışmaya devam mı edeceksiniz?
Uyanın!

Artizler ve isimleri

Artizsin, artistsin, sanatçısın, şarkıcısın, oryantalsin tamam anladık bir adet “sahne ismin” ne bileyim “ekran ismin” olsun!
Oluyor da!
Mesela aşağıda sıraladığım gibi bazı ünlü örnekler var Türk sanat dünyasında:

-*-*-

Mahsun Kırmızıgül - Abdullah Bazencir.
Ali Şan - Serkan Burak Tektaş.
Şener Şen – Ali Haydar Şen.
Cüneyt Arkın - Fahrettin Cüreklibatur.
Nuri Alço - Nureddin İbrahimov.
Seda Sayan - Aysel Gülaçar.
Mabel Matiz - Fatih Karaca.
Banu Alkan - Liz Remka Rebronja.
Bülent Ersoy - Bülent Erkoç.
Hande Yener - Makbule Hande Özyener.
Sibel Can - Deniz Engüzel.
Müslüm Gürses - Müslüm Akbaş.
Asena - Onur Çakmak.
Müjde Ar - Kamile Suat Ebrem.

-*-*-

Bu değerli isimlerin evet sanat anlamında bir gerekçeleri var da bir devletin ismini niye durduk yere değişiyorsunuz ki?
Hangi gerekçeyle?
Tamam, tanıtın tanıtacaksanız da devlet dansöz mü?
KKTC, artiz mi?
Sorry ama KKTC, Nureddin İbrahimov değil ki Nuri Alço diye isim veriyorsunuz!
Yoksa her zamanki gibi yine mi film çeviriyorsunuz da ondan mı?

Feyisbuk mesajcıklarıynan devrim!

Bir büyüğümü gördüm markette…
“N’oldu be Ersin verdi seni mahgemeye?” diye sordu…
Küfretti…
Yazamam!
Ama ağır küfretti ha…
Döndü bir de hikaye anlattı…
Şahit olduğu…
Markette herkes en az 15 dakika attığımız yüksek kahkahadan ciddi rahatsız olmuştur!
Hikayeyi yazsam, ortalık şenlenecek ama “korktuk” ya bir kere… 
Üstelik, Yenidüzen’i de sürüklemeyelim mahkemelere…

-*-*-

Neyse…
“Aha sizin devletin adını gene değişiyorlar” dedim…
Ayıptır söylemesi, “ebemin devleti” diye yorumladı ve bana doğru “parmak” verdi!

-*-*-

Kıbrıslının tepkisi de böyle!
Şaka yapıyoruz, gülüşüyoruz, bir birimize parmak gösteriyoruz…
O kadar!
Bunu da konuştuk!
Tepkisizliğimizi!
Suskunluğumuzu!

-*-*-

“Yoooook” dedi sert bir sesle!
Ciddileşti birden sesi; “Feyisbuk mesajcıklarıynan devrim bile yapıyoruk, devrim!” diye ekledi…
“Hade bye bye… Gelecem hapise ziyaretine, elma getireyim sana isden?” diye sorulu cümlesini tamamladı…
Yürüdü!

Fatih Terim’in ünlü sözüdür: “Look at the tabela”… Kıbrıslıcası “tabela” değil, “dabella”dır… Şimdi çok merak ediyorum, fotoğraftaki gibi binlerce dabella sökülecek ve yerlerine yenileri mi takılacak? Birkaç partili dabellacı bol para kazanacak… Hiç yoktan iyidir yani…