1. YAZARLAR

  2. Niyazi Kızılyürek

  3. “Harulla” Bir Kadın Cinayeti
Niyazi Kızılyürek

Niyazi Kızılyürek

“Harulla” Bir Kadın Cinayeti

A+A-


1974’te ve sonrasında köyünü terk etmeyi reddeden Kıbrıslı Rum toprağına o kadar bağlıdır ki, Türk idaresi altında yaşayıp ölmeyi gitmeye tercih ediyor. Dul baba Karpaz’da iki kızı ile birlikte yaşayıp gidiyor. Başlarda sıkıntılar olsa da zamanla Karpaz Rumlarının durumunda iyileşmeler olduğundan Baba Güneye gitmediği için mutludur.  Büyüyen iki kızı Lise çağına gelince, Güney Kıbrıs’a gidiyor ve orada okula başlıyorlar. Harulla, hayat dolu bir kızdır. Kısa süre içinde Yorgos ile tanışıyor ve aşk yaşamaya başlıyor. Yorgos kötü bir çocuk değil ama zamane bir Kıbrıs Rum gencidir. Bağlanmayı özgürlüğünü kaybetmek olarak anlıyor ve bağlanmaktan korktuğu için aslında “bağ” (ilişki) kurmayı da beceremiyor. Kızla yatmaktan başka bir şey düşünmüyor. İlk defa aşık olan Harulla ise aşkını büyük bir mutluluk içinde yaşıyor ve bu ilişkiyi haykırmak, babasına söylemek istiyor. Fakat Yorgos bunun “evlilik” anlamına geleceğini düşünüyor ve panik içinde buna karşı çıkıyor. İlişkiyi sıradan bir seks hadisesine indirgemek istiyor. Harulla itiraz edince onu çok kötü hırpalıyor ve Harulla’ya şiddet uyguluyor.

Paskalya tatilinde babasını görmek için Karpaz’a giden yaralı üzgün Harulla tatil esnasında Türkiye kökenli Karpazlılardan Ahmet’e aşık oluyor. Ahmet ile birkaç günlüğüne ortadan kayboluyor. Güney Kıbrıs’ta haber “Karpaz’da Kız Kaçırma” olarak duyuruluyor ve bolca Karpazdaki “Türk zulmünden” söz ediliyor. Sonunda Harulla ortaya çıkıyor ve okuluna devam etmek üzere yeniden Güney Kıbrıs’a geçiyor. Herkesin, en başta da medyanın dikkati onun üstündedir. Harulla yalan söylemek zorunda kalıyor ve medyanın sorularını yanıtlarken kaçırıldığını söylüyor. Fakat bir süre sonra Ahmet Harullayı görmek için kaçak yollardan Güneye gitmeye kalkıyor ve polis tarafından tutuklanıyor. Ortada bir kaçırma olayı olmadığı, aslında Harulla’nın Ahmet ile aşk yaşadığı anlaşılıyor. Başta polis olmak üzere herkes Harulla’ya “ulusun namusunu kirleten adi bir yaratık” gözüyle bakmaya başlıyor. Adeta kaçırılmadığı için üzülüyorlar… Milliyetçiliğin sapkın tahayyülünde bir Türk’ün onu kaçırıp tecavüz etmesi, bir Türk’le aşk yaşamaktan evladır…
Harulla artık “vurun kahpeye” muamelesi görmekten kurtulamıyor. Kadın tüccarlarının eline düşüyor, seks işçiliğine zorlanıyor ve barlarda sürünüyor. Bu arada, Yorgos ortaya çıkıyor ve suçluluk duygusu içinde Harulla’ya sahip çıkmaya çalışıyor, onun için bir şeyler yapmak istiyor. Babasının mobilya dükkanında ona iş buluyor ve staj görmek için Atina’ya gidiyor. Harulla’yı da bir süre sonra yanına almayı düşünüyor. Bu arada, Güney Kıbrıs’a izinsiz giren Ahmet, Türkiye’ye geri gönderiliyor ve oradan da Karpaz’a gidiyor. Harulla’nın babası ile konuşuyor ve Harulla ile evlenmek istediğini söylüyor. Baba kızını ziyaret edip Ahmet’in mesajını iletiyor. Fakat Harulla Atina’ya gideceğini söylüyor. Baba bundan çok hoşlanmıyor. Kızının “kalamaralar” arasında telef olacağını düşünüyor ve Harulla’ya Ahmet ile evlenip İstanbul’a yerleşmeyi tavsiye ediyor: “Türkler iyi insanlardır. Herkes gibi, onlara kötülük yapmazsan, onlar da sana yapmaz” diyor. Harulla Yorgos ile daha mutlu olacağını söylüyor ve Atina’ya gitmeye hazırlanıyor. Fakat Yorgos’un babası –tipik bir maço- genç kızı sarhoş ederek ona tecavüz ediyor. Harulla, çaresiz, babanın metresi oluyor… Olup bitenden habersiz olan Yorgos Harulla’nın Atina’ya gitmesi için bastırıyor. Harulla sonunda Yorgos’a her şeyi anlatıyor. Çılgına dönen Yorgos babasını reddediyor ve Harulla ile birlikte yaşamakta ısrar ediyor. Bir süre sonra bir cinayet haberi duyuluyor: “genç bir kadın ovada ölü olarak bulundu. Polis olay yerinde yaptığı incelemelerde Mercedes marka bir arabanın izlerine rastladı”.  Yorgos’un babası Mercedes marka araba kullanıyordu…
Yukarıda anlattıklarımız tiyatro sanatçısı Hristos Zano’nu kaleminden çıkan bir oyundan alındı. “Harulla” başlıklı çarpıcı oyun Lefkoşa ve Limasol tiyatrolarında sahnelendi. Oyunu izleyen Kıbrıslı Rumların bir kısmı -tabii ki erkekler- bazı sahnelerden rahatsız oldular. Kadın cinayeti, milliyetçilik ve linç kültürü üzerinde durup düşüneceklerine, “Türkler iyi insanlardır. Herkes gibi, onlara kötülük yapmazsan, onlar da sana yapmaz” cümlesine takıldılar. Varsa yoksa “ulusun onuru”… O, her şeyin üstündedir ya…

Bu yazı toplam 3306 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar