1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. ‘Hasta la victoria siempre’ Yenidüzen
Serhat İncirli

Serhat İncirli

‘Hasta la victoria siempre’ Yenidüzen

A+A-

Yenidüzen gazetesi 46 yaşında... 
Genel Yayın Yönetmeni ve Genel Müdür Cenk Mutluyakalı bugün gazetenin çalışanlarına ve yazarlarına Eziç Lefkoşa’da öğle yemeği verdi.
21 yıldır bu gazetenin Genel Yayın Yönetmeni olarak görev yapan Cenk Mutluyakalı, bir yıl sonra görevini Yazı İşleri Müdürü Mert Özdağ’a devredeceğini açıkladı. 
Bu arada Yayın Koordinatörü Tayfun Çağra da bugün emekli oldu. Ay sonu görevi gençlere teslim edeceğini söyledi...
Süper bir genç kadrosu var Yenidüzen’in...
Yani 46’ncı yılın sonrası da emin ellerde...

-*-*-

Bu arada zaman çok hızlı geçiyor; dün bunu bir kez daha anladım...
Yaşlandığımı söylemem, söyleyemem...
Bizim meslekte “yaşlanmak” diye bir şey de yok.
Kaldı ki, “yaşlanıp emekliye ayrılmak” hiç yok...
Bir şekilde kendi kendime söz verdim; “... ölene kadar yazacağım, konuşacağım ve fotoğraf çekeceğim”...
Aşkla...

-*-*-

İnsanın işini aşkla yapıyor olmasına çok önem veririm...
“Aşk mı bıraktılar?” sorusunu duyar gibiyim...
Doğrudur, hiç bir işte keyif kalmadığı gibi ülkede yaşamanın da tadı tuzu kaçtı.
Ama yine de ayrıcalıklı bir meslek olduğuna inandığım gazetecilikte aşk yoksa, gelecek de yoktur diye düşünmekteyim... 

oo-036.jpg

Evet, pırıl pırıl gençler var Yenidüzen’in kadrosunda...
Yazarlar arasında ağabeylerim de bulunuyor, ablalarım da...
Yine de “tarih” açısından galiba bu gazetede en eski çalışanlardan veya yazarlardan biri benim...
İşte yaşlanmanın kesin kanıtı da burada...
1990’lı yılların başlarında Yenidüzen’de hem spor muhabirliği, hem muhabirlik hem de gece editörlüğü gibi işlerde çalıştım.
Ve ilk düzenli köşe yazılarını da o dönemde, “Denizin Kokusu” adıyla burada yazdım...

-*-*-

Ancak öncesi de var...
CTP...
Evet, Yenidüzen, 46 yıl önce CTP’nin resmi yayın organı olarak doğmuştu...
Ve ilk yıllarında bu gazetede çalışanlar da, bu gazeteyi okuyanlar da, o dönemdeki “yönetenlere” göre hep haindi...
Köyüm Gaziveren’de bu gazeteyi ya üç ya da beş kişi okurdu... 
Haftalıktı önceleri...
Bazen benim televizyon programlarıma katılan sevgili Ali Rıza Soydan o günlerde getirirdi köye gazeteyi ve “oku Serhatım” deyişini hiç unutmam... 
Yaş 10, 12...

-*-*-

Yenidüzen’de çalıştığım 90’lı yılların başlarında, Türkiye’den bir İngiliz gazeteci gelmişti...
Hugh Pope...
Kıbrıs’ta yaptığı röportajlarına da yer verdiği “Turkey Unveiled: A History of Modern Turkey” adlı kitabında, benden de bahsediyordu...
Ve “... Yenidüzen adlı ilerici gazetede çalışan genç gazeteci Serhat İncirli ve çok az sayıda arkadaşına göre Kıbrıs’ta çözüm, Kıbrıs’ın yeniden birleşmesidir” şeklinde özetleyeceğim bir şeyler yazmıştı...

-*-*-

Genç Serhat İncirli ve 54 yaşındaki Serhat İncirli’nin Kıbrıs sorununa çözüm konusundaki düşüncesi hiç değişmedi. 
Sadece “federal çözümde birleşme”ye taviz verdi.
Yenidüzen gazetesi de değişmedi...
Sevgili Cenk dün yaptığı konuşmada, “barış ve çözüme kadar Yenidüzen logosunun üzerine hiç bir başlık atmayacağız, sadece barış ve çözüm geldiği gün oradan halkımıza duyuracağız” dedi...

-*-*-

Ve hala Yenidüzen ya da aynı aileden Sim TV’de çalışmanın ya da yazıyor olmanın “hainlik”le bağdaştırılması hikayesi de değişmedi...
Sim TV Genel Yayın Yönetmeni Sami Özuslu Türkiye’deki bilmem ne başkanlığına ihbar edildi hem de açık ölüm tehdidiyle... ... 

-*-*-

Neyi mi anlatmaya çalışıyorum?
Çok basit aslında... 
Hepimiz değiştik, herkes değişti...
Ve bu değişimler doğaldı ya da değildi; hoştu veya kötüydü hiç fark etmez...
Çünkü Yenidüzen değişmedi, Yenidüzen okuru da değişmedi...
Yenidüzen’in de okurunun da barış ve çözüm kavgası yarım asırdır sürüyor... Ve yönetenler hala korkmaya, tehdit etmeye devam ediyor...
Ve değişmeyen bir şey daha var ki asıl önemli olan da budur: Eyyy yönetenler, sömürenler ve sömürgenler, bilesiniz ki “Bu kavga zaferle sonuçlanacak”...
“Hasta la victoria siempre” Yenidüzen...
Aşkla... 

 

Erdoğan ile beraber yürüyün da KKTC 
hem tanınacak, hem kalkınacak!

Her şey her an daha pahalı oluyor.
Akaryakıt kuyruklarına alışmaya başladık.
İlaç yok.
Türkiye’ye bu konuda derdimizi anlatabilen biri de yok.
Tatar’ın gezmeleri kesildi. Aylardır Erdoğan ile tek bir buluşması bulunmuyor.
Ama aynı Tatar, tek kuruşluk etkisi olamayacağını bildiği halde, mali konularla ilgili toplantı yaptığının açıklamasını yaptırıyor.
Hani toplantı yapacaksan yap da bunun basına duyurulmasının amacı nedir?
Yetkisizliğin bir kez daha ilanı mı?

-*-*-

Halk geçinemiyor. 
Bırakın mangal keyfini; artık bu ülkede çok ciddi sosyal sıkıntılar başlayacak; insanların beslenme gibi, barınma gibi, ısınma gibi ama hepsinden öteye açlık gibi sorunları başlayacak.  

-*-*-

Herkes şikayetçi. 
Ve herkes, ya alış verişinden kısmaya başladı, ya da başlamak zorunda... 
Bu da piyasaya sıcak para akışını düşürecek.
Tek domates, tek salatalık alanlara rastlamaya başladık. 

-*-*-

Hal ve gidiş perişan...
Ve üstüne bir de komedi film izliyoruz.
Neymiş?
Egemen eşit devletin fedaisi Tatar ekonomiye el atıyormuş!
Peki, örneğin TL’nin aşırı değer kaybının sebebi ile ilgili en küçük bir yorum yapabilir mi?
Buyursun cesareti varsa yapsın!
Mesela “Erdoğan’ın tavrı”nı yorumlasın!

-*-*-

Buyursun, "Beraber yürüdüğümüz arkadaşlarımızdan faizi savunanlar, kusura bakmasınlar. Bu yolda ben, faizi savunanla beraber olamam, olmam” diyen birine, “gerçek görüşlerini” aktarsın!

-*-*-

Bakın, çok açık ve net söylüyorum; çok da iddialıyım, Tatar, bildiği ve inandığı görüşlerini söylesin, bir hafta sonra, bir şekilde oturduğu koltuk sallanır mı sallanmaz mı görürsünüz!
İşte bunun adı “sömürge”dir, bunun adı “işbirlikçilik”tir... 
Efendim neymiş?
Tatar ekonomiyi masaya yatırmış!
Hade yahu!

-*-*-

Asgari ücret erimiştir; asgari ücretli bitmiştir... 
Türk Lirası üzerinden asgari ücret pazarlığı yapmak, Türk Lirası ile maaş alıp KKTC’de yaşamak sürekli yoksullaşmaktır... 

-*-*-

Uluslararası finans kuruluşlarının tümüne göre Türk Lirası artık yatırım aracı değildir... 
Çok daha bariz ve anlaşılır yazalım; Türk Lirası tüm Dünya’da yok hükmündedir.
Havadis gazetesi dün Papua Yeni Gine’nin para birimiyle ilgili bir haberi manşetinden yayınladı. 
Ama daha da kötüsü var... 
Venezuela Bolivarı, Dünya’nın en güvenilmez para birimidir ve 1 Venezuela Bolivarı yaklaşık olarak 3 Türk Lirası’dır... 

-*-*-

Neredeyse konuyla yakından ilgilenen tüm yorumculara göre Türkiye, hem siyasi hem de ekonomik anlamda kesinlikle felakete sürüklenmektedir. Afgansitan veya en iyi ihtimalle Bangladeş olmaya doğru hızlı bir ilerleme söz konusudur... 
Bilmem anlatabildim mi?
Federal çözüm mü?
Öldü canım o öldü!
Erdoğan ile beraber yürüyün da KKTC hem tanınacak, hem kalkınacak!
Gandır çocuğu da taksim istesin b’annem!

Bu yazı toplam 2669 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar