Hastane yok, nüfus bilinmiyor peki Özbekistan ne diyor?
Güney Kıbrıs ile Kuzey Kıbrıs arasında sık sık kıyas yaparız…
Özellikle bayındırlık ve ulaştırmayla alakalı altyapıyı kıyaslarız…
Turist sayısını, milli gelir denen meseleyi karşılaştırırız…
Tanınmışlık, tanınmamışlık farkı anlatılır gibi değildir…
Vesayre vesayre vesayre…
-*-*-
Temelde karşılaştırmamız gereken en önemli başlıkların “başıdna bence “sağlık” gelir…
Ve ne acıdır ki, nüfusumuzu doğru bir şekilde bilmediğimiz veya bilmemiz engellendiği için, her konuda olduğu gibi, sağlıkla alakalı kıyas yapmak için Kuzey adına sağlıklı bilgilerimiz yeterli değildir.
-*-*-
Güney Kıbrıs’ın bu konuda Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan resmi istatistikleri var…
Ve bu resmi rakamlara göre Kıbrıs Cumhuriyeti isimli “Güney”, Avrupa’nın en sağlıklı ülkesidir…
Ancak, AB ortalamasında sağlık için harcanan para kişi başına 3 bin Euro iken, Güney’de bu miktar kişi başına bin 800 Euro civarındadır…
AB ortalamasında Gayrı Safi Yurt İçi Hasıla’nın yüzde 10’u sağlığa ayrılır ama Güney Kıbrıs’ta bu rakam yüzde 8 seviyesinin altındadır veya civarındadır…
-*-*-
Oysa, “silahlanma” gibi bir dert olmasa, bu rakamlar ve oranlar, Kıbrıs lehine ciddi artış sergileyebilir…
Yani Kıbrıs sorunuyla bağlantılı çözümsüzlük, güvensizlik, korku ve akabindeki silahsızlanma, en basitiyle sağlıktan ya da başka kalemlerden kesinti yapılıp silaha yatırılması anlamını taşır.
Çok basit bir ifadeyle bunu açıklayacak olursak, Kıbrıs sorunu çözülürse, Kıbrıslıların daha sağlıklı olacakları kesindir.
-*-*-
Hazır yeri gelmişken belirtelim, AB’de ortalama yaşam süresi 80.9’dur… Kıbrıs’ta ise 82.2’ye ulaşmıştır…
Kıbrıslılar AB vatandaşları geneline göre daha sağlıklı olmakla birlikte, gelir seviyesi düştükçe, sağlıklı olma oranı da düşebilmektedir…
Haaa bu arada çok önemli kabul ettiğim bir bilgi daha paylaşayım, diyabet bağlantılı ölüm oranı, AB ortalamasından yüksektir… Kıbrıs’ta diyabetten ölüm oranı, AB şampiyonluğu seviyesindedir…
(Bizde mi? Bilmiyoruz ki!)
-*-*-
Sigara kullanımı Kıbrıs’ın en ciddi sağlık sorunlarının başında gelmektedir…
Aşırı şişmanlık da son zamanlarda endişeler arasındadır…
-*-*-
Kıbrıslılar sigara kullanımını, sebze – meyve tüketim oranlarını, alkol alışkanlıklarını, spor oranını falan gayet bilimsel verilerle “bilmektedir”…
Biz, bunlardan kesinlikle bihaberiz…
Bihaber olunca da, ne plan yapabiliyoruz, ne program…
Eşit ve egemeniz ama değil mi?
Ve Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci yapıldık!
Ozanköy’de kahvehanede arkadaşlara da bunu anlattık!
-*-*-
KKTC’de biri Girne, biri Lefkoşa, biri Güzelyurt’ta olmak üzere üç adet hastane ya da sağlık noktası yaklaşık 15 yıldan beri bitirilmeyi beklemektedir ve üçü de yarım inşaattır…
Güzelyurt ve Lefkoşa’daki yarım inşaatlar yıkılmaya terk edilmiştir.
Girne’dekine “galiba” başlanmak üzeredir…
Ancak Girne’ye hastane yapımında KKTC’yi yönetenlerin asıl üzerinde durdukları sağlık değil, “komisyon” meselesidir…
Ve ihalede her türlü Ali Cengiz oyununu oynamak, toplumun sağlığını düşünmenin çok önüne geçebilmektedir.
Bu anlattığım aslında KKTC’deki sistemin ne kadar çürümüş veya evrensel ismiyle ne kadar corrupt olduğunun çok basit ve gayet açık ispatıdır.
-*-*-
KKTC’de “devlet” ve “özel” sektörde kaç doktorun, kaç hemşirenin çalıştığı bilinmemektedir.
Bu konuda çok ciddi bir karmaşa vardır.
Ve karmaşa ile birlikte, olağanüstü seviyede kara para döndüğü de gayet iyi bilinmektedir!
Yani doktorlarımız bu konuda çok hassastır, “kara para aklıyorlar” dediğim yargısına gelmesinler sakın ama ortada sağlık için dönen para ne yazık ki vergi dışıdır!
-*-*-
Çok fazla laf etmenin bir anlamı yok…
Bir tarafta “yasal” devlet ve sağlam bir sistem kurmak için Avrupa ile birlikte atılan ciddi adımlar; öte tarafta “gözlemci”likle kendi kendini tatmin eden salya bir siyaset!
Ve “öte taraf” dediğim Kuzey’de çok ciddi “Belirsizlik”, maksimum seviyede “Bilinmezlik”, had safhada “Plansızlık”…
Kıbrıs sorununun çözümü demek; çok sade bir anlatımla, silahlanmaya ayrılan paranın her iki toplumun sağlığı için harcanacağıdır…
O kadar yani!
-*-*-
Özbekistan KKTC’yi gözlemci olarak kabul etti mi etmedi mi?
Kardeşim, hastanelerin atıl; nüfusun belirsiz, sistemin çökük!
Kim öper Özbekistan’ın Dışişleri Bakanı’nın açıklamasını!
****
Kıbrıs tarihinin en büyük insanlık suçu!
Bazen “Gereksiz bilgilerle uğraştığım” doğrudur…
Mesela, “ülkelerin toplam nüfusunun yüzde kaçı göçmenlerden oluşuyor?” sorusuyla alakalı bilgiler…
Lüksemburg’un yüzde 49’u göçmenlerden oluşuyormuş…
En yüksek oran bu ülkede…
-*-*-
Fransa ve İngiltere’nin yüzde 90’ı göçmen sanırdım!
Paris ve Londra’dan baktığınızda öyle görünüyor…
Yani benim yaşadığım Londra en azından öyleydi…
-*-*-
Oysa Fransa’da yüzde 13, İngiltere’de ise yüzde 14’lük nüfus göçmenmiş!
-*-*-
İsviçre yüzde 30 ile Lüksemburg’un arkasından ikinci geliyor… Sonra Avustralya var, göçmenlerin nüfusa oranı yüzde 29!
Kanada yüzde 21, İsveç yüzde 20, Almanya yüzde 16, İspanya yüzde 15, Amerika yüzde 14 ve İtalya yüzde 10!
-*-*-
Peki son dönemlerde neredeyse yüzde 80’lerde Suriyeli ve Afgan nüfus korkusu verilen Türkiye’de göçmen nüfus oranı ne?
Sadece yüzde 3,7…
-*-*-
Ve gelelim günün en çarpıcı sorusuna:
KKTC’de durum ne?
Bilmiyoruz!
Kimse bilmiyor!
Bir takım rakamlar veya “kalabalık” şeklinde bilimsel açıklamalar yapılmış olmasına rağmen, kimse bu coğrafyada kaç insanın yaşadığını, bu nüfus yapısı denen şeyin değerlendirmesini yapamıyor!
-*-*-
Ve hepsinden önemlisi, KKTC adı verilen, ayrıca egemen – eşit ve bağımsız olduğu da iddia edilen ülkede nüfusun bilinmesi istenmiyor!
Peki sizce neden?
Bir insan örneğin yabancı bir ülkedeki her hangi bir bankada ne kadar parası olduğunu kendi devletinden neden gizler?
Vergisini vermesin diye değil mi?
En basit yanıt budur!
-*-*-
Peki KKTC’de nüfusun, nüfus yapısının bilinmesinin istenmemesinin sebebi sizce nedir?
Bu sorunun yanıtı tektir!
Suç işlenmiştir, suç işlenmektedir…
Hem de çok büyük suç!
Kıbrıs tarihinin en büyük insanlık suçu!
Haydi hayırlısı… Başlıyoruz… Katar’da ne yapacağı veya ne yapacaklarını en çok merak ettiklerimden biri Kevin de Bruyne ve takımı Belçika…