1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. HATIRANIN ŞİDDETİ
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

HATIRANIN ŞİDDETİ

A+A-

Ruh halimizi etkileyen ayırdında olduğumuz ya da olmadığımız pek çok ayrıntı vardır. Başkalarından gelen negatif enerjiler, kötücül bakışlar, sevgisizlik, aşağılama, görmezden gelme, küçümseme gibi faktörler bilince çıktığında bunlarla baş etme yolları devreye girer. Söze dökülmüş olması gerekmez sevgisizlik ve reddedişin. Söze dökülmüş olanla başa çıkmak daha kolaydır. Bir tür sinsi zorbalık, zamana yayılmış bir intikam planı, işaretleri incelikle gizlenmiş bir faşizan strateji de olabilir bu.

Benim bana yöneltilen kötücül sözler, imalar ve davranışlarla başa çıkma yöntemim görmezden gelme, üstüne almama ya da bir çeşit aikido uygulama (sana gelen şiddeti boşa çıkarıp bir iyiliğe çevirme) olmuştur. Günü kurtarmaya yarar ama bu. Son sıralar bu davranışlara dair hatıraların bir koleksiyonunu içimde sakladığımı, belleğimin kapısı açılınca dayanılmaz hale gelen böyle bir deposu olduğunu fark ediyorum. Hiçbirini asla ve asla unutamıyorum. Yaşandıkları sırada onlara meydan okumadığım, üstlerine gitmediğim için de zehirleri yayılmaya devam ediyor içimde. Bellekte gizli bir toksin odası gibi bu. Garip olan ise hatıralarının ilk acıttıkları andan bile güçlü biçimde incitiyor olması. Gizlendikleri yerde büyüyen birer canavar sanki her biri. Birden devreye girdiklerinde yüzümde ve bedenimde bir dönüşüm yaratıyor, beni bir iç karanlığına doğru hortumluyorlar. İşte o anlarda bir grup içindeysem bu içine çekilme hali çevredekileri tedirgin edebiliyor. Birden başka birine dönüşüyorum sanki. Özgüvenim aşağıya doğru iniyor. Sonra toparlanıyorum tabii. O geçiş anı bile yeterli oluyor ama çevredekilerin bana dair algısını sarsmaya.

Bunları ancak yazıya dökersem bir iyileşme sağlarım diye düşünüyorum bazen. Öylesine şiddetliler ki ancak kısmi bir iyileşme olabilir sanki bu. Yine de bu tip içe gömülü kederlerin edebiyattan başka bir kurtarıcısı yok sanki.

Başkalarından gelen bu tip kötücül davranışları ciddiye almak biraz da insanın içindeki suçluluk duygusuyla ilgili sanki. Ben bunu hak etmek için ne yaptım diye düşünüyorsun ve pek çok neden buluyorsun. Benim içimde böyle bir nöbetçi suçlu var. “Suçlu ayağa kalk” komutuyla yerinden fırlıyor hemen.

Bu suçluluk duygusunun kökleri çocukluğa dayanıyor kuşkusuz. Sorumluluğu çocuklukta, anne babada bulmak o kadar yaygın ki. Onların da kendi anne babaları var, oldukları kişinin sorumlusu olarak, bu zincir uzadıkça uzayabilir.

Bu anlattıklarımı anlamsız bulan, kendi deneyimine ait görmeyen kaç kişi vardır kim bilir. Kimi insanlar hayatın sırlarını çözmüş gibi dolanıyorlar ya dışardan mı öyle görünüyor diye düşünürüm bazen. Kişi başına düşen travma oranından nasiplerine az düşenlerdir belki de onlar. Empatlar ve narsisler arasındaki fark belki de bu. Bu tip bir kodlama da yanlış belki. Yüzde yüz empat ve yüzde yüz narsis değil kimse. Yüzde yüz olan da vardır belki diye düşündüm şimdi. Az olsa bile vardır herhalde.

İnsanlık hallerinin sırrını kim çözmüş ki? Her bir deneyim eşsiz.  Fiziksel anlamda birbirinin tıpa tıp aynısı iki insan olmaması gibi ruhsal anlamda da yok. Bazı ortaklaşmalar var ama. Edebiyat bunun için böyle büyülü. Ben kendimi anlatırken, tıpkı beni anlatmışsın diyen bazı okurlar olması iyi geliyor bana.

Hayatın içindeki sonsuzluk duygusu bu. Olasılıklar ve kombinasyonların sonsuzluğa doğru yaptığı ivme.

Geçmişten gelen kırılmalar bugüne gölgesini düşürürken bugüne yazık oluyor. Bir zamanlar olduğumuz çocuk, genç adam ya da genç kadın bugünkü değişimine rağmen kendi kodlarıyla var olmaya diretiyor.

Hayatın, insanın sırrını çözmüş gibi dolananlar böyle bir sır aramayanlardır belki de. Akışın içinde kendilerini mutsuz edecek ayrıntıları ekarte edip mutlu ayrıntılarla yola devam edenler olabilir böyleleri.

Hayat bir mutluluk arayışı sonuçta. Önümüzdeki engellerle başa çıkma yöntemleri var her birimizin. Kolay elde edilen mutluluklar zorluklarla ulaşılanlar kadar değerli değil diye bir avuntu bulabiliriz. Yol uzun ve çetin bir anlamda. Başarı bir olasılık ama yolu nasıl yürüyeceğimiz de bir miktar bize bağlı. Bu yolculukta kötücül olanın yanında masumiyet de çıkacaktır karşımıza. Güzel anlara konsantre olmak bir çözüm belki de.

Bu yazı toplam 1659 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar