Hatırladıkça güldüler…
Uzaktan bakıyor, beğeniyor ama yaklaşıp bişey söyleyemediği için de platonik bir aşk yaşıyordu.
Karşıdakinin haberi yok gibiydi. O arkadaş grubuyla konuşuyor, şakalaşıyor, gülüşüyor sonra da okul çıkışında evlere dağılıyorlardı.
Yeliz’e bu uzaktan
Uzaktan bakıyor, beğeniyor ama yaklaşıp bişey söyleyemediği için de platonik bir aşk yaşıyordu.
Karşıdakinin haberi yok gibiydi. O arkadaş grubuyla konuşuyor, şakalaşıyor, gülüşüyor sonra da okul çıkışında evlere dağılıyorlardı.
Yeliz’e bu uzaktan sevme hoş görünüyordu bazen ama her halinden havalarda olduğu izlenimi veren karşıdaki Ayhan, bu sevgiye karşılık vermezmiş gibi geliyordu.
Bu platonik aşk haftalarca, aylarca böyle sürdü.
Gidip konuşamadı, duygularını söyleyemedi… Okul artık bitiyor, o yıl mezun oluyorlardı. Yeliz’in platonik aşkı da onun gibi son sınıf ama farklı sınıflardaydı. O yıl da bitince ne olacaktı acaba? Ondan uzakta olmak, onu görememek ve bundan sonra artık hiç görememek dayanılacak bir şey miydi?
Artık son gün…
Diplomalar alınacak ve arkadaşlara, dostluklara veda edilecek.
Gözleri Ayhan’ı arıyordu Yeliz’in…
Acaba o diplomasını alıp gitmiş miydi?
Son gün de olsa onu göremeyecek miydi?
Endişeleri beyninde çeşitli şekiller alıp resmi geçit! yaparken arkadan omzuna bir el dokundu…
Hani filmlerde vardır ya böyle sahneler hafif çekim olur ve kızın saçları savrulurken arkasına döner… Bu sahne dakikalarca devam eder. İşte öyle bir şey oldu burada da… Yeliz arkasına döndüğünde Ayhan duruyordu karşısında…
Hiçbir şey diyemedi… Şaşkınlıktan nutku tutuldu.
O bişey diyemeden, Ayhan “merhaba” dedi.
Yarım yamalak bir merhaba çıktı Yeliz’in de ağzından…
“Şu banka oturalım mı, sana bir şey söylemek istiyorum.”
“Oturalım” dedi Yeliz.
Ayhan hiç gördüğü, tanıdığı Ayhan’a benzemiyordu. Utangaç, sıkılgan bir hali vardı. Hiç böyle görmemişti onu…
Banka oturdukları dakikadan birkaç dakika sonra konuşabildi Ayhan;
“Bugün okulun son günü, onun için de artık seninle konuşmak zorundaydım.”
“Neden?” diye sordu Yeliz, platonik aşkından habersizmiş edalarında…
“Şey… Seni yılın başından beri izliyordum…”
“Neden?” diye sordu Yeliz yine…
Sanki bu sorularıyla ve Ayhan’ın işini zorlaştırmakla bütün yıl boyunca uzaktan sevmenin hıncını çıkarıyor gibiydi…
“Çünkü seni beğeniyorum, senden hoşlanıyorum” diyebildi Ayhan…
Yeliz, Ayhan’da yılın başından beri gördüğü havaları takındı şimdi de… Sanki O, Ayhan’ı hiç fark etmemiş gibi davrandı. Onu ilk kez görüyormuş gibi yaptı;
“Öyle mi, seni hiç fark etmemişim” dedi ama sanki çok ağır kaçmıştı. Sonradan platonik aşkını üzdüğü için çok acımıştı içi ama olsun, bütün yılın acısını çıkarmalıydı. Belki ondan sonra yumuşayabilirdi.
“Cidden mi, hiç fark etmedin mi beni?”
“Yani… belki görmüşümdür…”
“Ya demek öyle… O halde yarınki sinema davetimi de kabul etmezsin demektir.”
“Yo, yo, yo… Şey, nasıl yani? Sinemaya mı gidelim diyorsun?”
“Tanımadığın biriyle sinemaya gitmek istemezsen anlarım tabii…”
“Yo, yo gidelim. Yani hayır seni kırmak istemem de ondan…”
“Peki, o zaman seni yarın evden alırım.”
“Evden mi, evimi nereden biliyorsun?”
“Dedim ya seni sene başından beri izliyorum.”
Yeliz o an gevşedi artık… Ayhan’a fazla acı çektirdiğini anladı. Demek ki aralarında çok büyük bir fark yoktu. Birbirlerini sene başından beri beğeniyorlar ama bir türlü açılamıyorlardı. Birbirlerinden habersiz platonik aşk yaşadılar sene boyunca…
Ama artık bitmişti… Ayhan cesur çıkmıştı, bu cesaretinin karşılığını vermek lazımdı. Açıldı Yeliz… Herşeyi anlattı Ayhan’a… Dakikalarca güldüler… Bir ara bitti gülmeleri… Sonra yeniden birbirlerine baktılar, yeniden açıldı gülmeleri…
Ertesi gün sinemaya gittiler, daha sonra başka başka yerlere… Gezdiler, sevdiler birbirlerini… Bir yıllık platonik aşk boşuna değilmiş meğer…
Platoniklik sadece hoş bir anı olarak kaldı aralarında… Hatırladıkça güldüler, güldükçe daha da gülmek istediler.
İKİ SÖZ
Evlilik hayatında ara sıra kavga edilmelidir, çünkü insanlar ancak böyle birbirlerini anlarlar.
Goethe
Beraber ağlamaktaki tatlılık kadar hiçbirşey kalpleri birbirine bağlayamaz.
Rousseau
PAZAR’LIK…