1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Hatırlayalım: Ayvasıl’da neler yaşanmıştı?... (2)
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Hatırlayalım: Ayvasıl’da neler yaşanmıştı?... (2)

A+A-

***  Ayvasıllı Mehmet ve Cemaliye Alganer 9 Ayvasıllı’nın katledildiği “Ayvasıl katliamını” 11 yıl önce YENİDÜZEN’e anlatmıştı…

5-12 Ekim 2007'de bu sayfalarda yayımlanmış olan röportajımızın devamı şöyle;

CEMALİYE ALGANER: Köyün Rum muhtarı çıktı önlerine...

SORU: Muhtar kim idi?
MEHMET ALGANER:
Muhtar, Hristofi idi, “Yatro” derlerdi kendine.

CEMALİYE ALGANER: “Signomi! Signomi re kopelya!” dedi. “Dibodez?” dedi. “Bizim Türkler’le birşeyimiz yoktur... Eğer Türkler’e bir şey yapacaksanız, önce bize yapın” dedi, “ondan sonra Türkler’e” dedi...

SORU: Korudu...
MEHMET ALGANER:
Evet... Hakikaten, etraftan gelen Rumlar’ı kaçırttılar...

SORU: Ondan sonra bir de tim oluşturduydunuz diye anlattıydınız bana...
MEHMET ALGANER:
Evet, Rum-Türk anlaştık ve köyün dört-beş yerinde, geceden geceye, Rum damlarında veya Türk damlarında, yani evlerin damları üzerinde nöbet tutardık. 5 Rum, 2 Türk, karışık nöbet tuttuk. Şöyle anlaştıydık: Eğer dışarıdaki Rumlar’dan bir şey gelirse, Rumlar çıkacak karşılarına. Türkler’den bir şey gelirse, biz çıkacayık karşılarına. Yani koymayacayık kavga olsun, bir şey olsun, koymayacayık. O şekilde.

Her gece 5 Rum 2 Türk, birlikte nöbet tutardık. Yaz aylarıydı, Haziran, Temmuz... Damlarda yatırdık. Ve nöbet esnasında, biz yatır uyurduk, Rumlar beklerdi, Rumlar yatır uyur, biz beklerdik. Yani o kadar birbirimize güvenirdik.

Son 1958’de bu hadiseler ilerledik sonra, tekrar bir saldırı daha oldu Kördemenliler’den.

SORU: Herhalde artık Kördemen olayı olduydu Gönyeli’de...
MEHMET ALGANER:
Kördemenliler, Yılmazköy’e (Şillura) geldiydiler kamyonlar dolusu. Polis karakolu da Alayköy’deydi (Yerolakko). Bir İngiliz çavuşu vardı sorumlu. O zaman Türkler polis yazıldıydı ya, yardım etmek için, “auxillary”... Türk polisiyle, Rum polisleri, İngiliz de beraber, bunlar devriye gezerken buldular Kördemenliler’i. Ve o İngiliz çavuşu, aldı, getirdi, Gönyeli ovasının içerisine attı kendilerine... Gönyelililer da sandı ki, Gönyeli’ye saldırıyorlar, tuttular, kestiler. Zannederim 5 kişi mi, 8 kişi mi, öldüydü o zaman Kördemenliler’den...

SORU: Onun için bu, husumet yarattı...
MEHMET ALGANER:
Evet... 1958’de... Geçerken tabii, tahrikler bize, Ayvasıl Türkleri’ne... Çünkü anayol, köyün içerisinden geçer.

SORU: O anayol nereye giderdi?
MEHMET ALGANER:
Lefkoşa’dan gelir, köyün ortasından geçer, Ayvasıl, Şillura (Yılmazköy), Tepebaşı (Yorgoz), Aymarina’ya (Gürpınar) giderdi... Oradan da Girne’ye kadar giderdi bu yol...

CEMALİYE ALGANER: Her bir köyün arabası vardı. Aymarina’nın (Gürpınar) arabası başkaydı, Yerolakko’nun (Alayköy) başkaydı, her bir köyün arabası başkaydı yani... Ayvasıl’ın da vardı arabası... Dimitris’in kardeşinindi araba...
MEHMET ALGANER: Yani köyde bir Rum şöför vardı, onunla gidip gelirdik. Son Hisarköylü (Gambilli) bir Türk vardı, Mehmet Dayı... Türkler bazan onunla giderdi. Mesela bu öldürülen Mehmet Hasan, onunla giderdi okula. 58 böyle geçti, tahriklerle, şunlarla, bunlarla... Hatta birkaç aile da korktu kaçtı köyden.

SORU: 1960’ta Cumhuriyet ilan edilince, biraz rahatlama oldu muydu? Yoksa gene gerginlik var mıydı?
MEHMET ALGANER:
60’ta hakikaten rahatlama olduydu. Rumlar gene Türk kahvesine gelir oturur, içki da içerdi, beraber yerler içerlerdi. Ava giderlerdi beraber.

SORU: Ayvasıl’ı anlatırken, biraz da kolu kesik EOKA’cı, “Gutsoşera” diye bilinen M.K.’dan da bahseder misiniz?
MEHMET ALGANER:
1958’de oldu o. Koççinodrimityalı’ydı bu “Gutsoşera”. Kolu kesik derdik biz ona...

SORU: Bir da arkadaşı vardı, P.R.
MEHMET ALGANER:
Bir da Y.D. vardı... Bu “Gutsoşera”, o bölgede EOKA’nın sorumlusuydu. Bir akşam, köyden dışarı, bizim Türk mezarlığına yakın yeni evler yapılırdı – daha pencere mencere yok yani, yarıbuçuk yerler... İnşaatı bitmiş değildi o evin... Anayolun üzerinde...

Bu dediğim İngiliz çavuşu ile polisler, Yılmazköy’e (Şillura) gittilerdi, kontrole herhalde... Bunlar beklediler polis landroverini geçsin. Bu çekmiş pimi, bombayı atsın landrovere diye. Bu tahmin etmedi iki tane olduğunun landroverlerin, elinde tuttu bombayı, bir landrover geçti, ikinci landrovere attı bombayı – ama ikinci landrovere atana kadar, bomba elinde patladı. Ve eli koptu...
CEMALİYE ALGANER: Bizim evin önünden geçti gitti, atlamışlar kilisenin avlusuna.
MEHMET ALGANER: Ve Hasan Mehmet Buba, yani Ayşe Hasan’ın kocası, o kadar saf... Çobandı ya... Çıkmış ve seslenmiş, “Noldu be? Ne var be? Bir şey mi var?” demiş, Rumca olarak kendilerine. Bunlar koşarken şang şang şang ceplerinde kurşunlar sallanır! Hasan Mehmet Buba da, bu sesi pirili zannetmiş! 

SORU: Bir da yakalanmasın diye Ayşe hanımın evine saklandı diye anlatılır...
MEHMET ALGANER:
Ayşaba’nın evine girdi diye bir şey yok. Ayşaba’nın evinin arkası, Rum okulu... Atladılar, geçtiler Rum okuluna. Oradan artık kaçtılar. Çünkü anında İngiliz çavuşu telefon etti, İngilizler geldi, köyü abluka altına aldılar. Ve örfi idare koydular köye, evden dışarı çıkma yasağı...

SORU: Ama landrovere bir şey yapamadılar...
MEHMET ALGANER:
Hayır, yapamadı... Sesinden anladılar bomba olduğunu...
CEMALİYE ALGANER: Tam bizim kapının önünde mermerler vardı, kapının önünden geçtiler, hep böyle kanlar süzüldü... Polisler geldi, dedi bize “Bak, kapınızın önünden geçtiler Rumlar. Siz görmediniz mi?” dedi. Biz gördük... “Gördünüz” dedi “ama söyleyemezsiniz...”
MEHMET ALGANER: Polis, “Bilirik, gördünüz ama söyleyemezsiniz” dedi bize.
CEMALİYE ALGANER: “Siz Türk değilsiniz” dedi bize, “madem inkar edersiniz, Türk değilsiniz” dedi.

SORU: Yani Kıbrıslıtürk polis, gördüklerinizi söylemediniz diye size “Siz Türk değilsiniz!” dedi...
CEMALİYE ALGANER:
Uğraştı konuştursun ama konuşturamadı bizi... Biz korkarık tabii...

SORU: Tabii, karma yaşardınız çünkü...
MEHMET ALGANER
: Rum’un içinde yaşarık, Rum da köyün içinde...
CEMALİYE ALGANER: Tanırık da kendini... Söylemedik bir şey...

dd2-002.jpg

SORU: Kıbrıs Cumhuriyeti döneminde bir de çiftlik kurmuşlar köyün yanında,  M.K. ve P.R.  Hatta bir tanesinin de köyde kahvesi varmış...
MEHMET ALGANER:
Bu P.’nin babasınındı kahve, Papayanni’nin... İki tane kahve vardı köyde, o zamanlar Rumlar da ikiye bölünmüştü ya, biri sağcıların, biri solcuların kahvesiydi. İki kahve de yakın yakındı. Ve iki kardeşti Rumlar... Kahveleri çalıştıran iki kardeşti: Biri EOKA’cı, biri AKEL’ci. Biri Vasili, AKEL’ci olan... Papayanni, sağcı olan, EOKA’cı. Bu P. dediğimiz şahıs da Papayanni’nin oğluydu.

SORU: Demek ki kahvecinin oğluydu...
MEHMET ALGANER:
Kahvecinin oğluydu... Ve bu gelen kolu kesik, “Gutsoşera”, Koççinodrimityalı, devamlı sağcıların kahvesine giderdi...

SORU: 1960’ta rahatladıydı ilişkiler...
MEHMET ALGANER:
Rahatladıydı... 63’e kadar hiçbir şey yok. Hatta sana dediğim gibi kaynatam Rum’un yanında çoban... Rum’un evlatları EOKA’cı!

SORU: 1963’te ne oldu?
MEHMET ALGANER:
21 Aralık 1963’te Lefkoşa’da hadiseler başlayınca, biz kaçtık geldik köye...

SORU: Siz neredeydiniz o zaman?
MEHMET ALGANER:
Lefkoşa’da dükkanımız vardı. Oto boyacılığı yapardım...

SORU: Eskilerde da marifet çok yani!
MEHMET ALGANER:
Oto boyacılığı yapardım, dükkanım vardı.

SORU: Nereşteydi dükkanınız?
MEHMET ALGANER:
Beliğ Paşa Sokağı’nda... Yediler’de... Tahtakale’de hadiseler olduydu, Zeki Halit Karabülük ile Cemaliye’yi öldürdülerdi.

SORU: Tahtakale’deki o mahalle, genel evler mahallesi miydi gerçekten? Öyle anlatırlar çünkü...
MEHMET ALGANER:
O zaman vardı öyle genelevler o tarafta – Türk-Rum karışık yaşardı orada. Bizim bu bandabuliyanın arkasıydı o...

SORU: Ermu’ya yakın herhalde...
MEHMET ALGANER:
Evet... Biz tabii hadiseler çıkınca, kapadık dükkanlarımızı, doğru geldik köye...

SORU: Köyde nasıldı hava?
MEHMET ALGANER:
Köyde hiçbir şey yok. Hiçbir şey yok... Gittik Yılmazköy’e (Şillura) biz...

SORU: Yılmazköy (Şillura) karışık mıydı?
MEHMET ALGANER:
Yılmazköy (Şillura) karışık fakat Yılmazköy’de (Şillura) dere var böyle – asfalt geçer ya köyün içinden, anayolun alt tarafı kuzeye karşı Türkler, güneye karşı Rumlar... Yani tamamen ayrıydı onlar da.

SORU: Maronitler da vardı...
MEHMET ALGANER:
Maronitler yok orada – Maronitler Aymarina’daydı (Gürpınar). Yılmazköy’de (Şillura) yoktu. Rum-Türk vardı. Bizim sorumlumuz, Mustafa Hacıali, Kırnı Piliçleri’nin sahibi... Kovanbeyimizdi. Teşkilat’ın Kovanbeyi... Biz da Ayvasıl’ın (Türkeli) sorumlusu. Aldık arabayı, gittik Mustafa Bey’e... “Mustafa Bey, napacayık?” dedik. “Git” dedi bana, “çıkarın silahları artık meydana... Temizleyin... Yalnız Rumlar’ı sokmayın bölgenize... Rum polislerini sokmayın...”
Geldik, çıkarttık. Ama ne? Üç piyada, bir da sten! Olan silahlarımız bunlar!

dd-009.jpg

 

PAZARTESİ DEVAM EDECEK

Bu yazı toplam 4081 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar