1. YAZARLAR

  2. Tamer Öncül

  3. HAVADAN, SUDAN…
Tamer Öncül

Tamer Öncül

HAVADAN, SUDAN…

A+A-

Salı’dan sonra, memleketin gündemi hızla değişti …
Dondurucu soğuklar ve; üç dört gün öncesininki (CTP kurultayının sonrasına dair yazılan senaryolar)  boşa çıkınca, yeni felaket senaryoları oturdu gündeme…
Dev dalgalar; dondurucu soğuk; sel vb. felaket senaryolarıyla süslendi medyanın sayfaları/ekranları…
Hava sıcaklığı “donma noktası”na yanaşmadığı halde, “donuyoruuuz” çığlıkları sardı her yanı…
Meğer, ne de meraklıymışız doğal felaketlere!..
Ne liderler arasında mekik dokuyan Downer ısıtabildi ortamı; ne de okulların tatil edildiği gün (kar serpiştirirken) tepemizde sırıtan güneş…
Yeni Düzen’in kuruluş yıldönümünde bile gündem “Dondurucu Soğuklar” olunca, aklıma on yıl önceki GÜNDEM ve yazım geldi…
“DERİN DONDURMA…” başlıklı o yazıyı arşivimden bulup yeniden okudum… On yılda bir arpa boyu yol almadığımız görmek içimi acıttı…
Üzülmenizi istemem ama, o yazıyı bir kez daha okumanızı istiyorum… Belki önümüzdeki on yılda bazı dersler çıkarırız…


“DERİN DONDURMA…

Siyasi sözlüğümüze dalıp; insanların kanını ve umutlarını dondurmayı amaçlayan bir “buzdolabı” muhabbetidir gidiyor…
Halkını “beşon kişi”, “sinek vızıltısı”, “açlıktan ağzı koktuğu için üçbeş Euro’ya satılabilecek…”, “kendini bilmez hainler”, “okuduğunu anlayamayan cahiller” gibi veciz(!) söylemlerle tanımlayan ulu önderin bir önerisiyle gündeme geldi bu “buzluk” hikayesi de…
Bu ekonomiyle AB’ye girersek Rumlar bizi hap gibi yutarmış!..Bu yüzden bir çözüm olsa bile, ekonomik denge sağlanana kadar, AB’ne girişi dondurmalıymışız!… Mış mış da mışmış…
Yıllar önce “Yüz yüzellibin kişinin kültürü olmaz” diyerek, kendi halkına “uzantı kimlikler” yamamaya kalkışan; kendi gibi düşünmeyenleri “Rumcu/Moskovacı” ilan etmekten geri durmayan; her fırsatta halkını aşağılayan, hor gören bir lider olur mu?.. Olmaz (mı?)…
Dün sabah SİM FM’e konuşan vatandaşın haklı sesine kulak vermemezlik edilemez… “Sayın Talat’a sesleniyorum” diyordu  vatandaş; “60 bin kişi bile sesini duyuramadı o Denktaşa, onun için sen sesini duyuracaksın diye boşuna boğazını parçalama…”
“ Bir Lider halkının sesine kulak vermeli” diyordu Annan da, İnönü Meydanı’ndaki mitingin görkemine bakıp…
Denktaş bey, yıllarca yaptığı gibi tüm bunlara kulak tıkayıp “28 Şubat’a kadar anlaşma olmaz” demeçleriyle, halkıyla dalga geçmeyi sürdürüyor… Halkın sesine değil de, kendi inadına kulak veriyor.
Hükümet ise utangaç gelin edalarında… Ne yaptığını, neyi savunduğunu dile getirmekten aciz…
Hükümetin başı, (beyaz saçlı prens) da çözümsüzlüğe oynayarak, Cumhurbaşkanı gibi halkına ters düşmekten gocunmuyor… O da derin dondurucu pazarlamacılığına soyunuyor…
28 Şubat’a sayılı günler kaldı… Denktaş, “28 Şubat’ta Referanduma gidilmesi için topu meclise atarım; artık ne yaparlarsa yaparlar” demeye getirerek zamana oynama taktiğini sürdüreceğini açıkça dile getirdi…
Biz ne yapacağız?.. Bekleyip bizi yok etme-dondurma senaryolarını mı seyredeceğiz; yoksa “bunlardan bize hayır gelmez” deyip başka çıkış yolları mı arayacağız…
Halkın talebi ikincisidir… Bunu görmek gerek… Bizi derin dondurucuya tıkmak isteyenleri biz dondurmalıyız… (Bunun için uzmanlara danışıp, “fosiller nasıl dondurulur?” diye sormamıza gerek yok)…
Bu halk beklemeye tahammülü olmadığı mesajını 14 Ocak’ta vermiştir…Ne Denktaş’ın, ne hükümetin, ne de Türkiye’deki yandaşlarının keyfini bekleyecek zamanımız yok…
Benim önerim, Bu Memleket Bizim Platforumu, Ortak Vizyon Örgütleri ve Çözümden yana partilerin bir araya gelerek, kısa sürede bir “Görüşmeci Konseyi” oluşturarak; başta BM olmak üzere, AB ve Türkiye yetkililerine kendilerini kabul ettirmek için temasa geçmeleridir… Diğer yandan Meclise baskı yaparak, Çözüm ve AB’ye giriş ile “Halkın Görüşmeci Konseyini” onaylayacak bir referandumu (Denktaş istediği zaman değil) en geç 23 Şubat’a kadar gerçekleştirilmesi istenmelidir…
Tek çıkış yolu bu olmayabilir… Bunlar yalnızca benim önerilerim… Halk üzerine düşeni 26 Aralık ve 14 Ocak’ta yapmıştır… Şimdi sıra, onlara öncülük eden kurum ve platforumlarda…  Bu çıkışın sonunu organize etmek onlara kalmıştır…
Zamanımız ve seçeneklerimiz kısıtlıdır…
Ya dondurulacağız; ya donduracağız…  (16-01-2003)

Bu yazı toplam 1768 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar