1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Havuzdaki kelimeler…
Havuzdaki kelimeler…

Havuzdaki kelimeler…

Havuzdaki kelimeler…

A+A-

 

Stella Aciman

Karşımda genç ve güzel bir kadın… Cıvıl cıvıl ve heyecanlı… Uzun yıllardır ruhunda açılan yaraları notalara dökmüş ve ilk CD’sini çıkarmış. Kulaklarda patlayan güçlü bir ses, sözlere yansıyan naiflik, melodiye dönüşmüş notalar… Ayşegül Zaim!

‘Türkü gözlüm’

Önce sizi tanıyalım…
1978 doğumluyum, aslen Diyarbakırlıyım. 3-4 yaşlarındaydım Kıbrıs’a geldiğimizde. İlk ve orta eğitimimi ayrıca üniversite eğitimimi de Kıbrıs’ta tamamladım, uzun yıllardır buradayım yani. Kendimi Kıbrıslı gibi görüyorum.

Aileniz burada mı?
Ailem de burada. Babam müteahhit, zamanında Kıbrıs’ta büyük bir iş almış ve buraya gelmiş. Babamın buradaki işi üç yıl süreceği için biz de geldik ve sonra buraya yerleştik. 

16.5 yaşında evlilik

Sonra…
YDÜ’de Radyo TV okudum, öncesinde de Açık Öğretim Fakültesi’ndeydim. Çok erken evlendim. 16 buçuk yaşındaydım, aşık oldum, evlendim. 18 yaşında anne oldum, sonra boşandık. 2 kızım var, büyük kızım Güzel Sanatlar Lisesi’nde okuyor, çellist olacak. Doğduğu günden beri neredeyse ses eğitimi alan bir çocuk, muhteşem bir sese sahip, güzel bir caz gırtlağı var.

Müziğe başlamanız nasıl oldu?
Ben Nazım Hikmet’le, Ruhi Su’yla büyüdüm. ‘Babam’ adlı şarkımda da, “demiş Nazım” dizelerini kullandım.
Babam, kendimi bildim bileli kendini hep işine veren, müziğe eğilememiş ama müzik aşkıyla yanıp tutuşan biriydi. 5-6 yaşlarındaydım, hatırlıyorum, babam eline bağlamayı alırdı, Ruhi Su’nun bir türküsünü okurdu, biz nakaratında eşlik ederdik. Bazen de Ahmet Arif’ten şiirler okurdu. Ben de o şiir okurken arkasına bir melodi getirmek isterdim, kulağımda hep onların tınıları vardı. Gerçek anlamda yani profesyonel müzik yapmayı hiç düşünmemiştim. Delicesine bir Sezen Aksu hayranıydım, hep onun gibi beste yapmak istedim ama hiç kendimi öyle sahnelerde görmeyi falan düşünmedim.

Profesyonel müzik yaşamı ne zaman başladı?
BRT’nin düzenlemiş olduğu bir müzik beste yarışması vardı.  BRT’de çalışan Mustafa Öncü, ‘Bestelerin var çok fazla, fazla katılım olmadı sen de katıl’ dedi. ‘Nasıl yaparız, param yok’ falan dedim. ‘Yaparız’ dedi. Şarkım İlk 11’e bile giremedi. Albümümde yer alan ‘Türkü Gözlüm’ şarkım için, ‘bu şarkı, türküdür’ dediler. Tamamen pop alt yapısıyla yapılmış bir şarkıydı. İçinde ‘türkü’ sözü geçiyor diye muhtemelen ondan etkilendiler. O sırada bizim gruptan bir arkadaş bu şarkıyı alıp internete yüklemiş, bir günde 100 kişi tıklamış. 2.gün 300 kişi… Şaşırdık tabii, derken milyon oldu, 2 milyon, 3 milyon derken 5 milyon kez tıklandı.

İlk albüm yapma teklifini o zaman mı aldınız?
Sonra birçok kez albüm teklifi geldi, hiçbirini kabul etmedim. Daha önce de söylediğim gibi sahnede olmayı düşünemiyordum. Bir de radyo TV sinema eğitimi almışım, ciddi bir belgeselci olmak istiyordum. Hayalimde, belgeseller yapmak, araştırmacı yazar olmak vardı. 

Radyo programları da yapmışsınız…
17 yaşında radyoculuğa başladım, 17 yaşından beri de radyoculuk yapıyorum, son 3 yıldır yoğunluktan dolayı bıraktım radyoyu. 19 yaşlarında falandım, DAÜ’nün bir özel gecesi vardı, orada sunuculuk yapıyordum. Hüseyin Turan konser için gelmişti, mikrofon elimdeydi, konser de başlamıştı. Hüseyin Turan, ‘ah ne yar yar’ diyor. Ben mikrofonun kapalı olduğunu düşündüğüm için bağırıyorum ‘yine başımda sevdam’ diye. Hüseyin Turan bana bakıyor, ‘güzel bir ses geliyor ama anlamadım’ diyor. Ben de ona bakıyorum, saf saf. Konser sonrası bana, ‘bizim bir halk müziği kulübümüz var katılmak ister misin?’ diye sordular, ben de kabul ettim ve DAÜ’de o koroda çalışmaya başladım. 

Çocuk okutmak

Albüm yapma fikri nasıl oluştu?
Hasankeyf’e gitmiştim, bir belgesel çekecektim. Kuzenim orada öğretmenlik yapıyordu, kuzenimin öğrencilerini gördüm, bir sınıfta 50 öğrenci. Ona, ‘bu çocuklar bu kalabalıkla ne öğrenebilir ki?’ diye sordum. Aralarında çok zeki çocuklar vardı. Kuzenime, ‘bu 3 çocuğu ben okutmak istiyorum, kaç para gerekir?’ diye sordum. ‘Ayda 200 liraya bir çocuk okur’ dedi. 3 çocuğu aldım, ayda 600 lira yolluyorum, o çocuklar okuyabiliyor. Bir insanın hayatında bir damla ışık olmak ne kadar güzel bir şey. Sonra, ‘30 çocuk okutmak istiyorum üç yüz çocuk okutmak istiyorum’ bunu nasıl yapabilirim diye düşündüm. Bir film çekersem, o çocuklara ithafen ve parasıyla o çocuklar okuyabilir ama benim bir film çekmek gibi bir gücüm yok. Sesim var bir albüm yapalım dedim, kazandığımız bütün parayı da bir vakıf aracılığıyla çocuklara verelim ve onlar okusun istedim. Benim hiçbir kar amacım yok, zaten BRT’de çalışıyorum ve maaşımla geçinebiliyorum. Babam bizi böyle yetiştirdi… Aza kanaat edeceksin, paylaşımcı olacaksın, biri açken sen tok olmayacaksın yemeyeceksin sende olanı onunla bölüşeceksin.

Çocuk okutmak için albüm

Böylece albüm yapmaya karar verdiniz…
Albüm projesi bu şekilde çıktı. DMC aradı beni; Doğan müzik, Türkiye’nin en büyük müzik şirketi.  Onlara, ‘benim hiç param yok ‘ dedim. ‘Her şeyi biz karşılayacağız’ dediler.  Albümü yapmaya başladık, Enbe orkestrası çaldı, Mustafa Ceceli aranjesini yaptı, her şey güzel giderken ben iki ayağımı birden kırdım, bir yıl yatmak zorunda kaldım. Üç ay hiç kıpırdamadan tekerlekli sandalyede… Bir yılın sonunda koltuk değnekleriyle yürümeye başladım. Ayağım iyileştikten sonra Türkiye’ye gittim. Bunalımlı bir dönemdi benim için. Bu işi yapmak istemediğimi anladım, gittim sözleşmeyi fes ettim. O sırada Hülya Avşar’ın orkestra şefi beni aradı. Hülya Avşar’ın jüride olduğu “Yetenek Sizsiniz” yarışmasında üç minik çıkmış benim şarkımı söylemiş, Hülya hanım çok etkilenmiş ve ‘kimin bu şarkı?’ demiş. ‘İnternetten indirdik’ demişler. Orkestra şefi Taşkın Sabah bana ulaştı sonra ‘bu şarkıyı almak istiyoruz’ dedi. ‘Türkü Gözlüm…’ ‘Ben de dinlemek istiyorum’ dedi. ‘Tamam’ dedim, diğer şarkılarımı da dinlettim. ‘Harika bunlar’ dedi, ‘ama bunu Hülya okuyamaz, daha güçlü bir ses gerektirir’ dedi. ‘Ebru Gündeş’e verelim’ dedi. O sırada da Linet’in albümünü yapıyordu, ‘Bir taneyi de ona verelim’ dedi.  ‘Ve geldi aşk’ı çok beğendiler, ‘onu da Gülben Ergen’e verelim’ dediler. O sırada Unkapanı’ndan aradılar beni. ‘Sizinle albüm yapmak istiyoruz’ dediler. ‘Ben şarkıları verdim.’ dedim. ‘Sözleşme imzalamadıysanız mutlaka görüşelim’ dediler. Gittim, görüştüm, ‘her şeyini biz karşılayacağız, ne istiyorsan okeydir ‘dediler. ‘Benim şöyle şöyle bir projem var; çocukları okutmak istiyorum eğer yardımcı olacaksanız yapalım’ dedim. ‘Kaç para kazanacaksan bir o kadarını da biz vereceğiz’ dediler ve anlaştık. Çok iyi bir orkestrayla çalıştım, orkestradakilerin hepsi A sınıfı isimlerdi. Mesela Semih Erdoğan; Selami Şahin’in orkestra şefi, Muammer Tokmak bütün Tarkan ve A sınıfı sanatçıların tonmaysteri. İsmail Soyberk; Sezen Aksu’nun basgitarcısı…

Ve ilk albümünüz çıktı…
Evet, Türkiye’de, Edirne’den Şırnak’a her yere gitti albüm.

Şimdi projeleriniz nedir?
Albümün tanıtımını yapmayı düşünüyoruz. Temmuz’a kadar ilk klipin çekilmesi gerekiyor. Temmuz’un ilk haftası albümün tanıtımı Jasmine Court Otel’de yapılacak.  Sonra TV programları var.

Şu andaki satışlardan haberin var mı?
Yok, ama hiçbir reklamım olmamasına rağmen Esen Shop isminde büyük bir dağıtım firması var, Türkiye’nin en büyük dağıtım firması… Yeni çıkan albümlerden 50-100 tane alır ve eğer satış olursa tekrardan alır yapımcı firmadan. Esen Shop ilk defa bir yeni çıkan, hiçbir tanıtımı olmayan bir kızın bin tane albümünü aldı, bu rakama nasıl ulaştı? İnternetten üç günde bin kişi tıklamış Ayşegül Zaim’in albümünü. İnsanlar merakla bekliyor, albüm çıktı, çıkıyor diye.

İnternette hakkında yazılan şehir efsaneleri var…
Çoğu insan Türkü Gözlüm şarkımda bir büyü olduğunu söylüyor. Bana göre en varoş şarkılarımdan biri. Daha popüler, daha kıvamlı şarkılarım var ama insanlar böyle şarkılar dinlemek istiyor. O şarkıda herkes kendi hikâyesini buluyor. Bu yüzden belki de şehir efsaneleri… Benim facebook sayfamda 58 bin 6 yüz fanatik hayranım var. Bu sayı da oldukça ciddi bir rakam, “benim” diyen sanatçılar bu kadar sayıya ulaşabiliyor, günde en az 100-150 mail alıyorum, bütün maillerde “o hikâye doğru mu gerçekten böyle bir hikâye var mı, o şarkıyı gerçekten siz mi söylüyorsunuz, var mısınız, gerçek misiniz?” gibi sorular soruyorlar. Böyle bir fanatizm olamaz. Bir şarkı var, bir ses var ama kadın yok!

Sahne düşünmüyor musunuz?
Çok konser yaptım; mesela yıllarca Karpaz’dan  Lefke’ye kadar üniversitelerde bir sürü konser yaptık. Bu konserlerden kazandığımız paraları özellikle Karpaz’da kazandığımız paraları, Derince Kültür Derneği’nin küçük bir kilisesi var. O kiliseyi boyadık, temizledik, müzik aletleri aldık. Derince köyündeki maddi durumu yetersiz olan çocuklara müzik aletleri aldık. Ali Gören ve eşi ile birlikte köye güzel bir kültür derneği kazandırdık ve kazandığımız paraları da oralarda kullandık. Çocuklar şimdi orada müzik eğitimi alıyor, koro çalışmaları var, folklor oynuyorlar.

Çok fazla besten var, vermeyi düşünüyor musunuz?
Verdim, mesela yeni çıkan birkaç sanatçı var onlar söyleyecek. Kıbrıslı Bahar Gökhan var ona bir şarkı verdim.

İlk şarkı

Beste yapmak nasıl bir şey, bir müzik aleti de çalmıyorsunuz? 
22 yaşımda ilk bestemi yaptım, Nazım Hikmet’in bir şiirini aldım, sonra “ben bu işi beceremiyorum” dedim. Bir gün orkestradan bir arkadaşım çok keyifsizdi, “ne oldu?” dedim. Bana “inanın ben ben değilim” dedi. İlk şarkımı öyle yazdım, ‘inanın ben ben değilim’di şarkının adı. Baktım ki oldu, sonra da arkası geldi.

Bestelerini notalara nasıl döküyorsunuz?
Kayıt cihazına kaydediyorum. İlk şarkımı yaptığımda çocuklar hemen gitardan çıkardılar. Sonra cep telefonuma kaydetmeye başladım, baktım 1-2-3 geliyor yazıyorum, okuyorum. Sonra Zeki Ali benim doğum günümde bana ses kayıt cihazı hediye etti, tuvalete bile ses kayıt cihazıyla giderim. Sürekli, gece yarısı aklıma bir melodi takıldı mümkün değil uyumam, hemen anında kaydeder, sabah uyanır “ha böyle bir şey yapmıştım” derim ve anında sözü yazarım, ondan sonra devam eder. Hiçbir nota bilgim yok, şan eğitimi almadım, solfej nedir bilmem, sol anahtarı nedir bilmem. Utanıyorum aslında, gitar çalmak isterdim, iyi bir kulağım var, duyduğum bir sesi hayatta unutmam, bir de radyoculuk benim için büyük bir avantajdı. Büyük bir havuz düşünün, o havuzun içine yaşadığım her şeyi attım, havuzda bir sürü kelime birikiyor. Hepsi havuzda kayıtlı gibi, yılların melodileri kafamda, bir an bir sancı geliyor doğum anı gibi derlerdi, gülerdim eskiden, ama aynen öyle oluyor. Melodiler bir anda çıkıyor, şarkı çıkıyor, delilik anı gibi, o an kaydetmem lazım, yoksa beş dakika sonra ben o melodiyi unutuyorum.

Kaç bestenin içinden seçtiniz albümdeki şarkılarınızı?
100 şarkının içinde dört gün boyunca iki aranjör, 100 taneden 90’a indirdiler, sonra 80 -70… Çok uğraştık, en son 10 şarkıya indirdiler.

Bir sonraki albüm ne zaman?
Yapımcı beş yılda üç albüm dedi.  Kısmetse bir buçuk yıl sonra ikinci albümüm gelecek. Bir projem daha var; ben dünya müziği dinliyorum bundan da çok keyif alıyorum. Babam bize şunu öğretti “din, dil, ırk ayrımı yapmayın, size nerede ihtiyaçları olursa oraya gidin, onun ne olduğunun önemi yok.” Ayrım yapan insanlara tahammül edemiyorum. Rumca, Ermenice, Kürtçe, Lazca, Arapça şarkılardan oluşan bir albüm yapma hayalim var.

Fotoğraflar: Sevay Alkan

Bu haber toplam 5660 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 112. Sayısı

Adres Kıbrıs 112. Sayısı