HAYALİMDEKİ KENDİM
Koşullarımız ne olursa olsun daha anlamlı, daha mutlu bir hayat yaşamak elimizde diye düşünüyorum. Hayat emek verince geriye dönüşü olan bir pratik çünkü. Koyduğumuz hedeflere ulaşamasak bile tadını çıkarabileceğimiz bir yolculuk var. Hedefe ulaşmadığımız için üzülmektense bu hedefe yönelik yolculuğumuzun bize kattığı zenginliklerle avutabiliriz kendimizi.
Sahip olduğumuz en değerli şey yaşadığımız bu an aslında. İyi ve kötü günlerimiz var; bu doğru… Gözlerimizin ışıkları kararıyor bazen, hayattaki adaletsizlikleri, başımıza gelen kötülükleri içimiz almıyor. Bu geçici bir durum ama. Belleğimizi yoklarsak hayatın bize sayısız ödüllerle geldiği zamanları da hatırlayabiliriz. Yeniden gelecektir böyle anlar. Bugünümüzü zehirleyen o haksızlık yarın başka bir olanağın önünü açacaktır belki de.
Haksızlığı bir hınca dönüştürürsek, kırgınlığımızdan ötürü gemileri yakar ya da ne bileyim öfkemizi kuşanıp bir savaş ilan edersek olumsuza olumsuzla karşılık vermiş onun ömrünü uzatmış oluruz yalnızca. Haksızlık cezasız mı bırakılsın, kötülerin yaptıkları yanlarına mı kalsın yani diyebilirsiniz. Kötülük bir insana verilmiş büyük bir cezadır zaten. Onların cezaları adaletsizlik ve kötülükle kuşatılmış hayatlar yaşamalarıdır. Bunun sonuçları bizim hayatlarımızı karartsa da bu onların yerinde olmaktan daha kötü bir durum değildir.
Haksızlıkları düzeltmek için mücadele edeceğiz elbette. Sessiz kalmak boyun eğmektir, yenilmektir. Benim derdim mücadelenin yöntemiyle. Onlar yakıp yıktı diye biz de yakıp yıkarsak onların verdiği zararı daha da çoğaltırız.
Kötülüğün karşısına iyiliğin yaratıcı zekasını dikmekten başka çaremiz yok. Kötülük korkakların işidir, iyilik cesaret ister. Kötülük sonuca hemen ulaşabilir, iyilik ise zaman ve emek ister. Belki de bizi yanlışa sürükleyen budur. Kötülük hemen cezasını bulsun, adalet yerine gelsin ister ve acele ederiz. Zamanın aleyhimize işleyeceğini, kötülerin bundan da sıvışacağını, bir kötülüğün sürdürülmesi içi yeni kötülüklere gerek olduğunu ve bunun sonuçta sürekli mağduriyetimiz olabileceğini düşünürüz.
Kötülük ve iyilik siyah, beyaz iki kategori değildir zaten. Kötülük diye düşündüğümüz başka faktörlerin devreye girmesiyle bir iyilik olarak sonuçlanabilir, tersi iyilik için de geçerli. Hayatı determinist bir pratik olarak algılamamız geçen yüzyıldaki bilim teorilerinin bizi sürüklediği bir yanlıştır biraz da. Hayat son derece karmaşıktır. Hiç hesapta olmayan bir faktör bütün dengelerin alt üst olmasına yol açabilir.
Hayatta sahip olabileceğimiz en değerli özellik adalet duygusu taşıyan biri olmaktır bana kalırsa. Vicdanımız yol gösterecektir bize. Adaletli olmak kolay değildir. Bilmediğimiz ve tabloyu tamamen değiştirebilecek pek çok faktör olabilir. Anında müdahale gerektiren çok bariz adaletsizlikler de vardır. İşlenmeden adaletsizliğin önünü kesmek de mümkündür kimi zaman. Cesaret, kararlılık ve çeviklikle halledebileceğimiz pek çok durumla karşılaşabiliriz hayatta. Bir mağduriyeti engellemek kadar insana gurur ve mutluluk verecek başka bir durum da yoktur.
Hayat benzersizliklerle doludur, nasıl doğadaki hiçbir şey birbiri ile aynı değilse hiçbir sosyal vaka da ötekinin tıpkısı değildir. Hayatın ana motifi değişimdir. Hem benzersiz hem de değişime tabi durumlarla karşı karşıyayız sürekli. Toptancı, ezberci yargılar bu nedenle problemli.
İnsanın kendi yargıları için hassas bir terazisi olabilmesi biraz da deneyim, olgunluk ve gizli olanı görmesini sağlayacak sezgi ve zekayla ilgili. Kimileri gerçeği görmesine rağmen kendi çıkarı için bu terazinin dengesini bozabiliyor. Haksızlıkla elde edilmiş bir zafer kimseyi bu deneyimdeki mağluptan daha değerli yapmaz. Galiptir bu yolda mağlup diyebiliriz.
Eğer hayatta kendimize dair projemiz adaletli, iyi bir insan olmaksa gerisi teferruat. Hatalar yapabiliriz istemeden. Özür dileyip bunları düzeltmeye çalışmak büyük bir erdem. Başkaları gibi kendimizi de sorgulamak büyük bir erdem. Benim olmak istediğim bu işte ve sevdiğim insanlar da böyle olmak için gayret sarf edenler.