“Hayatım roman olur”
Seksen yaşındaki Neriman Özyürek, Kıbrıs’ın her halini görmüş, çatışmalara ise birebir tanıklık etmiş... O dönemde İnönü’ye yapılan saldırıda babasını kaybedince büyük bir buhran yaşayan Özyürek, hayatını, kendi penceresinden anlatıyor.
Dila ŞİMŞEK
Seksen yaşındaki Neriman Özyürek, Kıbrıs’ın her halini görmüş, çatışmalara ise birebir tanıklık etmiş. O dönemde İnönü’ye yapılan saldırıda babasını kaybedince büyük bir buhran yaşayan Özyürek, hayatını, kendi penceresinden anlatıyor.
1939’da dünyaya gelen Neriman Özyürek, Kıbrıs’ın o dönemdeki koşulları sebebiyle, yoksulluk içine doğmuş. Altı kardeş olduklarını söyleyen Özyürek, “Annem bize bakar, babam ise bizi geçindirebilmek için, İngiliz Üssü’nde işçilik yapardı. Babam, biz geçinelim diye taş da taşıdı, hamallık da yaptı. Mağusa’ya giderek günlük para kazanır, bize getirirdi” diye anlatmaya başlıyor…
“Köylüler geldi, ‘Neriman, koş, bırak işini hemen gel’ dediler. Babam ölmüş, saldırı düzenleyip, katletmişler, öyle söylediler”
Özyürek, 12 Temmuz 1958’de, babasını bir saldırıda kaybettiğini ifade ederek, “İnönü’den Mağusa’ya çalışmak için giden işçilere, yolda pusu kurulmuştu. Nereden bilebilirdik… Babamı o saldırıda kaybettim. Hayatımdaki en büyük acıyı o gün yaşadım. Ben o gün, köyde, ufak çaplı bahçe işi yapıyordum para kazanabilmek için. Köylüler geldi, ‘Neriman, koş, bırak işini hemen gel’ dediler. Babam ölmüş, saldırı düzenleyip, katletmişler, öyle söylediler. Dünya ayağımın altından çekildi…” diyor. Anılarını anlatırken gözleri dolan Özyürek, “O zamandan beri her 12 Temmuz’da babam ve o diğer işçiler anılır. Ağaçlarda gizlenerek pusu kurmuştular, babamın derdi bizim karnımızı doyurmaktı. Ama o zamanlar öyleydi işte, başka bir yol bilmezdi kimse, biz onlara, onlar bize saldırı düzenlerdi. Babam böyle vuruldu” diye konuşuyor.
“Neden böyleydi hiç bilmiyorum, biz direkt bunun içine doğduk”
Bu acı kayıptan sonra, geçinebilmek için her işi yapmaya başlayan Özyürek ve kardeşleri, uzun yıllar yokluk ve geçim sıkıntısı çekmiş. Babasından üç ay sonra, abisini başka bir saldırıda kaybeden Özyürek’in acısı hiç dinmemiş. 1966’da evlenen Özyürek, 67’de ve 71’de çocuk sahibi olmuş. “Neden böyleydi hiç bilmiyorum, biz direkt bunun içine doğduk. Herkes birbirine düşmandı. Bizim tek gailemiz kendimizi korumak ve ailemizi geçindirmek oldu” diyor.
“Bizden günlük 100 Lira istediler, ben ayda 4 Lira kazanıyordum”
Eşi ile birlikte İnönü’de yaşarken, eşi ciddi şekilde rahatsızlanan Özyürek, doktor arayışlarına girmiş. O döneme göre tedavi masraflarının çok pahalı olduğunu söyleyen Özyürek, “Bizden günlük 100 Lira istediler, ben ayda 4 Lira kazanıyordum. Hepimizin aldığını birleştirsek bile ödeyemezdik. Eşim de İngiliz Üssü’nde çalıştığı için, İngiltere’ye taşınmaya ve orada eşimi tedavi ettirmeye karar verdik” şeklinde konuşuyor. İngiltere’de, eşine ücretsiz baktıklarını, aylık yardım yaptıklarını ve onlara barınacak ev verdiklerini kaydeden Özyürek, “Bize çok yardım ettiler, o sayede geçindik, eşimi tedavi ettirdik. Ama ben hep ülkeme, sevdiklerime özlem duydum” diyor.
“Köyüme, kaybettiklerime ve sevdiklerime özlemle yaşadım”
Özyürek, hep ülkesine geri dönmeyi, kendi adasında olmayı istediğini vurgulayarak sözlerine şöyle devam ediyor: “Ama şartlar el vermedi. Çünkü geçinemezdik. Hâlâ orada yaşıyor, fırsat buldukça buraya dönüyorum. Eşimi de yıllar önce kaybettim. Köyüme, kaybettiklerime ve sevdiklerime özlemle yaşadım… Ne eziyetler çektik, nasıl üzüldük, neler yaşadık kimse bilmez. Ben hayatımı yazsam roman olur”