Hayvancının derdini çözmek istiyor muyuz istemiyor muyuz?
Fransa, Avrupa’da ilk sığır eti üreticisidir…
18,6 milyon büyükbaş hayvanı vardır…
Üretiminin yüzde 17’sini (260 bin ton) karkas olarak ihraç etmektedir…
Dünya’da en çok büyük baş ırkı bu ülkede yetiştirilmektedir…
Tam 22 farklı ırk!
Ve Charolais, Blonde d'Aquitaine, Limousin adlı üç ırk, çok iyi bilinen ırklardır…
-*-*-
Çok önemli bulduğum bir bilgiyi paylaşıyorum, lütfen dikkat; “… Büyükbaş hayvan yeminin yüzde 90'ı çiftlikte besi hayvanı yetiştiricisi tarafından üretilmektedir.”
Yani hayvan üreteceksen, yemini de hazırlayacaksın!
-*-*-
Haaaa, sadece bunlar mı?
Hayır!
Hayvancılık ve et sektörünün en önemli iki konusu, “çevrenin korunması” ile “hayvan refahı”dır!
Hayvanlar, öyle çamurun içinde, bokun içinde değildir…
-*-*-
İlgili kurumlar, devlet ve üreticiler bir sözleşmeye imza attılar…
Bu sözleşmeye göre, örneğin yenilenemeyen kaynaklar mümkün olduğunca az kullanılır… Korunur!
Çevre temiz tutulur… Korunur..
Karbon salınımının azaltılması için uğraş verilir…
-*-*-
Mezbahalar daha ergonomik, konforlu ve daha iyi aydınlatılmış binalara yatırım yapmaktan sorumludur...
Her kesimhaneye en az bir hayvan koruma memuru atanmalı ve hayvanlarla temas halinde olan herkesin özel hayvan refahı eğitimi alması gerekmektedir…
-*-*-
Sektör, sorumlu ve dengeli tüketimi teşvik etmek için üzerine düşeni yapma konusunda imza atmıştır…
-*-*-
Tüketicilere yönelik etiketleme giderek daha eksiksiz hale gelmektedir…
Artık tüm ambalajlı ürünlerde parti numarası, sağlık kontrol damgası ve hayvanın doğum yeri, kesildiği ve parçalandığı yerin adı bulunmaktadır…
Ayrıca beslenme bilgileri, pişirme ve porsiyon önerileri de giderek daha sık sunulmaktadır.
-*-*-
Taste France adlı internet sitesinden aldığım son bir bilgi aktarayım, “Fransa dünyanın en hassas kesimine sahiptir, bu ülkede kasaplar, bir inekten 34 farklı et kesebilmektedir…”
-*-*-
Gelelim KKTC’ye!
Veya isterseniz gelmeyelim!
Ne bileyim, karar veremedim!
-*-*-
KKTC’de vatandaşın ucuz et yeme hakkı vardır…
KKTC’de “hayvan üreticisi” tanımı yapılmalıdır…
Memur, asker, polis hayvancılık yapabilmektedir!
-*-*-
Hayvan veya et kaçakçılığı yapılmaktadır ve yapanlar da sektörün içindedir…
-*-*-
Şimdi; biz de Fransa gibi veya başka bir ülkedeki gibi üretim yapamaz mıyız?
Yapmamız lazım!
Zor mu?
Bu kadar atıp tutan Anavatan veya bizden yetkililer varken, zor değil diye düşünüyorum!
Atıp tutacağınıza, bir şeyler yapın, başkalarını örnek alıp, ona göre üretin!
Ona göre de satın!
-*-*-
Memlekette doğru yapılan hiçbir şey yoktur ki hayvancılığın doğru yapılmasını istiyoruz!
Esas anlamamız gereken gerçek de budur!
-*-*-
Efendim, eylem böyle yapılmamalı!
Neden?
Ne yapmalıydı hayvancı?
Kebap mı pişirmeliydi?
-*-*-
Haaa oturup konuşmak mı?
Oturun ve konuşun!
Kim haklı?
Abi, abla, mevcut yönetimin olduğu her yerde; karşı taraf yüzde yüz haklıdır!
Çünkü her şey, ama her şey yüzümüze gözümüze bulaştırılmıştır!
-*-*-
Biz hayvancıya şu kadar teşvik vermiştik!
Verdiğiniz teşvik rüşvettir, size oy olarak dönmesini istiyorsunuz!
Olay bu kadar basittir!
Çözüm üretin, çözüm!
Biz kimiz, kaç kişiyiz?
KKTC’de kaç Kıbrıslı Türk yaşıyor?
Bilmiyoruz!
Kıbrıs Cumhuriyeti Pasaportu taşıyanların sayısı 100 bin kadar!
-*-*-
İngiltere’deki Kıbrıslı Türk kökenliler kaç kişi?
350 bin, hatta 400 bin diyen var!
Kesinlikle atıyorlar, mümkün değil!
-*-*-
1955’lerde İngiltere’de en fazla 8 bin 500 Kıbrıslı Türk’ün yaşadığı bilinir…
1955- 1974 arası en fazla 30 bin kişi daha bunlara eklense, akabinde 50 bin daha gitse; 100 bin kişiyi az geçmiş olma ihtimalimiz vardır!
Kıbrıslı Türklerin nüfus açısından büyüme oranı en fazla yüzde 1’dir!
Her yıl her 100 kişi bir kişi artıyor…
-*-*-
Peki Türkiye’de?
Bilmiyoruz!
500 bin diyenler var!
-*-*-
Avustralya’da?
Ersin Tatar, geçen gün oraya giderken 100 bin dedi!
Abarttı!
-*-*-
1974’te Ada’daki resmi Kıbrıslı Türk nüfusu 115 binden az fazlaydı!
-*-*-
1878’de Ada İngilizlere kiralandığı zaman, 15 bin kadar “Müslüman”ın Anadolu’ya göç ettiği söylenir…
Nüfusumuzun toplamda 100 bine yakın olduğu kabul edilir…
1914’te İngilizler, “artık ada bizimdir” dediğinde de ciddi göç olduğu anlatılır…
Ve Lozan Anlaşması sonrası en az 30 bin “Türk”ün Ada’dan kaçıp Anadolu’ya gittiği iddia edilir…
-*-*-
Yaşları 11 – 18 arasında değişen yaklaşık 4 bin Kıbrıslı Türk “kız çocuğunun” da 1800’ler sonu ile 1900’lerin ilk çeyreğinde, Arap erkeklere satıldığı bir çok kitapta dillendirilmiştir…
-*-*-
1930’larda 60 – 70 bin kişi miydik?
-*-*-
Şu anda kaç kişiyiz?
Bilmiyorum!
Bilmiyoruz!
Hiç bir şeyin hesabını yapamıyoruz!
Uydurup idare ediyoruz!
Ve tabii ki kimlik anlamında bitiyoruz!
Yaşasın ucuz kanguru eti!
Kanguru pişirmek hızlı ve kolaydır.
Kanguru filetosu ve bifteği orta az pişmiş olarak servis etmek en iyisidir, düşük yağ içeriği nedeniyle aşırı pişirilirse kuruyabilir.
Ancak kanguru kıyması, sosis, burger ve köftelerin de diğer kıyma/işlenmiş et ürünleri gibi iyice pişirilmesi gerekiyor.
-*-*-
Haaa artan kanguru eti tüketiminin tüketiciler için potansiyel yeni bir Toksoplazmoz (Toxoplasmosis) enfeksiyonu kaynağı olduğu ve bu nedenle uzun vadede önemli bir sağlık riski oluşturabileceği belirlendi…
-*-*-
Peki koala yiyebilir miyiz?
Veya şöyle sorayım, “koala yemek serbest mi?”
Hayır!
Koala eti yemek yasal açıdan suçtur!
Ayrıca sağlık nedenleriyle de mümkün değildir çünkü koalanın eti çok zehirli olabilir. Koalalar sadece okaliptüsle beslenirler ve okaliptüsün içerdiği maddeler fazla tüketildiğinde nefes darlığına neden olabilir…
-*-*-
Kısacası, herkes “gezmeye gitti – boşa masraf” falan diyor ama kesinlikle ülkedeki et sorununu çözmek maksadıyla Avustralya’ya giden “malum kişi”; kanguru ithalatı konusunda rahat olabilir!
Anlaşır Avustralya’yla, biz de ucuz et yeriz!
Üstelik hiç tadına da bakmamıştık!
Denemiş oluruz!
Kanguru şeftalisi eminim ayrı bir lezzettir!
-*-*-
Afiyet olsun!
Allah malum kişiyi başımızdan eksik etmesin; UBP’lilere çağrımdır; yeniden aday gösterin genni, hep kurtarsın bizi!
Et sorunu çözülmüştür, hayvancılar evlerine dönebilir!
Yaşasın ucuz kanguru eti!
-*-*-
Not: Peki timsah eti yiyebilir miyiz?
Timsah eti, birçok timsah çiftliğinin bulunduğu Singapur ve komşuları da dahil olmak üzere tropik bölgelerde yaygın olarak yenmektedir…
Bilemedim; kanguru etinden daha ucuzsa, denemekte fayda vardır!
Malum kişi gezmeye gitmemiştir; tekrar ediyorum, hayvancılarımızın ve vatandaşlarımızın arasını açan et sorununu çözmek için – yani bizler için bu uzun yolculuğun stres ve yorgunluğuna katlanarak, canını dişine takarak, Türklük için, Anavatan için… Neyse, abartmayın!
Çok da şey etmeyelim!