Hazin bir cenaze töreninden notlar… 2
Cenaze töreni, ailelerin isteği doğrultusunda “askeri tören” şeklinde yapılıyor… Ancak ortaya çıkan görüntü biraz tuhaf: Cami avlusuna çepeçevre silahlı askerler yerleştirilmiş, aileler geride, ağaçların altında kalmış… Bu “kayıp” yakınları bir kenarda ağlıyor, kimisi fenalaşıyor, bir “kayıp” yakını kalp krizi geçirip hastaneye kaldırılıyor, bir başka “kayıp” yakını daha fenalaşıyor ve o da hastaneye götürülüyor…
Asker kalabalığının arasından geçip arkadaşım Demet Karşılı’yı buluyorum, ağlıyor… Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Yardımcısı Murat Soysal da burada, Kayıplar Komitesi’nin psikologları Ziliha ve Zühre de, Kayıplar Komitesi laboratuarında çalışmakta olan Uyum’la da karşılaşıyoruz, laboratuardan başkaları da gelmiş… Ben Leyla’yı arıyorum ama bu kalabalıkta bulamıyorum…
Sonunda onu caminin kapısında buluyorum – sarılıyoruz… Bu öyle bir sarılış ve öyle bir gözyaşı seli ki… Leyla Kıralp beyaz bir güvercin gibi, kalbi delice çarpıp duran ama dimdik ayakta duran bir güvercin… Bir barış güvercini… Günlerini, gecelerini, yüreğini, ruhunu tümüyle barışa adamış bu cesur kadın, köy köy, kasaba kasaba dolaşıp hep barış mesajı vermiş… Kıbrıslırum barışseverlerle çok iyi ilişkiler kurmuş… Nitekim bugün de Kıbrıslırum barışseverler onu yalnız bırakmıyorlar… 50 kişilik kalabalık bir Kıbrıslırum barışsever grubu ellerinde çiçekleriyle geliyorlar camiye, Kıbrıslıtürk “kayıp” yakınlarıyla birlikte ağlıyorlar, cenaze törenine katılıyorlar… Leyla’yı kucaklıyorlar, bizi kucaklıyorlar, gözyaşlarımız, gözyaşlarına karışıyor… Aralarında EOKA-B’nin hışmına uğramış, takip edilmiş, haklarında ölüm fermanları çıkarılmış Takis Hacıdimitriu da var… Sevgili Neriman Cahit’in “Kleopatra” şiirine ilham kaynağı olan Kleopatra ve Cus Bayada var, taa Leymosun’dan çıkıp gelmiş Andreas Sucis arkadaşımız var, PEO’da her dem barış için uğraş veren değerli arkadaşımız Andri var, elinde beyaz çiçeklerle gelmiş… Leyla’nın yakınlarında duruyorlar, bu katliama karşı çıkışları, bu cenazeye katılmaları, gözyaşlarını gözyaşlarımıza katmaları, acılarımızı paylaşmaları, bu topraklarda yıllardır yürüttükleri barış mücadelesinin bir devamı niteliğinde… Pek çok Kıbrıslırum gazeteci de cenaze törenine geliyor. İlk kez bir Kıbrıslıtürk “kayıbın” cenaze törenine bu kadar çok sayıda Kıbrıslırum katılıyor… Geçmişte yapılan cenaze törenlerinde pek çok kez bazı Kıbrıslıtürk “kayıp” yakınlarına kuzeydeki yetkililer “Kıbrıslırumlar’ın sakın ola cenazeye katılmalaları” yönünde “telkinler”de bulunmuşlar, hatta bazı Kıbrıslıtürk “kayıplar”ın bulunmasında bize çok yardım eden bazı Kıbrıslırum barışseverlerin o cenazelere katılmaları bir şekilde engellenmişti… Leyla Kıralp bugün bu tabuyu yıkıyor ve ilk kez bu kadar kalabalık bir Kıbrıslırum barışsever grubu bizimle birlikte cenazeye katılabiliyor…
Cenaze namazları kılındıktan sonra Mağusa Canbulat Şehitliği’ne gidiyoruz, altı “kayıp” Kıbrıslıtürk, burada toprağa verilecek.
Cenaze töreninde Leyla’nın yanıbaşında hep biricik oğlu Şevki Kıralp var, annesine sarılıyor, bu zor gününde anneciğini yalnız bırakmıyor. Leyla Kıralp’ın yanıbaşında bir genç daha var ki o da Orestis. Orestis, genç bir Kıbrıslırum barışsever… Nitekim Başbakan Özkan Yorgancıoğlu, Leyla Kıralp’a seslenmeye geldiğinde, onu Şevki Kıralp’la da tanıştırdıktan sonra Leyla, “Bir ikinci oğlum daha var, o da Orestis” diyerek bu barışsever Kıbrıslırum genci Yorgancıoğlu’yla tanıştırıyor…