1. YAZARLAR

  2. Dr Filiz Besim

  3. HEKİM YETİŞTİRMEK...
Dr Filiz Besim

Dr Filiz Besim

HEKİM YETİŞTİRMEK...

A+A-

Kuzey Kıbrıs’ta zaman zaman eleştirilerimiz olsa da hiç kuşku yok ki çok büyük bir üniversite sektörümüz vardır. Üniversitelerimiz aslında hem bilimsel anlamda bizi çok farklı boyutlarda besleyen bilim kurumlarımızdır, hem de Kıbrıstürkler için ekonomimizin vazgeçilmezleridir. Bu ülkede var olan her kurum ve kuruluş gibi özenle korumamız ve gelişmelerine katkı koymamız gereken milli servetlerimizdir.

Aslında genellikle Kuzey Kıbrıs’taki üniversitelere yaptığımız eleştiri ülke içine yöneliktir. Ülkemizde maalesef eğitim planlaması olmaması ve isteyenin istediği bölüme çoğu zaman rahatlıkla girebilmesi bugün adanın Kuzey yarısında belli branşlarda ciddi boyutta bir “işsizler ordusu” yaratılmasına neden olmuştur. Hukuk, öğretmenlik ve mühendislikler siyasi irade eksikliği nedeniyle yapılamayan eğitim planlaması sonucunda enflasyona uğrayan bölümlerdir.

Ve elbette benim de bir doktor olarak dünya ile akredite hiçbir bilim kurumuna karşı çıkmam beklenemez. Ancak ben bugün ülkemizde açılan Tıp ve Diş Hekimliklerine değinmek istiyorum. Hekim yetiştirilmesi, diğer bölümlerden biraz daha farklı algılanması gerekir. Çünkü bir hekim adayına verebileceğiniz çok donanımlı laboratuarlarınız olsa da, en önemlisi baktırdığınız hasta sayısı ve çeşitliliğidir. İşte bu noktada nüfusumuzun sorgulanması gerekmektedir.

Ülkemizde açılan Tıp ve Diş Hekimliği Fakültelerini iki boyutta irdelemek gerekir. Biri bu konudaki ulusal boyuttaki amaçlarımız ve hedeflerimizdir.  Diğeri ise uluslararası amaç ve hedeflerdir. Ulusal boyutta bu fakültelere bakarken, kendi ülkemize yetiştirilecek hekim sayısını bilmek zorundayız. Yani Tıp ve Diş Hekimliği Fakültelerine kontenjanla alınacak KKTC vatandaşları Devlet Planlama Örgütü, Sağlık Bakanlığı, Eğitim Bakanlığı ve Tabipler Birliği’nin belirleyeceği ihtiyaç doğrultusunda öğrenci almalıdır. Yoksa on yıl sonra bu branşlarda da, tıpkı diğer branşlarda olduğu gibi “doktor işsizler” ordusuyla karşılaşmak gibi bir riskle ciddi boyutta karşı karşıyayız. Hekim yetiştirmek hem pahalı, hem de zor bir eğitim sürecidir. Ülke ve kişinin harcayacağı bireysel kaynaklar bu anlamda iyi hesaplanmalıdır.

Uluslararası anlamda hekim yetiştirmenin ise bambaşka boyutları vardır. Tıp ve hekimlik evrensel bir bilim dalıdır. Sağlık gibi çok kutsal ve önemli bir mesleği içerir. Verilecek eğitim yıllara göre mutlaka tanımlanmalı ve uluslararası kriterlere göre bağımsız özerk bir kurum tarafından denetlenmelidir. Bu anlamda YÖDAK’a çok büyük bir görev düşmektedir. YÖK’ün kriterleri mutlaka yerine getirilmeli…

Ne var ki, sadece YÖK’ün kriterlerini yerine getirmek yeterli olmayacaktır. Çünkü bizim ülkemize özgü bambaşka sorunlarımız ve konularımız da vardır. Bu anlamda YÖDAK’a organik olarak bağlı bir başka özerk kurumun da denetiminin YÖDAK’a ve fakültelerimize güç katacağını düşünüyorum. Bu kurum Sağlık Bakanlığı’nın, Eğitim Bakanlığının ve Meslek örgütlerinin atayacağı kişilerden oluşabilir.

Bu tür denetleme kurumları gerek Avrupa birliğinde, gerekse Türkiye Cumhuriyetinde mevcuttur. Bir ülkenin kendi iç dinamikleri elbette ki o ülkenin kendi kurumları tarafından en iyi bilinenlerdir.

Tıp ve Diş Hekimliği Fakültelerine öğrenci seçimi, alımı ve sayısı konularında izlenen politika çok net olmalıdır. Bu konuda hem ulusal, hem de uluslararası bir politika belirlenmelidir. Tıp ve Diş Hekimliği Fakülteleri öğrenci seçimi ve sayısı ile ulusal bir görüş oluşturulması için, diğer Tıp Fakülteleri, meslek örgütleri, Sağlık Bakanlığı, Devlet Planlama Örgütü ile çalışmalar yapmalıdır.

Alınacak öğrenci sayısı üniversitenin , hastanesinin ya da anlaşmalı hastanelerinin hasta sayısına göre ayarlanmalıdır. Öğrenci seçimi ya uluslararası kriterlerdeki merkezi sınavlarla olmalı (YÖK sınavı gibi) ya da GCE - SAT veya ulusal merkezi sınavlarla olmalıdır.

Üniversitelerin akademik kadro konusundaki yeterliliği denetlenmeli ve net olmalıdır.
Şu anda ülkemizdeki durum maalesef siyasi iradenin hiç bir görüş belirtmediği, üniversitelerle meslek örgütlerinin karşı karşıya getirildiği bir pozisyondur. Halbuki üniversitelerin, meslek örgütlerinin ve öğretim üyelerinin el ele vermesi, birbirinden beslenmesi ve toplum adına sinerji yaratması bu kurumlardan beklenendir.

Bir ülkede bilim ve sanat, toplumun önünü açan ve vizyon koyan en önemli iki faktördür.
Bütün bunların ışığında ben inanıyorum ki, özellikle YÖDAK’ın ciddi denetimi ve yönetimi özellikle sağlık alanındaki fakültelere kalite ve güven getirecektir.

Diğer bir konu da, ülkemizde maalesef ihtiyaca göre hekim yetiştirme planlaması olmamasıdır. Bugün neredeyse her 500 kişiye bir doktor düşen adamızda bazı branşlarda ciddi hekim eksikliği vardır.  Bu konuda Devlet Planlama Örgütü, Sağlık Bakanlığı ve Tabipler Birliği ile işbirliği yapıp kısa, orta ve uzun vade için hekim ihtiyaçları belirlemelidir. Kontenjanlar da bu eksikliklere göre ayarlanmalıdır.
Siyasi irade artık erk olmayı öğrenmeli... Siyasi kaygılarla değil toplumun geleceği için planlama yapmalıdır. Yurt sevgisi olanlar, yeniden kazanmak için uğraşanlar değil, toplumları adına tarih yazabilenlerdir.

Bu yazı toplam 4237 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar