1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Hellim peyniri mi yoksa uzo rakısı mı?
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Hellim peyniri mi yoksa uzo rakısı mı?

A+A-

hellim.gif

Hellim mi yoksa peynir mi?
Hellim peyniri mi yoksa “kızarmış peynir” mi?
Hellim bizim mi değil mi?
O zaman “Mantı Pirohusu” mu oluyor, “Patates bullezi” mi?
Çok mu avaracıyız?

Al sana bir tartışma daha!
“Avara”“avare” mi?

* * *

Hellim hellimdir, deseniz, “vay kimlik politikası yapıyorsun” gibisinden kimileri öfkelenecek.
Bu suçlamanın sonu “ırkçılığa” kadar varabilir.
Peynir ailesindenmiş…
O da bir peynirmiş…
Neyi ispatlıyoruz anlamadım!
Kim, kimi alt ediyor böylece?


* * *

“Rakı ne kadar rakıdır ne kadar Uzo?” kadar saçma bir tartışma!
İkisi de anasonla üzümün sevişmesi.
“Uzo rakısı” olabilir mi mesela?
Ya da “Rakı Mastikası…

Gel gör ki, Bulgar “Mastika”sını “Rakı” diye satamıyor, Yunan da “Uzo”sunu!
İspanyol “Pastis”, İtalyan “Sambuca” üretiyor.
Hepsi de aynı aklın suyu!
Ama “markası” farklı…


* * *


Mesel şu a dostlar:
Sen değerlerine sahip çıkamıyorsun!
Hellimin süt oranını dahi tutturamıyorsun, ne yazık…
Ana kara “Rakı”yı tescilliyor.
Bu ad benim” diyor…
Öteki “Uzo”yu!
Toplumsal bir değerini “marka”ya dönüştürüyor.
Bunun üzerinden ekmek yiyor.
Sen bunu yapamıyorsun.
Kavramlarda boğuluyorsun!

* * *

Hellim mi yoksa hellim peyniri mi?

Buraların içine başka bir “memleket” kaçtıktan sonra tüm dert de bu sanki!
İlla ki isimler üzerinden konuşacaksak eğer…

Dil sürçmesi değil, gerçeğin kendisi belki:
“Kuzey Kıbrıs Türkiye Cumhuriyeti.”
 


 

Üç kahve!
 

gave.gif

Skopje’de oturuyoruz, seneler evvel…
Çok kültürlü bir ortam…
Sipariş vereceğiz.
Bir Türk kahvesi” dedi, Türkiye’den müzisyen dostumuz.
Hiç geride kalır mıyız, “Kıbrıs Kahvesi” dedik.
Arnavut kahvesi” dedi, gitarcı çocuk.
Garson baktı yüzümüze, gülümsedi.
“Üç Makedon kahvesi geliyor” dedi!
 


 

Anlamıyorum!
 

Şunu anlamıyorum.
Eğer ağılda 11 lira olan inek, kasapta 60 liraya; 20 lira olan kuzu 45 liraya satılıyorsa…
Üretici bu hayvanı neden 11 yerine 22 liraya satmıyor, doğrudan tüketiciye… 
11 değil de 22 kazanmak şansı varken…
20 değil de 40!
Niye kendi pazarını kurmuyor?
“Üreticiden tüketiciye” diye niye doğrudan satış yapılmıyor?
Neden?

 


 

NOTÇUKLAR


 

Güzel işler
 

Şiddet gören ancak yeterli maddi imkânı olmadığı için koruma emri alamayan veya boşanma davası açamayan kadınlarımız Sosyal Hizmetler Dairesi’ne başvurduklarında, Barolar Birliği’ne yönlendirilecek ve hukuki destek hizmeti alacak.
(Çalışma Bakanlığı’na teşekkürler)


Büyükelçi’yi takip
TC Lefkoşa yeni Büyükelçisi Ali Murat Başçeri’yi Twitter’den takibe aldık. 100’e yakın takipçisi vardı, bir baktım, hemen 230’u aşmış… Tez zamanda onbinleri bulur!

 


 

Din dersleri
 

Eğitimde “din dersleri” tartışmasından bir sonuç alacağımızı düşünmüyorum.

Sabahları okunan “andımız” Türkiye’de bir süre önce kaldırılmıştı.
Çünkü herkesin “Türk” olması gerekmiyor.

Irkçılık bu!

Kıbrıs’ın kuzeyinde ne oldu?
Kimse dokunamadı!
“Ana” yurdunda okunmuyor, düşünsenize!

Türkiye’nin “yürürlükten kaldırdığı”na dokunamıyorsun sen, yok ki üzerine titrediğine!

Yarın sabah da yüzlerce Rus, Bangladeşli, Pakistanlı, İngiliz, Alman çocuk, hem de Kıbrıs’ta, “Türküm, Doğruyum, Çalışkanım” diye güne başlayacak.

* * *

O nedenle “din dersleri” tartışmasının peşine takılmıyorum.
İlkokullarda “mecburi” örneğin..
Din kültürü dersi mi? İslam Bilgisi mi?
Bunu da konuşalım!
“Dinler Kültürü”yse, sorun yok.
“İslam”sa sadece, üstelik de tek mezhep…  
İlkokul olsa dahi ne yapacak Hristiyan, Ortodoks çocuklar…

* * *

Orta eğitimde “istemeyen” bu dersi almayacak(mış.)
Yabancılar mı? Yoksa isteyen, istemeyen herkes mi?

* * *

Kıbrıs’ın güneyi de aynı…
Hem de Avrupa Birliği ülkesi…
Güneyde okuyor evlatlarımız, çok senelerdir, ilkokuldan beri…
Din dersi var, zorunlu!
İncil üzerinden!
Reddetmek şansınız var mı?
Yok!
Orası da gerici…
“Eğitim Bakanı”nı dahi “kilise”nin onayına sunuyor hükümet, güneyde!
Acaba diyorum, Kıbrıslı Türkler olarak henüz o noktada değiliz diye, sevinelim mi?

 


 

Böyle de!


 

“Personelin 1 yıl içinde toplam 5 iş gününü aşmayan hastalık izni kullanması durumunda, ilgili yılın sonunda söz konusu personele, Aralık ayında yürürlükte bulunan asgari ücretin % 30’u kadar bir miktarı teşvik tahsisatı adı altında ödenir.”

Hasta olmadığınız için üzerinden para veriyorlar, anladığım bu!
Böyle de toplu sözleşmeler var ülkemizde…

Bu yazı toplam 6200 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar