Hem ağlarlar, hem transfer yaparlar
Ara transfer döneminin devam ettiği bugünlerde astronomik rakamlar havada uçuşmaya başladı.
Ne var ki, bir sezon boyunca “parasızlıktan” ağlayan ve devletten maddi katkı talep eden kulüpler, iş transfere gelince bir kaynaktan buldukları
Ara transfer döneminin devam ettiği bugünlerde astronomik rakamlar havada uçuşmaya başladı.
Ne var ki, bir sezon boyunca “parasızlıktan” ağlayan ve devletten maddi katkı talep eden kulüpler, iş transfere gelince bir kaynaktan buldukları paralar balıklama transfere dalıyorlar.
Bu noktada sorgulanması gereken, kulüpler mi, Futbol Federasyonu mu, yoksa politik mülahazalarla kendilerine yakın kulüplere “GOLLİFA” gibi, sorgusuz sualsiz paraları dağıtan Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanlığı mı?
Yoksa, yaratılan bu kapişari düzeni mi?
Aslında, hiçbir siyasal iktidarın yok diyemediği Telsim Süper Ligi’nden, Yükselme Grubu’na kadar olan spor kulüpleri, bu parsadan şu veya bu şekilde yararlanmaktadır.
Ne var ki, beş yıl süren CTP-BG iktidarları döneminde bu dağıtım bir protokole bağlanmıştı. Kulüpler, bu protokoldeki koşulları yerine getirmek şartıyla paraları almaktaydılar.
Hoş, bu 2,500,000 TL’lik protokolün hiçbir maddesinin de denetlenmediği bir vakıadır. Bu konunda, kulüplerin getirdikleri faturalarda gerçek işin yapılmadığı ve naylon faturalar ile paraların keşide edildiği iddiaları her dönemde dile getirilmektedir.
Bu konunda son traji-komik örnek, B.Bağcıl başkanının bir süre önce, Yakup Özorun Stadı’nın ihmal edildiği ve Spor Bakanlığı tarafından gerekli yatırımın yapılmadığı iddiası idi. Ne var ki dün, gazetelere yansıyan bir haberde B.Bağcıl başkanı Hasan Besim’in, Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanı Kemal Dürüst’ü ziyaret ederek, B.Bağcıl Kulübü’ne yaptığı katkılardan dolayı plaket vermesi idi.
Bugüne bakıldığında, kulüplerin yerli-yabancı transferine astronomik rakamları fütursuzca harcadığı gerçeğidir. Ancak, kulüplere bu kaynağı sağlayanların başında gelen Spor Bakanlığı “deve kuşu gibi başını kuma sokarken, Futbol Federasyonu da bu transferlerden alacağı harçları düşünmektedir.
Spor Dairesi müdürü kayıp
Spor Dairesi müdürlüğüne biraz da damdan düşer gibi,kayın babasının Spor Bakanı Dürsüt’ün iddialara göre iş ortağı ve UBP delegesi olduğu için gelen bizim Ahşap hocası Hüseyin Cahitoğlu üç ayı aşkındır bu göreve gelmesine rağmen, henüz daha tık yapmadı.
Spor medyasında bu göreve tayin edilmesi büyük tartışmalara neden olan ve spor yazarlarının büyük bir bölümü tarafından eleştirilen Cahitoğlu’nu kuyudan çıkarmak ve spor medyasına presente etmek isteyen Spor Bakanı Dürüst’ün, Lefkoşa Merit Otel’de düzenlediği “MEDYA YEMEĞİ” fiyasko ile sonuçlamıştı.
Bu arada, gerek Spor Bakanı Dürüst’e, gerekse bizim ahşap ustası Spor Müdürüne yalakalık yapan bazı spor yazarları olsa da, ortaya bir vizyon koymayan Cahitoğlu adeta kayboldu.
Bu bağlamda, Spor Bakanlığının tüm spor icraatlarını zaten üstlenen ve bu işin kompetanı olan Spor Koordinatörü sevgili dostum Süleyman Göktaş uhdesine düşen işleri zaten fazlasıyla yerine getiriyor. Böylece, Spora Fransız olan Bakan Dürüst’ü kurtarıyor bir anlamda.
Ancak, statüsü gereği çok önemli görevleri olan Spor Dairesi Müdürü Cahitoğlu zaman zaman, ödül dağıtıyor. Yani, benzetmesi yanlış olmasın ama Osmanlı padişahlarının çok yakınında olan ama hiçbir iş yapmayan sadece “çok yaşa padişahım” diyen bendeleri vardı. Kıssa’dan hisse.
Sözleşmelere dönülmeli
Güya, kulüpleri futbolculara karşı olan sorumluluklarından kurtarma ve köleleştirme adına Futbol Federasyonu başkanı Hasan Sertoğlu yönetimi tarafından kaldırılan sözleşmeler, Futbol Federasyonu ile kulüplerin adeta “yüz karası” oldu.
Futbolcuları istedikleri koşullarda kulüplerine bağlayan başkanlar, futbolcuların kaderlerini adeta iki dudakları arasına alırken, Futbol Federasyonu da bu çağ dışı uygulamaya çanak tutuyor.
İstedikleri futbolcuları kulüplerinde tutan, hatta astronomik transferlere transfer eden bu başkanlar, istemedikleri futbolcuları güvencesiz bir şekilde kapı önüne koymaya devam ediyorlar.
Gizli profesyonelliğin hüküm sürdüğü Kuzey Kıbrıs’ta, gerçek profesyonellik olmadığı için futbolcuların bir sendikası kurması olanaksız hale gelirken, futbolcuların haklarını korumak iddiası ile kurulan Kıbrıs Türk Futbolcular Birliği adeta kayıpları oynuyor.
Son olarak, Salih Işık’ı başkanlığa getiren bu birlik, futbolcular gerçekten birlik olamadığı için, adeta “TABELA BİRLİĞİ” gibi duruyor.
Ancak, geçtiğimiz günlerde artık canına tak etmiş olacak ki, geçtiğimiz günlerde verdiği bir demeçte yeniden sözleşmelere dönülmesi talep etti.
Salih Işık “bazı kulüplerin yılda beş-altı bin TL bile vermedikleri futbolcuları 100 bin sterline satmaya çalıştıklarını ve sözleşmesiz sistemin sadece parası olan kulüplere yaradığını” ifade etmesi bu konundaki acı gerçeği ortaya koyuyor.
Tabii, parası olmayan kulüpler de transfer yapamazken, parası olan kulüpler ile arasındaki denge paralı olanların lehine bozuluyor. Bu nedenle, Futbolcular Birliği’nin bir an önce toplanması ve bu taleplerini Futbol Federasyonu ile Kulüpler Biriliğine iletmeleri gerekirse, ligleri boykot kararı almaları ile bir kavga başlatmaları şarttır diye düşünüyorum.