1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Hem Kel Hem Fodul
Hem Kel Hem Fodul

Hem Kel Hem Fodul

Hem Kel Hem Fodul

A+A-

Tufan Erhürman

“Don Kardeşliği ve Haset” yazısını yazarken yararlandığım Bacon’ın “Çekememezlik Üstüne” adlı denemesi, daha önce “Sıra Dışı” başlıklı yazımda (Bkz. Kıbrıslı Türklerin Halleri -İki-, Lefkoşa, Işık Kitabevi Yayınları, 2014, s. 151-153) temas etmeye çalıştığım bir “hal” üzerinde yeniden düşünmeye sevk etti beni.

“Haset”in kaynaklarından birinin de “kendini beğenmişlik” olduğunu söyler Bacon. Bu kaynak, “Don Kardeşliği ve Haset” yazısına konu ettiğim kaynakla çelişir gibidir. Orada haset kendinden hoşnut olmamaktan kaynaklanırken, burada tam tersine kişinin kendi “potansiyeli”nden fena halde emin olmasıdır o kötü duyguyu yaratan. “Kendini beğenmişlikten, uçarılıktan, fodulluktan dolayı her alanda yükselmek isteyen kimseler de başkalarını hiç çekemezler, çünkü bunlar yükselmek istedikleri kimi alanlarda kendilerinden üstün birçok kimse çıkacağından, çekememezlik için her an bir gerekçe bulabilirler” der Bacon (Francis Bacon, Denemeler, çev. Akşit Göktürk, İstanbul, YKY, 2002, s. 50).

Çoğumuz, “hem kel hem fodul” sözünden biliriz “fodul” kelimesini. Yetenekli olmadığı halde üstünlük taslayanlar için kullanılır. Bu sözü hak eden kişi iki “özelliği” birden haizdir. Biri yeteneksizlik, diğeri ise inadına yetenekli olduğunu düşünmek ve hatta bir adım ileriye gidip olmayan yeteneğinden dolayı adeta kendi kendine hayran olmaktır. Hem kel hem fodul olan için en uygun ortam, kendisiyle gurur duyduğu alanda ürün verilmemesidir. Bu durumda bizimki, yukarıda da sözü edilen “potansiyel”i ile böbürlenerek ortamlarda esecek, dahası esmek ve kendini kanıtlamak için bir şeyler üretmek zorunda kalmayacaktır. O, onca “potansiyel”e karşın bir şey üretmemektedir ve bunun tek bir nedeni vardır: Koşullar uygun değildir. Bu durumda koşulların uygun olmadığını ifade etmek için Kıbrıslı Türk fodullar, dil konusundaki engin yeteneklerini kullanarak, “bu memlekette hiç bir şey olmaz” deyimini üretmişlerdir.

Fodulun kurgusunu yıkıp viran edecek olan, adeta yaşam kaynağını kurutan, potansiyel ustalık alanında birilerinin üretmeye kalkışmasıdır. İşte o meşum anda, bir kendini bilmez sahneye çıkmış ve onun yapılamaz dediği, yapılamadığı için yapmadığını iddia ettiği şeyi yaparak takkesini düşürmüş, kelini cascavlak ortada bırakmıştır. Artık fodulun sahneye çıkana karşı haset, hatta nefretle dolması, bu kötü duyguların zekasını bilemesi, sahneye çıkanı oradan indirmek için en akla gelmez yöntemleri akıl ederek, iştahla uygulamaya başlaması kaçınılmazdır.

Evet, buralardaki fodulların kafalarındaki takke üretimsizliktir. Üretim arttıkça takkeler düşecek, keller adanın meşhur güneşinin yansımasıyla parıl parıl parlayacak, fodulun o güne kadarki bütün iddialarının aksine, parlayan tek yerinin keli olduğu görünecektir. Bu cümleden bir çıkarım yaparak, “o halde hasedi yok edecek olan üretimdir” demeyi, memleketteki melanetlerden hiç olmazsa birine çözüm bulmuş olmayı elbette çok isterdim. Ama “Don Kardeşliği ve Haset” yazısında Bacon’dan aktardığım Roma atasözünün doğruluğuna inandığımı söylemek zorundayım. “Invidia festos dies non agit”: Haset, durmak, eğlenmek bilmez; ötekiyle ve berikiyle boyuna uğraşır durur! (Bacon, s. 53-54)

O nedenle, hasedi yok edeceğim diye didinip durmanın manası yoktur. Bu şartlarda, hasetle tıklım tıklım dolmuş fodullara karşı kullanılabilecek tek savunma silahı, mümkünse onları görmezden gelmek, yok saymaktır.

Bu haber toplam 4456 defa okunmuştur
Adres Kıbrıs 174. Sayısı

Adres Kıbrıs 174. Sayısı