1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Hepsi kayıt altında
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Hepsi kayıt altında

A+A-

Bir yerlerde “sahte” ifadesi geçiyorsa, hemen ardından “KKTC”ye rastlamanız son derece doğaldır.
Bir mahkeme kararında…
Bir haberde…
Bir anonsta…
Bir ihbarda…

“Sahtelik” varsa “KKTC” işin içindedir.

Sahte reçete!
Sahte diploma!
Sahte unvan!
Sahte kimlik!
Sahte emlakçı!

Şimdi de sahte ehliyet!

***
Geçen gün mahkemede sahte pasaport davası vardı.
Sergei isimli bir Rus’un memlekete giriş kaydı bulunamadı.

Girişi belli ülkenin, çıkışı belli…
Dört yanı deniz üstelik!
Kontrol noktalarına önce bayrakları asıyorlar…
Hem önüne, hem ardına…
Ne kadar çok olursa…

Muhaceret memurları bakıyor, gümrük memurları gözetliyor, polis bekliyor, kameralar çekiyor.
Kuş uçurtmuyoruz kuş!
“Devlet” dediğin de böyle olur değil mi?

Hele “eşit”se!
Hele “egemen”se!
Hele “uluslararası statü” sahibiyse!

Ah keşke mezardan kalksa da o derin sesiyle bağırsa Cem Karaca:
“Yalan da olsa hoşuma gidiyor söyle…”

***
Sahte pasaporttan tutuklu turistle ilgili “ülkeye giriş ya da çıkış kaydını bulamadık” diyor polis!
Mobese görüntülerini inceleyecekler.


Her an filme alınıyor onca sahtelik ve sonrasında özenle izleniyor.

Rahat olunuz ey halkım!
Kayıt dışı bir devlete yaşasak da kayıt altındayız.
Kameralar yedi yirmi dört çekiyor.

Ne kadar rezil, rüsva, sahte, hileli, kirli iş varsa hepsinin kaydı tutuluyor bir yerlerde ve bu utanç anları tarihe not düşülüyor.

***
“Sahte Reçete”leri inceliyor özel bir kurul…
“Sahte Diplomalar” için oluşturulan özel birim bilgisayar girişlerine bakıyor birer birer…
“Sahte Ehliyet” çetesi çözülüyor.

“Sahte Sağlık Raporu” ile oturma izni alanlar mercek altında…

Sahte markalar mı dediniz?
“Taklit” diyoruz onlara…
“Sahte” değil (!)

***
Utanmadan bir de “sahte devlet” diyor kimileri…
Kameralar çekiyor ya görüntüler ortada (!)
Elde avuçta ne varsa…
Hepsi gerçek!
Ne varsa gerçek.
Kokuşmuşluğumuz yalan değil kesinlikle…
Hepsi kayıt altında…


hepsi-kayit-altinda.jpg
 


Birinciler ‘kamu’ kolejlerinden

Doğu Akdeniz Üniversitesi giriş ve burs sınavı sonuçları açıklandı ya…
Dikkatimi çekti…
Tüm puan türlerinde en başarılı öğrenciler özel okullardan değil kamu okullarından çıktı.
Birincilerin tamamı kamu okullarından…

Türk Maarif Koleji’nden çoğunluğu…
Bülent Ecevit Anadolu Lisesi’nden…
Güzelyurt Türk Maarif Koleji’nden…

Diyeceksiniz ki bu liseler de sınavla, seçilmiş öğrencileri alıyorlar.
Ayrıca bu okullara giden çocukların çoğunluğu özel derslerin, dershanelerin kapısını aşındırıyor.

Biliyorum ve haklısınız.
“Kolej” dediğimiz düzen kamu ya da özel fark etmiyor, tam anlamıyla para düzenine dönüştü.
İyi de iş hayat pahalılığı ile mücadeleye gelince kimse bu gerçekleri konuşmuyor.

***
Kamu okullarının standardını yükseltebilir, özel ders gibi ticari faaliyetleri engelleyebilir, eğitimi hem kaliteli hem de modern bir çizgiyi yükseltebiliriz.

“Kamusal eğitim” deyince odağa öğrenciyi koyabiliriz en önce!
birinciler-kamu.jpg
 


 

Kamu üniversitesi (!)

Alım gücüne ve hayat pahalılığına bir de buradan bakınız.
Ne dersiniz?

(Bizde "kamu üniversitesi" anlayışı maaşları belirlemek içindir!
Harçları değil...


"Bütçe" desteği maaş ödemek için verilir, toplumun parasız ya da uygun koşullarda eğitim hakkına yatırım "kamu görevi" sayılmaz)

kamu-universitesi.jpg

 

 


Avrupa’dan 2.2 milyon Euro’luk yeni bir hibe paketi

Avrupa Komisyonu, sivil toplumu desteklemek amacıyla 2 milyon 250 bin Euro bütçeli yeni bir hibe programı açıkladı.
Her yeni hibe programı, özellikle de sivil toplum için önemli bir üretim imkanıdır.

Avrupa Komisyonu, son 15 senede sivil topluma 17.5 milyon Euro üzerinden kaynak aktardı.
Önemli bir şans bu…
Hele de verimli kullanılırsa…

Yeni hibe programının öncelikleri arasında “Avrupa Yeşil Mutabakatı” var.
Kıbrıs kültürünün kayıt altına alınması da öncelikler arasında olmalıdır mutlaka…

Ada genelinde ortak projeler teşvik ediliyor; diyalog, işbirliği, güven yaratıcı adımlar özendiriliyor.
Tümü önemli hedefler…

Avrupa Birliği projeleriyle ilgili yakın zaman kimi eleştiriler yapmış, proje lobileri türediğini anlatmıştım. Kimilerinin “geçim kaynağı”na dönüştü Avrupa Birliği projeleri… Hatta zenginleşme aracı oldu. Avrupa projelerinin toplumsal pratiğimize etkisi, kalıcılığı ve faydası sorgulanmaya başladı.

En son duyuruda, Avrupa Birliği hibelerinden daha önce yararlanmamış sivil toplum örgütlerinin de teşvik edileceğini okudum.
Doğru adım!

Bunun için başvuru süreçlerinin basitleştirilmesi şart.
Çok ağır bir bürokrasisi var Avrupa Birliği projelerinin ve bunu aşmak ustalık gerektiriyor.
İşte o zaman geçim kaynağı “projecilik” olan ustalar devreye giriyor.

Bir de “süreç” değil “sonuç” odaklı ilerlemek önemli…
Hayatımıza ne kalmış proje sonunda, buna bakmak...

İnsanlar da kazansınlar elbette…
Ama toplum kazanmalı önce…
Kıbrıs kazanmalı…
Barış hedefine hizmet etmeli her yeni proje…

hibe-avrupa-birligi.jpg

Bu yazı toplam 1701 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar