Her aşkın bir tatlı “Kar Uykusu” durağı vardır
Neşe Yaşın, şefkat ve şiddet sarmalındaki bir aşk hikayesini masalsı bir anlatımla şiirleştirdi
A+A-
Murat OBENLER
Kıbrıslı şair Neşe Yaşın ile Lefkoşa’daki Işık Kitabevi’nde buluşarak 29 şiirden oluşan masalsı edebi yolculuğu “Kar Uykusu” ile ilgili keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Aynı tema etrafında dolanan şiirler bütününü çok önem verdiği özgürlük kavramı ve cinselliğe dair tabulara karşı sağlam duruşuyla, kültürel melezliğin zenginliğini yansıtan bir Akdenizli şair dokunuşuyla şiire aktaran Yaşın,şefkat ve şiddet sarmalı içinde süren , anlatana göre iyisi kötüsü değişen masalını şiirseverlerle buluşturdu.
- Şiirlerin yazım sürecinde Gümüşlük Akademi’deki zamanların etkisi nedir?
- Neşe Yaşın: Şiir yazmak için bir yazarevine gidersen genelde düş kırıklığına uğruyorsun. Ama yazılmış şiirleri düzenlemek gibi çalışmalar için daha uygun oraları. Şiir, kendi eşref saatini bekliyor çünkü. Oturup bir şiir yazayım deyince pek olmuyor.
Kar Uykusu’nun oluşum sürecinde hem Gümüşlük Akademisi’nden önce bir ay burslu olarak Berlin’de Wanzee gölü kıyısında bir yazarevinde kaldım. Burası bir şato aslında. O bir ayın sonuna doğru Hayalet Adam, Rüyadaki Adam ve Bu Şiirleri Sayıklayan Kadın şiirleri orada yazıldı. Hatta Hayalet adam şiiri “ Bir şatoda yaşıyormuş kadın/Hayaletiyle adamın” diye başlar. Sonra Gümüşlük Akademisi’nde bu şiirleri Latife Tekin’e ve onun atölyesi için orada bulunan bir grup katılımcıya okudum. Onların olumlu tepkileri bana yön verdi kitabı tamamlamam için.
- Bu kitabın şiirlerinin hem toplumsalcı göndermeler barındırmaması hem de masalsı bir hikayesi olması açısından diğer kitaplarınızdan ayrılıyor mu?
- Neşe Yaşın: Toplumcu göndermeler benim hiç hesaba katmadığım, kendiliğinden oluşan şeyler oldu. Kitaba ilişkin çok farklı okumalar hala ulaşıyor bana. Mesela şöyle bir dize sadece bir aşk ihaneti için yazılmış ama bunu bir odada alınan ve çocuklarımızı ölüme götüren bir politik karara dair bir dize olarak da okuyabiliyor kimi okurlar: “Cinayet odada işlenmiş o an/ Ama başka şehirde akmış kan”
Bu masalsı atmosfer Üşümüş Kuşlar’daki bazı şiirlerde de vardı; bu kitapta ise yoğunluk kazandı. Bu kitabı farklı kılan daha çok da bütün şiirlerin aynı tema etrafında dolanıyor olması.
- Şiirindeki erotik özgürleşme, cinsiyetçi ideolojiye karşı giriştiğin bu gizil hesaplaşmada nasıl bir rol oynuyor? Adem ve Havva’dan bugüne gelen en büyük kimyasal etkileşim olan aşkta cinsel kimlikler adına ne noktadayız?
- Neşe Yaşın: Erotizm yalnızca cinsellikle ilgili değil, ölümü temsil eden Thanatos’un karşıtı yani bir yaşam enerjisi. Bu boyut şiirlerimde hep vardı. Cinsellikten söz etmek genelde bir cesaret olarak görülüyor. Cinselliğe bakış bu yaklaşımın sorunu: Cinsellik kirli, günah, tehlikeli ve yasak görülmüş bazı çevrelerce ve hala da öyle görünüyor. Özellikle kadınların bu konuda söz etmesi ayıp kapsamında. Diğer yandan bunu dikkat çekmek için kışkırtıcı bir biçimde kullanmak, bakın ben ne cesurum size ne leziz bir materyal sunuyorum demek var. Benim şiirlerimde erotizm sadece doğal bir akış içinde var. Bir aşkta, hayatta yeri neyse o kadar. Hayattaki en önemli meselem özgürlük. Cinselliğe dair tabulara da hiçbir zaman boyun eğmedim.
- Şiirlerin 12 tanesinin başlığı adam karakter ile ilgili seçilmiş. Bu aşk hikayesinin ana karakteri adam gibi duruyor ve hikayede başı o çekiyor gibi. Diğer iki kadın ise bir şekilde edilgen bir durumda. Genelde Neşe Yaşın’ın anlattığı aşklar da bu şekilde midir yoksa bu masala özgü bir durum mudur?
Neşe Yaşın: Diğer iki kadının edilgen olduğu görüşüne katılmıyorum. Özellikle anlatıyı kuran kadın hem hikâyeyi kendince yeni baştan yaratıyor hem de hikâyenin diğer kahramanlarına öfke duymanın yanı sıra onlar için adalet de arıyor. “Farklıdır masalın kötü kişisi/ Değişince masalı anlatan” derken başka bir bakış açısına kapıyı aralıyor. Aşkta bir şefkat ve şiddet sarmalı var. Adam ana karakter çünkü hem şefkat hem de şiddete kaynaklık eden onun aşkta aldığı tutum. Burada cinsiyet rollerine dair bir sorgulama, masallara ilişkin göndermelerle onların tersyüz edilmesi de var. Adam, Rapunzel’i kuleden itiyor. Sinderella( Şiirella) bir dizeyle sarayı yakıyor. Zehirli elma yerine zehirli gülü kadına bir kadın (üvey anne) değil adam veriyor vs.
- Aşk,terkediliş,yalnızlık acısı, kıskançlık,intikam duygusu evrensel bir aşk tanımını mı anlatıyor yoksa bu aşka özel bir durum mu var ortada?
- Neşe Yaşın: Özel sandığımız pek çok şey bir başkasının da deneyimi. Bütün bu temalar edebiyatın ana izlekleri olmuş dikkat edersen. Hatta Shakespeare’de hepsi var. Arkaik metinlerde bile var bunlar ve modern insan için de geçerli hala.
- Rüyalar gerçekten şairin sığındığı özgür alanlar mıdır yoksa orada da bir kısırdöngüye giriliyor?
- Neşe Yaşın: Rüyalar muhteşem gelir bana. Uyku sırasında bellekte bir tasnif yapılırken oluşurmuş rüyalar. Masa başında kurguladığın bir rüya ise sana sonsuz bir özgürlük sağlıyor. Anlatılmaz olanı duyumsatma imkânı veriyor.
- Oda,yatak,kalp atışı, tensel etkileşim, zehir, kan, karanlık diye devam eden bir trajik sahneler dizini midir aşk?
- Neşe Yaşın: Trajik olanın esritici bir mutlulukla çatışması belki de aşk. Yani birbirine karşıt uçlar arasındaki bir gerilim. Mutlulukların da kederlerin de en büyüğünü yaşadığın yer.
- Cadılık müessesesi de şairlerin yakın temasta oldukları ve kullanmayı seçtikleri figürler/sembollerdir. Sen ne kadar yakınlaştın bu masalda cadılar ile(iyi ve kötü olarak)?
- Neşe Yaşın: Şaşırtıcı gelebilir ama bu kitaptaki cadı kadın gerçek bir kişi. Yere yakın kamburlukta, Türkiye’de bir sahil kasabasında insanlara küfredip onarı rahatsız ettiği için belediye tarafından kendine bir kulübe yapılan bir kadın. Her gece küfürlerine orada devam ediyor ve kedilerle, arada gelen yaban domuzlarıyla arkadaşlık ediyordu. Kitap basıldığı sırada öldüğünü öğrendim. Cadılık kadınların isyankarlığı, verili rollere isyanı olmuş bir anlamda. Bir de kadınlar her şeyi yapmaya muktedir olduklarına inanırlar kimi zaman.
- Şehirler ve yalnızlık ilişkisini sormak isterim sana. Sen çok gezen, çok gören, çok yaşayan, çok anı biriktiren birisin. Bazı şehirler aşkla anılır. Sence yalnızlıkla anılan şehirler var mıdır? Soyut veya somut olarak soruyorum. Yoksa her şehir yalnızlığı barındırıyor mu?
- Neşe Yaşın: Cemal Süreya’ya başvurarak “Ben neredeysem/ Yalnızlığın başkenti orası” diyebilirim. Yalnızlık şehirden çok bizim taşıdığımız bir şey. Büyük şehirlerde kendimi çok daha yalnız hissettiğimi ama buna bir özgürleşme halinin de eşlik ettiğini düşünürüm.
- Neşe Yaşın’ın Akdenizli kimliği bu şiirlerde ne kadar hissediliyor? Çok baskın değil galiba...
- Neşe Yaşın: Akdenizlilik kültürel melezlik demek benim için. Şiirlerimde böyle bir melezlik var bana kalırsa.
- Trajik yanı güçlü bir aşk masalı okuduk. Yeni masallar da olacak mı yoksa Neşe Yaşın orijinal tarzına dönecek mi bundan sonraki kitabında?
- Neşe Yaşın: Yeni yazdığım bazı şiirlerde de devam ediyor bu masalsı hava. Masalın metne özgürlük verdiğini, onu kanatlandırdığını düşünüyorum.
- Ne zaman satışa çıktı kitap? Okurlardan, edebiyat dünyasından, kitabevlerinden ilgi nasıl kitaba?
- Neşe Yaşın: Nisan başı Türkiye’de satışa çıktı, birkaç hafta sonra da Kıbrıs’a geldi. Pandemi nedeniyle basım gecikti ama zamanlaması fena olmadı sanki. Sosyal Medya’daki paylaşımlara, dergilerde çıkan yazılara, web tv röportajlarına vs. bakılırsa hiç de fena gitmiyor galiba.
Bu haber toplam 2933 defa okunmuştur
İlgili Haberler