Her bahar yeniden uyanarak…
Baharın gelişi kimilerine göre badem ağaçlarının çiçeklerini açtığı gündür, kimilerine göre toprağa cemrenin düştüğü... Bizler için Hikmet Uluçam'ın bahçe sergisidir, baharın gelişi... Ne zaman ki o masal bahçede, yüzlerce farklı tür kaktüs arasında medoş laleleri ve siklamenler kendini gösterir, işte o zaman anlarız, bahar gelmiş.
İklim değişikliği ile birlikte baharlar kaybolmaya yüz tutsa da bir başka heyecandır bu...
Dikkat ettiniz mi, çok daha keskin oldu mevsim geçişleri...
Yaz ve kış gibi...
Bir anda çok soğuk oluyor, bir anda çok sıcak...
Hep bir keskinlik...
İlkbahar da sonbahar da tek nefeslik…
Toprağa, denize ve göğe sanki bir anda alev topu düşüyor; derken bir anda buz kesiyor ortalık.... Böylesi gelgitler içinde yaşıyoruz, bilinmeze doğru sürüklendiğimiz zamanları...
***
Yine Hikmet Uluçam'ın Lapta'daki masal bahçesine dönelim. Her yıl gidiyorum, her yıl yazıyorum ve usanmıyorum. Siz de gidiniz. Çünkü her sene ayrı bir emek veriliyor. Tohumlar her yıl yeniden uyanıyor toprakta... Rüzgarın keskinliğine yenilmeden... Hep aynı bahçe ama her yıl bir başka açıyor çiçekler, yeniden doğuyor hayat…
Behçet Necatigil’in şiirine selam gibi… "Cemre düştü / Açılır göğün yolları / Su erir, toprak çözülür / Yeniden başlar hayat döngüsü."
***
Bu yılki fotoğraf sergisi de çok özel, çünkü bu eserler, 15 yıl öncesinde İstanbul'da sansürlenmişti.
"Afrodit'in Zeytin Ağaçları" Hikmet Uluçam'ın kadın bedenini, zeytin ağacının gövdesi ile bütünleştirdiği özel bir fotoğraf tasarımıydı aslında...
Teknoloji yardımı ya da montajla değil, geleneksel yöntemlerle çekilmişti fotoğraflar...
Erotizmin sanatla bütünleşmesi, bir tasarımcının gözünden doğa ve insanın buluşması, "Afrodit'in Zeytin Ağaçları..."
“Avrupa 2010 Kültür Başşehri” kapsamında İstanbul’a taşınmıştı bu resimler… O dönem, Kıbrıs’tan üç sanatçının çalışmaları birlikte sansüre uğramıştı. Hikmet Uluçam, Güner Pir ve Amber Onar’ın eserleri sergiden kaldırılmıştı.
Hatta, daha da üzücü olan, o dönem resim galerileri taşlanmıştı.
Böylesi bir “gericilik” uzun bir zamandır adamıza da dayatılmak isteniyor.
Direniyoruz.
Vazgeçmeden devam etmeliyiz direnişe…
Doğa gibi…
Her bahar yeniden uyanarak…
Gazete Duvar: Bir ağaç daha kesilirken
“Gölgesinde serinlediğimiz, sığındığımız, dertleştiğimiz, paylaştığımız bir ağacın kesilmesi gibi bir şey…”
İyi bir gazetenin kapanması bundan daha güzel anlatılamazdı.
Fehim Taştekin’in satırlarını tüm benliğimde hissederek okudum, hüzünlendim.
Geçtiğimiz haftanın en üzücü gelişmelerinden biriydi, ‘Gazete Duvar’ın kapanması… Türkiye’de artık sayıları iyice sınırlı bağımsız gazetelerden biri daha vedalaştı okuruyla… Özel bir mecraydı Gazete Duvar, nitelikli yorumlar ve güvenirliğinden kuşku duymayacağımız haberler paylaşan önemli bir alandı.
Hepimiz için en zor meselelerden biri de Türkiye’yi okumak, izlemek, anlamaktır. Çünkü demokrasinin ve basın özgürlüğünün soluğunun kesildiği yerde, hakikati anlayabilmek kolay değildir. Yeni dünya ve medya düzeni içerisinde bağımsız gazetelerin yaşaması çok kolay değil… Okurun sahiplenmesi de yetmiyor çoğu zaman… Tek seslilik dayatılıyor. Karanlık bir odada, ürpertici bir gürültü içinde aslında sessizlik var. Bir yazarın, bir gazetecinin, bir aydının, “ne düşünüyorsam yazdım, aklımdan ne geçiyorsa kendimi ifade ettim” diyebildiği çok az alan var şimdi…
***
Daha eşit, daha özgür, daha demokratik bir Türkiye’de yaşama mücadelesi için önemli bir duvar örülmüştü. Umarım, “Gazete Duvar”da tanıştığımız pek çok editör, gazeteci, yazar bu mücadelesini farklı mecralarda aynı kararlılıkla ve aydınlıkla sürdürürler…
“Gazete Duvar”, Kıbrıslı bir gazeteci olarak benim de bir röportajımı yayınlamıştı; çok mutlu olmuştum.
"KKTC"nin kontrgerilla, kara para, uyuşturucu kaçakçılığı ve kumar merkezlerinden biri haline gelmesini konuşmuştuk cesaretle...
Çözümden neden korkulduğunu...
Adalı cinayetini, adadaki karanlık yapıyı...
Kıbrıs'ı tüm gerçekleriyle anlatabilen, sorgulayan, didikleyen kaç gazete var Türkiye'de...
Diken, Evrensel, Birgün...
Unuttuğum dostlar bağışlasınlar ama çok fazla değil...
Gazete Duvar’ın tüm emekçilerine Kıbrıs’tan sevgilerimizi gönderiyorum.
Harika bir iş yaptılar.
İyi bir örnek bıraktılar geride, unutulmaz bir nefes…